O |
Muhammed
|
O |
|
MÜNAFIKLARI KONUŞMALARINDAN TANIRSIN
29- Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar, Allah'ın
onların kinlerini dışarı
vurmayacağını mı sandılar?
30- Biz isteseydik onları sana gösterirdik de, sen onları
yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları,
konuşma üslubundan tanırsın. Allah bütün yaptıklarınızı
bilir.
31- Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri
belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru
olup olmadığını açıklayıncaya kadar
sizi imtihan edeceğiz.
Doğrusu münafıklar, münafıklık
sanatını iyi becermelerine ve genel olarak müslümanlar
tarafından tanınmamalarına güveniyorlardı.
Ancak Kur'an onların bu münafıklıkları sürekli
gizli kalacak şeklindeki zanlarını, alaya almakta
ve onları, durumlarını ortaya çıkarmakla ve müslümanlara
duydukları kinleri ve nefretleri meydana koymakla tehdit
etmektedir. Ve Peygamberine "Biz
isteseydik onları sana gösterirdik de sen onları yüzlerinden
tanırdın" demektedir.
Yani biz isteseydik, onları teker teker, ayrı ayrı
tanıtırdık da sen onlardan, kimi görsen simasından
tanırdın. (Bu ayet yüce Allah'ın Peygambere
onlardan bir zümreyi, isimleri ile teker teker açıklamasından
önce inmişti) Bununla birlikte, onların
konuşmaları ses tonları, sözü doğru
anlamından saptırmaları ve seninle konuşurken
sözlerinin mantık dışına çıkması tüm
bunlar sana onların münafık olduklarını ifade
eder de sen "Andolsun ki sen onları konuşma
üslubundan tanırsın." Ve yaptıkları
ameller ve o amellere yol açan nedenler yüce Allah'ın
herşeyi kuşatan ilmine yükselir. "Allah bütün
yaptıklarınızı bilir." Onun için
gizli kapaklı hiçbir şey yoktur.
Sonra yüce Allah'ın imtihan vaadi gelmektedir. Mücahidler,
sabredenler ortaya çıksın, başkalarından
ayrılsın diye, durumları bilinsin ve saflar
arasında başkaları ile
karıştırılmasınlar diye, sonra münafıkların
zayıfların ve sabırsız kimselerin
durumlarının gizli kalması için bir ortam kalmasın
diye İslâm toplumunun tümüne yönelik bir imtihan vaadi
yer almaktadır:
"Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri
belirleyinceye kadar ve söylediğiniz sözlerin doğru
olup olmadığını açıklayıncaya kadar
sizi imtihan edeceğiz."
Yüce Allah, ruhların özünü ve cevherini bildiğine
göre, ruhların durumlarını bildiğine göre ve
ilmiyle bütün olayları gerçekten kuşatmış
olduğuna göre, bu
imtihan da ne
demek oluyor? İmtihan sonucu ortaya çıkan sonuç ile
imtihanın gerisinde kim içindir bu ilim?
Hikmeti açık (yüce) olan Allah, insanoğlunu gücü
dahilinde olan şeylerle, temel yapısı ve
yetenekleri sınırı içinde olan şeylerle yükümlü
kılar. İnsanlar O'nun bildiği gizli gerçekleri
bilmezler. O halde gerçeklerin ortaya çıkarılması
gerekir ki insanlar da onları kavrasınlar, öğrensinler,
kesin bilgi ile bilsinler ve sonra da onlardan yararlansınlar...
Sıkıntı ile bolluk ve rahatlık ile, nimet
ve sefalet ile, rahatlık ve darlık ile, zorluk ve
ferahlık ile imtihan edilmek... Bütün bunlar ruhların
temel yapısında ve cevherinde gizli olan ve hatta
kişilerin bizzat kendilerince bile meçhul olan cevheri
ortaya çıkarır.
İmtihan sonucu ruhlardan ortaya çıkan cevherleri yüce
Allah'ın bilmesine gelince, bunun anlamı insanların
gördükleri belirtiye O'nun ilminin bağlanmasıdır.
İnsanlara etki eden, duygularını ortaya çıkaran
ve güçlerindeki araçlarla hayatlarını yönlendiren,
onların ruhlarının derinliklerinde olan gizli gerçekleri
akıllarının kavrayabileceği biçimi ile
görmeleridir. İşte yüce Allah'ın imtihanla gözetmiş
olduğu hikmet böylece ortaya çıkar ve gerçekleşir.
Bununla birlikte mümin olan bir kul Allah'ın belası
ve imtihanı ile karşı karşıya gelmemeyi
temenni eder, O'nun vereceği esenliği ve rahmetini arzu
eder. Buna rağmen Allah'ın belasına
uğrayınca, ona sabreder çünkü onun gerisinde gizli
olan hikmeti kavramıştır, Allah'ın hikmetine güvenerek,
rahmetini ve imtihandan sonra vereceği esenliği arzu
ederek, O'nun dilemesine teslim olur. Rivayet edilir ki, sofï
Fudayl bu ayeti okuyunca ağlar ve şöyle dermiş:
Allah'ım bizi imtihan etme! Çünkü bizi imtihan edersen biz
rezil rüsvay oluruz. Sırlarımız ortaya çıkar
ve senin azabına uğrarız...
|
|
O |
|
O |
|