O

Mülk

O

   

12- Fakat görmeden Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için bağışlanma ve büyük mükafat vardır.

Burada işaret edilen gayb kavramı, müminlerin gözleriyle görmedikleri Rablerinden korkmalarını kapsadığı gibi gözlerden uzak gizli gizli Rablerinden korkup yalvarmalarını da kapsıyor. Bunların her ikisi de büyük bir anlamın, tertemiz bir duygunun aydınlık bir bilincin ifadesidirler. İşte bu yüzden müminler, surenin akışını genel olarak, bağışlanma, günahların örtülmesi ve büyük bir ödül olarak ifade ettiği bu büyük karşılığı hakkederler.

Kalbin gizliden gizliye, gözlere görünmeyen gayb ortamında Allah'la iletişim halinde olması, O'na bağlı bulunması, insan kalbinin duyarlılığının ölçüsüdür, vicdan için hayatın garantisidir. Hafız Ebubekir el-Bezzar, Müsned'inde der ki: Bize Talût B. Ubbad anlattı. O da Haris B. Ubeyd'den duymuş, ona da Sabit, Enes B. Malik'in şöyle dediğini anlatmış: Bazıları; "Ya Resulallah, biz senin yanındayken başka, senden ayrılırken de başka duygular içindeyiz" dediler. Peygamber Efendimiz: "Peki Rabbinizle durumunuz nasıl?" dedi: `Allah, gizli-açık her zaman Rabbimizdir" dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz "Sizin durumunuz münafıklık değildir." buyurdu.

Şu halde asıl olan Allah'a bağlılıktır. Bir kalpte Allah'la bağlantı kuran bağ sıkıca bağlanınca, o kalp sadık bir mümindir, Allah'la iletişim kurmuştur. Biraz önce ele aldığımız ayet, öncesi ile sonrası arasında bağlantı işlevini görüyor. Ayet yüce Allah'ın gizli açık her şeyi bildiğini belirtirken, aslında insanlara meydan okuyor. Evet, insanların Rablerini yaratan yüce Allah'tır. Onların ruhlarına kendisinin yerleştirdiği gizli duyguları, giriş-çıkış noktalarını O, bilir.

13- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerde olanı bilir.

14- Yaratan bilmez olur mu? O, latiftir, haberdardır."

İster gizleyin sözlerinizi, ister açıkça söyleyin fark etmez, hepsi yüce Allah'ın bilgisine açıktır. O, açık veya gizli olan şeylerden daha gizlisini bilir. "O, kalplerde olanı bilir." Kalplerin gizli bölmelerinde yer eden ve dışa yansımayan duyguları bilir. Çünkü göğüsleri yarattığı gibi, göğüslerin içindeki duyguları da O yaratmıştır! "Yaratan bilmez olur mu?" O'nun bilgisinin boyutları, çok ince küçük, gizli örgütlü şeylere kadar ulaşır.

İnsanlar herhangi bir hareketi veya sırrı yahut vicdanda geçen herhangi bir niyeti Allah'tan gizlemeye çalışırlarken çok komik duruma düşüyorlar! Çünkü niyetlerini içinde gizlemeye çalıştıkları vicdanı da Allah yaratmıştır. Vicdanlarının giriş çıkış noktalarını, gizli bölmelerini O, bilir. Ayrıca gizlemeye çalıştıkları niyetlerini de O yaratmıştır; niyetlerin nerede ve nasıl oluştuklarını bilir. Şu halde neyi gizliyorlar? Ve nereye gizleyecekler?

Kur'an-ı Kerim bu gerçeğin vicdana yerleşmesine büyük önem verir. Çünkü bu gerçeğin vicdanda yer etmesi ona meseleleri doğru biçimde kavrama yeteneğini kazandırır. Bunun da ötesinde O'na sürekli uyanıklık, duyarlılık ve takva duygularını yerleştirir. Çünkü yeryüzünde müminlerin omuzlarına bindirilen emanet, yani inanç emaneti, adalet emaneti, amel ve niyetlerde Allah için herşeyden soyutlanma emaneti bu duygulara bağlıdır. Çünkü kalp hem kendisinin hem de içindeki sır ve niyetlerin Allah tarafından yaratıldığını ve Allah'ın kendisini bildiğini O'nun latif ve her şeyden haberdar olduğunu kesin olarak bilmedikçe bu emanet gerçekleşmez.

Bu durumda mümin, gözle görülür hareketlerde ve açıkça duyulan sözlerde Allah'tan korktuğu gibi, gizli niyetleri göze görünmez duyguları hususunda da Allah'tan korkar, sakınır, çünkü mümin gizli-açık her şeyi bilen, göğüsleri yaratıp onların içindeki gizli duygulardan haberdar olan Allah'la iletişim halindedir.

Sonra, surenin akışı onları yüce Allah'ın yarattığı kendi iç alemlerinden alıp yine yüce Allah'ın kendilerinin yararlanması için yarattığı, üzerinde yaşamaya elverişli hale getirdiği, içine hayatı sürdürmek için gerekli olan sebepleri yerleştirdiği yeryüzüne yöneltiyor.

 

 

O

 

O