Ayetin iniş sebebini anlatan bazı rivayetlerden
anlaşıldığına göre bu ayetin münafıkların
yaşantısı ile doğrudan ilgisi vardır. Böylece
bu ayet ile ondan önceki ayetler arasında birçok yönden bağlar
bulunduğu ortaya çıkmaktadır.
Katade der ki: Bu ayet zikir meclisleri hakkında
inmiştir. Bu toplantıya katılanlar birinin
geldiğini gördükleri halde Hz. Peygamberin yanından
ayrılmamak için yerlerine çakılıp
kalıyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah onlara
birbirlerine yer vermelerini emretti.
Mukatil ibni Hayyan der ki: Bu ayet cuma günü indi. Hz.
Peygamber o gün Suffa'da idi. Yer dardı. Muhacirlerin ve
Ensarın Bedir savaşına katılanlarına
özellikle hürmet ederdi. Bedir'e katılanlardan
bazıları geldiklerinde her tarafın dolu
olduğunu gördüler. Hz. Peygamberin karşısında
durup: "Ey Allah'ın elçisi Allah'ın selamı,
rahmeti ve bereketi üzerine olsun" dediler. Hz. Peygamber de
onların selamlarını olduğu gibi aldı.
Bundan sonra oturanlara selam verdiler. Onlar da
selamlarını aldılar. Fakat oldukları yerde
kalakaldılar. Birilerinin kendilerine yer vermelerini
bekliyorlardı. Hz. Peygamber de onların neden ayakta
kaldıklarını anladı. Onlara yer
verilmemişti. Bu
hal Hz.
Peygamberi üzdü. Etrafında oturan ve Bedir'e
katılmayan Muhacirlere ve Ensara: "Ey falan sen kalk. Ey
falan sen kalk" demeye başladı. Orada ayakta kalan
Bedir'e katılan kaç kişi varsa hepsine yer açılıncaya
kadar teker teker isim söylemeye devam etti; Bu ise yerlerinden
kaldırılanların zoruna gitti. Zaten Hz. Peygamber
de onların üzüldüklerini yüz hatlarından
anlamıştı. Münafıklar dediler ki: "Peygamberin
insanlar arasında adil olduğunu söyleyenler sizler değil
misiniz? Allah a yemin ederiz ki, onun bu insanlara adil
davrandığını görmüyoruz! Bazı insanlar
gelmiş yerlerine oturma ve peygamberlerine yakın
olmayı gönülden arzu etmişlerdir. Peygamber ise
bunları yerlerinden kaldırmış ve daha sonra
gelenleri oraya oturtmuştur"
Bize gelen rivayetlere göre Hz. Peygamber: "Yüce Allah
kardeşine yerini verene merhamet etsin" buyurmuştur.
Bu sözü duyan sahabiler bundan sonra hemen yerlerinden kalkıyor
ve kardeşlerine yer açıyorlardı. Bu ayet-i kerime
cuma günü inmiştir.
Bu rivayet doğru olsa dahi bir adamı yerinden
kaldırıp oraya oturmayı yasaklayan diğer
hadislerle çelişki arzetmez. Bu hadislerden biri Buhari ve Müslim
tarafından kitaplarına alınmış olan
şu hadistir: "Kimse kimseyi yerinden kaldırıp
oraya oturmasın, fakat birbirinize yer açınız: '
buna göre en son gelenin boş olduğu yere
oturmasını zorunlu kılan ve ön tarafta yer almak
için insanların omuzlarından aşarak ileri gitmeye
çalışmasını yasaklayan hadisler de bu hadisle
çelişki içinde değildir.
Ayet dışardan gelenin oturması için yer ayırmaya
teşvik etmektedir. Ayrıca oturmakta olan birine
denildiğinde
onun bu emre itaat ederek kalkması gerektiğini dile
getirmektedir. Şu kadarı var ki bu emri veren
cemaatı düzenlemekten sorumlu olan yetkili kişidir,
gelen adam değil!
Burada asıl amaç yerin açılmasından önce kişinin
kalbinin açılması ve geniş olmasıdır.
İnsanın kalbi geniş olduğunda insanın
kendiliğinden tolerans sahibi olur ve yer vermeye çalışır.
Oturmakta olan adamlar gelen kardeşlerine sevgi ve toleransla
dolu olurlar. Memnuniyetle ve sevinçle onlara yerlerini verirler.
İşi yöneten kişi yerin
boşaltılmasını gerektiren herhangi bir
sebepten dolayı boşaltmayı istediğinde mü'minler
içtenlikle, memnuniyetle ve gönül huzuruyla bu emre uymalıdırlar.
Bununla beraber islamın diğer temel ilkeleri geçerliliğini
korur. Kimse kimsenin omuzuna basarak ilerlemeye kalkmaz. Kimse
bir başkasını kaldırıp kendisi oturamaz.
Çünkü islam hem toleranslı davranmayı hem de
disiplinli olmayı emreder. Her yerde uyulması gereken
edebe riayet etmek esastır.
Kur'an-ı Kerim her bir yükümlülük sırasında
insanın bilincini, duyarlılığını
harekete geçirmeyi metod edindiğinden oturumlardaki
yerlerini kardeşlerine verenlere cenabı Allah'ın
buna karşılık onlara ikramda
bulunacağını, geniş ve bol imkanlar
vereceğini vadediyor: "Yer açın ki Allah da
size genişlik versin." Peygamberin emrine uyarak
yerlerini kardeşlerine bırakıp kalkanlara da yüce
makama erdireceğine söz veriyor: "Size kalkın
denildiği zaman kalkın ki Allah sizden inananları ve
kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin." Bu
onların alçak gönüllülüklerinin, kalkma emrini aldıklarında
kalkmalarının karşılığıdır.
Burada asıl sözkonusu olan Hz. Peygambere yakın
olmak ve onun toplantılarında ondan ilim öğrenmektir.
Şimdi ayet onlara şunları öğretiyor:
İnsanın gönlünü genişleten ve emre itaat
etmesini sağlayan iman ile kalbi terbiye edip genişleten
ve itaat etmesini sağlayan ilim, insanın Allah
katında yüksek derecelere ulaşmasını
sağlar. Bu da onların Resulullah'ın isteği
üzerine yerlerinden kalkmaları ve itaat ederek o yüce
makamdan ayrılmalarının
karşılığıdır. "Allah
yaptıklarınızı haber almaktadır." O
sizin yaptıklarınızın gerçek yüzünü
bilerek ve onların arkasında gizli olan bilinci ve
niyeti de hesaba katarak size
karşılığını verecektir.
İşte Kur'an-ı Kerim kalpleri ve ruhları bu
şekilde eğitmekte ve arındırmaktadır.
Teşvik ve duyarlılık üslubuyla ona toleransı,
gönül zenginliğini ve itaati öğretmektedir. Çünkü
din matamot yerine getirilen yükümlülüklerden ibaret değildir.
Din, bilinçteki bir dönüşüm ve vicdandaki bir duyarlılıktır.
ASHABIN PEYGAMBERLE İLİŞKİSİ
Şimdi Kur'an-ı Kerim müslümanlara Peygamberle ilişkilerinde
dikkat etmeleri gereken bir görgü kuralını daha öğretmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, müslümanlar tek tek
Rasulullah ile görüşüp kendi özel sorunlarını
konuşmak, kendisiyle ilgili görüşünü ve
direktiflerini almak, ya da onunla başbaşa kalmayı
bir mazhariyet olarak değerlendirip ona ulaşmak için
birbiriyle yarışıyorlardı. Herkes Peygamberi
yalnız görmek istiyordu. Fakat onun sosyal ve cemaati
ilgilendiren görevlerinin önemini güzelce takdir edemiyor,
zamanının değerli olduğunu ve onunla
başbaşa kalmanın ancak çok önemli işlerde sözkonusu
olabileceğini düşünemiyorlardı. Cenabı Allah
onlara. bu gerçekleri öğretmek amacıyla Rasulullah'la
yalnız görüşmek isteyenlerin, onun cemaatin hakkı
olan vaktinden bir bölümünü almak isteyenlerin bir sadaka
ödemeleri gerektiğini bildirdi. Buna göre Peygamberle başbaşa
kalmak, onunla özel görüşmek isteyenler bundan önce bir
sadaka vereceklerdi..