O

Mücadele

O

   

9- Ey iman edenler! Aranızda gizli konuştuğunuz zaman günah, düşmanlık ve peygambere karşı gelmek üzere konuşmayın. İyilik ve takva üzerine konuşun, huzuruna varacağınız Allah'tan korkun.

10- Gizli konuşmalar (Fiskoslar)şeytanın yapacağı işlerdendir. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, mü'minlere hiçbir zarar veremez.. Mü'minler Allah'a dayanıp güvensinler.

Buradan anlaşılıyor ki, ruhları ve karakterleri islamın yaşam biçimi ile henüz bütünleşmemiş olan bazı müslümanlar işler çatallaştığında gizlice toplanıyor, bağlı bulundukları önderlikten uzak bir şekilde olayları aralarında tartışıyorlardı. Halbuki böyle bir eylemi islam toplumunun karekteri ve islami yapılanmanın özü kaldırmıyordu. Zira bu yapı bütün görüşlerin, bütün düşüncelerin ve bütün önerilerin herşeyden önce önderliğe sunulmasını ve cemaat içinde gruplaşmalara gidilmemesini gerektiriyordu.

Yine anlaşılıyor ki, bu tür gruplaşmalar ve kümelenmeler, bu işleri gizlice yürütürken kimseyi rahatsız etme amacını gütmeseler de birtakım rahatsızlıklara ve karışıklıklara neden oluyorlardı. Bu işlerle uğraşanların gündemdeki sorunları körüklemeleri ve bilmeden, ilerisini düşünmeden bu meselelerde sırf görüşlerini açıklamaları bile rahatsızlıklara ve itaatsizliklere neden olabilirdi.

İşte tam bu sırada yüce Allah onlara hitap ediyor. Kendilerini O'na bağlayan bağları ile onlara sesleniyor. Böylece çâğrının gücünü ve etkisini de arttırmış oluyor: "Ey iman edenler..: ' Gizli konuşmaları gerektiği durumda dahi günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelme gibi çirkin işlerden sakındırmak ve mü'minlerin gizli konuşabilecekleri, onlara yakışan konuları açıklamak için onlara böyle hitap ediyor: "İyilik ve takva üzerine gizli konuşabilirsiniz: ' Bunların hangi vasıtalarla elde edileceklerini ve onların nasıl yaşanacağını, gerçekleştirileceğini planlamak için oturup konuşabilirsiniz.,Ayet-i kerimede geçen "Birr" kavramı genel anlamı ile iyilik demektir. "Takva" ise, uyanıklık ve yüce Allah'ın gözetiminde olduğunun bilincinde olmaktır. Bunlar ise, iyilikten başkasını telkin etmezler. Ayrıca eninde sonunda kendisine dönecekleri ve işlediklerinin hesabını verecekleri Allah'tan korkmalarını hatırlatıyor. İnsanlar ne kadar gizleseler de, kapalı tutmaya çalışsalar da onların tüm yaptıklarını gözeten ve birbir kayda geçen Allah'a hesap vermekten kurtulamazlar.

İmam-ı Ahmed'in Behz ve Affan'dan, hammam'dan, Katade'den, Safvan ibni Mihraz'dan aldığı bir hadiste deniyor ki: Ben İbni Ömer'in elini tutmuştum. Birden karşısına bir adam çıktı ve Resulullah'ın kıyamet günündeki gizli konuşma hakkında ne söylediğini işittin mi? diye sordu. Abdullah dedi. ki: Hz. Peygamberin şöyle dediğini işittim: "Yüce Allah mümine yaklaşır. Onu himayesine alır. İnsanlardan uzaklaştırır. Ona birbir günahlarını ikrar ettirir. Ona der ki: Bu günahı nerde işlediğini biliyor musun? Şu günahı ne zaman işlediğini hatırlıyor musun? Falan günahı nasıl işlediğini biliyor musun? Ona tek tek tüm günahlarını itiraf ettirir. Artık orada mü'min mahvolduğunu zanneder, yüce Allah buyurur: Sen bu günahları dünyada işlerken ben onları gizledim. Bugün ise onları bağışlıyorum. Sonra da adama iyiliklerinin kitabı verilir. Kafirlere ve münafıklara gelince şahidler: İşte Rabblerine karşı yalan uyduran, O'nun mesajını yalanlayanlar bunlardır, derler. İyi bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerindedir." (Buhari, Müslim)

Şimdi de onları, bir parçası oldukları müslüman cemaatten gizli ve habersiz olarak fısıldaşmaktan, gizli konuşmaktan ve gizli planlar çevirmekten tiksindiriyor. Zira onların yararına olan şey müslüman topluluğun da yararınadır. Sonra onlar hiçbir şeyde kendilerini müslüman topluluktan ayrı hissetmemelidirler. Onlara deniyor ki: "Müslümanların fısıldaşmaları, gizlice konuşmaları ve özel biçimde konuşulduğunu görmeleri onların kalplerine üzüntü ve burukluk havasını yayar. Güvensizlik havası yaratır. Şeytan da gizli konuşanları aldatarak onların, kardeşlerinin canını sıkmalarına, onların kalplerine tereddütler ve endişeler salmalarına sebep olmalarına neden olabilir. Ama şeytan ne yapsa mü'minlere istediğini yaptıramaz."

"Gizli konuşmalar (fiskoslar) şeytanın yapacağı işlerdendir. Bu iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler."

Müminler yalnız Allah'a dayanırlar. Bunun ötesinde dayanak olmaz zaten. Müminlerin Allah dışında dayanacakları kimse de yoktur.

Hz. Peygamberin kuşku uyandıracak, güveni sarsacak ve huzursuzluk yaratacak durumlarda gizli konuşmayı yasaklayan sözleri de vardır:

Buhari ve Müslim'de A'meş kanalı ile Abdullah ibni Mes'ud'dan gelen bir hadis yer almaktadır. Abdullah diyor ki: Hz. Peygamber:

"Üç kişi olduğunuzda iki kişi diğer arkadaşlarından ayrı olarak fısıldaşmasın. zira bu hareket onu üzer."

Bu yüce bir ahlâk ilkesidir. Aynı zamanda her tür şüpheyi ve tereddüdü ortadan kaldırmak için alınmış ustaca bir önlemdir. Özel yahut genel bir konuda bir sırrı veya ayıbı gizlemeye gelince bu konuda gizli ve kapalı olarak görüşmede bir sakınca yoktur. Bu genellikle cemaatin sorumlu olan yöneticileri arasında meydana gelir. Cemaatten habersiz ayrı bir kümelenmeye gitmek caiz (doğru) değildir. İşte Kur'an-ı Kerim'in ve Hz. Peygamberin yasakladığı şey de budur. Cemaatı dağıtabilecek, safları arasında kuşku ve güvensizliği uyandırabilecek eylem de budur. Mü'minleri üzmek için, şeytanın planladığı da bundan başkası değildir. Yüce Allah'ın sözü kesindir. Şeytan bu yolla inanmış topluluğa dilediğini yapamayacaktır. Çünkü bu topluluğun koruyucusu ve kollayıcısı yüce Allah'tır ve O, her gizli konuşmanın başında gözeten ve hazır olandır. Orada planlanan her hileyi, tuzağı ve komployu en iyi bilendir. Ve şeytan asla mü'minlere zarar veremeyecektir: "Ancak Allah'ın izin vermesi hariç". Bu koruma ilkesine yönelik bir istisnadır. Söz verilen ve kesinlik arzeden her yerde bile yüce Allah'ın iradesinin sınırsızlığı ve özgürlüğü vurgulanmaktadır. Böylece O'nun iradesi verilen söze ve kesinliğe rağmen özgürlüğünü korumaktadır.

"Mü'minler Allah'a dayanıp güvensinler." Koruyan ve savunan, güç ve üstünlük sahibi olan, herşeyi bilen, herşeyden haberdar olan, hiçbir zaman ayrılamayan, hazır şahid olan O'dur. Evrende yalnız O'nun dediği olur. O ise müminleri koruyacağına söz vermiştir. Bundan öte teminat ve bundan daha büyük huzur verici, kesin kanaat oluşturucu söz olur mu?

Bunun ardından inanmış olanlara cemaat adaplarından biri daha anlatılıyor:

 

 

O

 

O