Peki insana verilen bu nimetlerin; varoluş, kulak, göz ve
kalp nimetlerinin karşılığı nedir?
"Ne az şükrediyorsunuz: '
Kulak ve göz, insanı hayrete düşüren bazı
özellikleri bilinen iki büyük mucizedir. Kur'an-ı Kerim'in
kavrama ve bilme yeteneğini ifade etmek için kullandığı
kalp ise, daha şaşırtıcı ve ilginç bir
mucizedir. Hakkında çok az şey bilinmektedir.
İnsan denen şu eşsiz yaratığın içine
yerleştirilmiş Allah'ın bir sırrıdır.
Kulak ve göz mucizelerinin bazı yönlerini ortaya çıkarmaya
yönelik modern bilimin bazı girişimlerinden söz etmek
istiyoruz:
"İşitme duyusu dış kulak ile
başlar, nerede bittiğini ise ancak Allah bilir. Bilim
diyor ki. Sesin havada meydana getirdiği titreşim
kulağa aktarılır. Bu titreşimler kulak içinde
belli bir düzene girerek kulak zarına çarpar. Oradan kulak
içindeki bir boşluğa geçer.
"Bu boşluk burgu ve yarım daire arasında
bir tür kanalı kapsamaktadır. 23- Yazarın "Kuran'da
Edebi Tasvir" adlı eserin "Kuran'ın ifade
Tarzı ve Düşündürülme ve Somutlaştırma"
bölümlerine bakınız.
Kanalın sadece burgu şeklindeki kısmında
"Baş"ta ki işitme sinirine bağlı dört
bin küçük yay vardır."
"Bu yaylardan birinin hacmi ve uzunluğu ne
kadardır? Sayıları binleri bulan ve her biri özel
bir yapıya sahip bulunan bu yaylar nasıl
oluşmuşlar? içine yerleştirildikleri alan
neresidir? Ve son derece duyarlı ve dalgalı
yapıları ile o bölgede yer alan öteki kemikler. işte
bütün bunlar neredeyse gözle görülmeyecek kadar küçük olan
bu boşlukta yer alıyorlar. Bir kulakta yüz bin işitme
hücresi bulunur. Sinirler son derece duyarlı püsküllerle
sona ererler. Hiç kuşkusuz bu akıllara durgunluk veren
bir incelik, insanı dehşete düşüren bir
yüceliktir."
"Görme duyusunun merkezi gözdür. Göz yüz otuz milyon
ışık alıcısını içerir. Bunlar
görme sinirlerinin çevresinde yer alırlar. Göz, sklera
denilen dış yüzeyi sert bir tabakadan iris tabakasından,
Kornca tabakasından, Retinadan ve koroid örtüsünden oluşur.
Bunların yanı sıra insanı dehşete düşüren
sayıda sinirler ve alıcılar mevcuttur."
"Retina birbirinden ayrı dokuz tabakadan oluşur.
Bunlardan en derinde olan çubuklardan ve konilerden oluşur.
Çubukların sayısının otuz milyon, konilerin
sayısının ise üç milyon olduğu söyleniyor.
Bunlar gerek kendi aralarında gerekse merceklerle
aralarında çok sağlam bir oranlama ile düzenlemişlerdir.
Göz merceği değişik yoğunlukta bir
yapıya sahiptir. Bu yüzden bütün ışınlar
merceğin odağında toplanır. insanoğlu böyle
bir şeyi tek türden bir maddede örneğin camda gerçekleştiremez."
"Efideh" olarak ifade edilen kavrama gelince, bu
insanı insan eden bir organdır. Algılama,
ayırt etme ve öğrenme yeteneğidir. insanoğlu
bu güç sayesinde bu geniş mülke halife olmuştur.
insanoğlu bu yeteneğe dayanarak göklerin, yerin ve dağların
yüklenmekten kaçındıkları iman, seçebilme, kendi
başına doğru yolu bulma, isteğe
bağlı olarak Allah'ın hayat sistemine göre hareket
etme emanetini omuzlamıştır. Hiç kimse bu gücün
mahiyetini, merkezini, bedenin içinde mi yoksa dışında
mı olduğunu bilmiyor. Bu, yüce Allah'ın
insanın yapısındaki bir sırrıdır ve
bu sırrı O'ndan başka kimse bilemez.
Omuzlarına bindirilen bu büyük emanetin gereklerini
yerine getirsin diye insana bahşedilen bunca büyük ve değerli
bağışlara rağmen insanoğlu Allah'a şükretmiyor:
"Ne az şükrediyorsunuz: ' Hiç kuşkusuz bu durum
hatırlatılınca insanın utanması, mahcup
olması gerekir. işte Kur'an-ı Kerim burada tüm
insanlara ve Allah'ın nimetlerine karşılık
şükretmeyen tüm kafirlere bu gerçeği
hatırlatıyor. Aslında insan sadece şükretmekle
geçirse ömrünü yine de Allah'ın nimetlerinin
karşılığını vermiş olamaz.
Ardından surenin akışı yüce Allah'ın
insanı boşuna yaratmadığını, bunca
özellik ve yeteneği kendisine bir amaç ve hedef olmaksızın
gerekçesiz olarak bahşetmediğini hatırlatıyor.
Dünya hayatı insanların sınanması için bir fırsattır.
Sonra kıyamet günü her şeyin
karşılığı verilecektir: