9- Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini
beğenmemeleridir. Allah ta onların amellerini boşa
çıkarmıştır.
Bu ifade onların kalplerinde dolaşan,
kafalarını meşgul eden, Allah'ın indirmiş
olduğu Kur'an'ı, şeriatı, sistemi ve O'na yönelmeyi
çirkin görmelerinin ifadesidir. Kendilerini inkarcılığa,
inada, düşmanlığa ve ısrara iten de budur
zaten, ruhu bozuk olan birçoklarının durumu böyledir.
Çünkü bu kişilerin karakterleri islamın
yapısına aykırı olduğu için bu sağlam
ve bu doğru yoldan tiksinirler. Ve bu kişiler içten
içe bu hak olan yol ile çarpışırlar. İnsan böyleleri
ile her yerde ve her zaman karşılaşır ve böylelerini
görür, hisseder. Hatta öyle ki dinin adını duyar
duymaz kendilerini akrep ısırmış gibi
ürkerler. Çevrelerinde konuşulan sözlerin içinde dinden
söz edilmesinden ve dine ima edilmesinden kaçınırlar.
Herhalde bizler bugünlerde bu tip durumlarla karşılaşmaktayız
ki bu dikkatten kaçmayan bir durumdur.
Allah'ın indirdiklerinden hoşlanmamaya
karşılık olarak yüce Allah ta onların
amellerini boşa çıkarmıştır. "Amellerin
boşa çıkarılması" Kur'an'ın
canlandırarak ifade etme metoduna uygun olarak
yapılmış bir ifade örneğidir. Ayette
boşa çıkarma terimini ifade etmek için getirilen
"Hubut" sözcüğü, davarların otlakta bir çeşit
zehirli otu yiyince karınlarının şişmesi
demektir ki davarlar bu şişkinlik sonucu patlayıp
telef olurlar. İşte aynen bunun gibi, inançsızların
amelleri de şişer, patlar yarılır... Sonra da
mahvolur ve kaybolur gider. Bu bir tablodur, bu bir harekettir. Ve
bu Allah'ın indirdiğini çirkin gören sonrada bu
zehirli ottan yiyen ve şişen hayvanların karnı
gibi şişkin ve kocaman amellerini beğenen,
kimselerin durumlarına uygun bir sondur.
Sonra yüce Allah, onların başlarını,
şiddetle ve sert bir şekilde kendilerinden önce
geçenlerin akibetlerine çevirmektedir:
10- Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin
sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı?
Allah onları yere geçirmiştir; inkarcılara da
onların başına gelenin benzerleri vardır.
Bu dehşet saçan çok şiddetli bir uyarıdır.
İçinde patlama, içinde gürültü vardır. Ve içinde
onlardan önce geçenlerin manzaraları vardır.
Çevrelerinde olan herşeyi, neleri varsa hepsini
başlarına geçirmiştir Allah... Bir de ne görelim,
onların çevrelerinde ne varsa, kendilerine ait neler varsa
artık birer enkaz yığını olmuştur...
Kendileri de o yığınların altında çırpınıp
durmaktalar. Ayetin çizdiği bu tablonun hem şekli ve
hem de hareketi bizlere yansıtılmak için özel olarak
seçilmiştir. İfade, etkisi ve namesi ile bu tabloyu
yansıtırken herşeyin parçalanıp yere
yıkılması da korkunç seslerle patlama tablosu
canlandırmaktadır.
Daha önce geçen kafirlerin köklerinin kazınması,
yerlere yıkılıp enkaz altında kalmaları
sahnesinde, Kur'an'ın indiği esnada yaşayan
kafirleri ve halâ inkarcılık niteliğini
taşıyan herkesi bu akibetin, herşeyi
başlarına geçirip kendilerini yok ettiği ve enkaz
yığınları arasına gömdüğü bu acı
akibetin, kendilerini beklediği görülüyor:
"İnkarcılara da onların başına
gelenlerin benzeri vardır."
Eski ve sürekli bir kural olarak, inkarcıların yok
edilip köklerinin kazınmasına ve müminlere yardım
edilmesine yol açan ve korkunç ve dehşetli olduğunun açıklaması
da şudur:
11- Çünkü Allah inananların sahibidir. Kafirlerin ise
sahibi yoktur.
Dostu ve yardımcısı Allah olana yeter. Allah hem
yeter ve hem de hiçbir şeye muhtaç etmez. Böyle birisinin
başına gelebilecek bela, ancak ve ancak bir deneme ve
imtihandır ve gerisinde bir hayır vardır. Yoksa
Allah onun dostluğundan çekilmiş değildir. Bu
aynı zamanda Allah'ın dost edindiği kullarına
yardımını edeceği vaadinden vazgeçmesi de
demek değildir. Allah bir kimsenin dostu değilse, bütün
insanları ve cinleri kendisine dost edinse bile o kimsenin hiç
dostu yok demektir. Sonunda o kimse zarardadır ve aciz bir
yaratıktır. İsterse bütün koruma araçları
ve insanların bildikleri tüm güçler onun için biraraya
gelsinler.
HAYVANLAR GİBİ
Sonra Allah iman edenlerin paylarına düşen
nimetlerle kafirlerin payına düşen nimetleri
karşılaştırıyor. Daha önce de her iki
zümrenin aralarında geçen çekişme ve savaşta
elde ettikleri payları açıklamıştı.
Ayrıca her iki nimet arasındaki temel fark da açıklanmaktadır.