Surenin başında yer alan ve Allah'ın yüceliğini,
noksan sıfatlardan uzak oluşunu vurgulayan bu cümle
yüce Allah'ın bereketinin çokluğunu ve kat kat
fazlalığını ifade ediyor. Sürekli çoğalan,
artan bu bereketi yüceltiyor. Bunun yanında
Allah'ın mülkünden, hükümranlığından söz
edilmesi, bu bereketin bu mülkü topladığını
ifade ediyor. Yine bu hareketin Allah'ın zatı
katındaki yerini övdükten sonra, onun evrensel boyutunu da
övüyor. Bu terennüm varlıklar aleminin her tarafında
yankılanmakta, her varlığın kalbini
canlandırıp, imar etmektedir. Bu terennüm Allah'ın
yüce kitabındaki sesinden yayılmaktadır. Yani gözle
görülmeyen kitaptan bilinen evrene yansımaktadır.
"Sınırsız hükümdarlık elinde olan
Allah, yüceler yücesidir."
Mülkün sahibi O'dur. Ona egemen olan, alnından
yakalayıp kontrolü altında tutan, onu yönlendiren
O'dur. Hiç kuşkusuz bu bir gerçektir. Bu gerçek vicdanda
yer edince, O'na gideceği yönü ve varacağı yeri gösterir
O'nu mülkün bu ortaksız ve tek sahibi, yönlendireni, ve
hakimi olan Allah'tan başkasına yönelme veya dayanma
yahut bir şey isteme duygusundan kurtarır. Aynı
zamanda O'nu mülkün tek sahibinden, biricik efendisinden başkasına
kul olmaktan, kulluk sunmaktan uzaklaştırır.
"Ve O'nun her şeye gücü yeter."
Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz, hiçbir şey gözünden
kaçmaz, hiçbir şey O'nun iradesinin önüne geçmez,
hiçbir şey O'nun isteğini sınırlandırmaz.
Neyi isterse onu yaratır. Dilediğini yapar.
Dilediğini yapabilme gücüne, emrini yerine getirme
kudretine sahiptir. O'nun iradesi hiçbir kayıt, hiçbir sınır
tanımaz. Evet bu bir gerçektir ve bu gerçek vicdanda yer
edince, O'nun Allah ve Allah'ın yaptıklarına
ilişkin düşüncesini duygusal alışkanlıkların
veya aklı alışkanlıkların yahut
hayalı alışkanlıkların
oluşturduğu her türlü bağdan kurtarır.
Çünkü her halûklarda insanın aklına gelen her
şeyin gerisinde Allah'ın gözü vardır.
Sınırlı varlıklar olmaları
Dolayısıyla insanların düşüncelerini bağlayan
kayıtlar, insanları içinde bulunulan anın, gözle
görülür olgunun gerisinde meydana gelen değişimi,
başkalaşımı değerlendirmede
alışageldikleri ölçülerin esiri haline getirirler. işte
bu gerçek, onların duygularını bu esaretten
kurtarır. Dolayı siyle hiçbir sınırlandırma
getirmeden her şeyi Allah'ın gücünün eseri olarak
görürler. Her şeyi her türlü kayıttan uzak bir
şekilde Allah'ın gücüne dayandırırlar. içinde
bulunulan anın, gözle görülür olgunun zincirinden
kurtulurlar.