18- Onlar kıyamet gününün ansızın gelip
çatmasını mı bekliyorlar? İşte onun
belirtileri geldi. O uyarıldıkları saat kendilerine
gelip çatınca öğüt almaları neye yarar?
Gafilleri şiddetle gaflet uykusundan uyandıran güçlü
bir sarsmadır bu. Hani bir sarhoşu yakasından tutup
sarsarsın ya tıpkı onun gibi. Resulullah'ın
huzuruna giren ve hiçbir şey kapmadan, öğrenmeden bir
öğüt almadan oradan dışarı çıkan
şu gafiller ne bekliyorlar, neyi bekliyorlar? "Onlar
kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını
mı bekliyorlar?" Onlar kendileri gaflet içinde
yürürlerken yere batarlarken kıyametin ansızın
karşılarına dikilmesinden başka bir şey
mi bekliyorlar.
Onlar kıyametten başka birşey mi bekliyorlar? "İşte
onun belirtileri geldi". Kıyametin belirtileri
ortaya çıkmıştır. Şu en son Peygamberlik
kurumu bunun en büyük belirtisidir. Bu son Peygamberlik kurumu,
ilerde gelecek olan belirlenmiş süre öncesi (Kıyamet)
yapılan en son uyarı ve ültimatomdur. Nitekim
Resulullah işaret ve orta parmağını yanyana
getirip göstererek "Ben gönderildiğimde kıyametle
aramızdaki mesafe şu iki parmağımın
arası kadar birbirine yakındır." (Hadisi
Buhari ve Müslim Sa'd oğlu Sehl kanalı ile naklederler)
buyurmuştur.
Resulullah'tan bu yana geçen zaman eğer uzun gibi görünüyorsa
şunu unutmamalı ki Allah'ın katındaki günler
bizim alıştığımız günlerden farklıdır.
Fakat Allah'ın hesabında kıyametin ilk belirtileri
gelmiştir. Dolayısı ile aklı başında
birisi gaflet içinde olmamalı. Çünkü kıyamet
ansızın kendisini yakalayıverir, ne uyanmaya ve ne
de öğüt almaya fırsatı olur.
"Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye
yarar?"
Bu gafilleri gaflet uykusundan uyandıracak sert ve güçlü
bir sarsma olduğu kadar surenin sert üslubuyla da uyuşan
bir ifadedir.
Sonra ilahi sesleniş Resulullah'a ve O'nunla birlikte
doğru yolu bulmuşlara takvaya ulaşmışlara
ve O'nun hoşnutluğunu arzu edenlere yönelmektedir.
Bununla onların başka bir yol tutmaları ilmin,
marifetin ve zikrin yolunu tutmaları günahlarının
bağışlanmasını dilemeleri, Allah'ın
gözetimini kontrolunu ve herşeyi kuşatan kapsamlı
ilmini hissetmeleri amaçlanmaktadır. Bununla onların
şu duyarlılık içinde yaşamaları,
Allah'tan sakınarak ve ahirete hazır bir halde
kıyameti gözetmeleri hedeflenmektedir.
19- Ey Muhammed! Allah'tan başka ilah
olmadığını bil ve kendi günahına, inanan
erkeklerin ve inanan kadınların günahları için
Allah'tan mağfiret dile. Allah, gezip
dolaştığınız ve
duracağınız yeri bilir.
Peygamberin ve O'nunla birlikte olan müslümanların
davalarının üstüne kurulduğu ilk gerçeği
hatırlamaya bir çağrıdır bu.
"Ey Muhammed! Allah'tan başka ilah
olmadığını bil?"
Bu gerçeğin bilinmesi ve vicdanda
canlandırılması temeli üstüne öteki
yönlendirmeler karşımıza çıkmaktadır:
"Günahının
bağışlanmasını dile."
Resulullah'ın geçmiş ve gelecek günahları
zaten bağışlanmıştır. Fakat bu iman
eden, hisseden, duyarlı olan ve ne kadar çaba harcarsa
harcasın yine görevini yeterince yerine getiremediğini
düşünen -günahı
bağışlandığı halde-
bağış dilemenin bir zikir ve
bağışlanmaya karşı şükür niteliğinde
olduğunu duyan, bir peygamberin görevidir. Sonra bu ayet,
Peygamberin Allah katındaki mertebesini bilen ve kendisini
zikretmesini ve günahlarının
bağışlanmasını dilemesinin tavsiye
edildiğini gören Peygamberden sonra gelen müminlere
sürekli bir öğüt mahiyetindedir. Arkasından bu ayet,
erkek ve kadın tüm müminlere de bir öğüttür.
Peygamber yüce Rabbi katında duası kabul edilen
birisidir. Böylece müminler Allah'ın Hz. Peygamberi
kendilerine göndermekle kendilerine büyük bir ihsanda bulunduğunu
hissederler. Çünkü yüce Allah kendilerinin günahlarını
bağışlamak için Peygamberinden onların günahlarının
bağışlanmasını dilemesini istemektedir.
Bu emirler zinciri içinde son olarak göze çarpan;
"Allah gezip dolaştığınız ve
duracağınız yeri bilir"
Çünkü mümin olan bir gönül, güveni ve korkuyu birlikte
duyar. Güven duyar; çünkü mümin gezip dolaştığı
her yerde ve kaldığı her mekanda yüce Allah'ın
koruması ve gözetimindedir. Korku duyar; çünkü öyle bir
konumdadır ki kendisini Allah'ın ilmi
kuşatmıştır, her durumda onu izlemektedir. Müminin
her gizlisini ve içinden geçen fısıltıyı
bilmektedir.
Bu bir terbiyedir. Sürekli uyanıklık, keskin
bir duyarlılık, Allah'ın hoşnutluğunu
arzu etmek, çekinme ve bekleyiş...
MÜNAFIKLARIN CİHAD'A KARŞI TUTUMLARI
Sonra ayetin ifade akışı münafıkların
cihad karşısındaki tutumlarını, bu yükümlülükle
karşılaştıkları zaman içlerinde beliren
korkaklığı yıkılmayı anlatmaya
başlamakta cihad karşısında iç yüzlerini
ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca bu münafıklıklarına
devam ederlerse samimi olmazlarsa, çağrılara uymazlarsa,
durum kaçınılmaz olup cihad kesinleşince ve onlar
Allah'ın sözlerini onaylamayınca kendilerini bekleyen
akibeti de dile getiriyor: