Ayet-i Kerime yüce Allah'ın kapsamlı ve derin
ilmiyle başlıyor. Yerde ve göklerde ne varsa hepsini
istisnasız bildiğini belirtiyor. İnsanın
kalbini göklerin derinliklerine ve yeryüzünün dört bucağına
götürüyor. Her tarafa uzanan, bütün boyutları
kuşatan, herşeyi içine alan genişlikteki
Allah'ın ilmiyle birlikte... Küçük büyük, gizli-açık
ve bilinen-bilinmeyen herşeyi içine alan derin ilmine değinerek
bağlıyor.
Ardından yavaş yavaş göklerin derinliklerinden,
dünyanın uçlarından, bucaklarından toparlanarak,
yaklaşarak ve yoğunlaşarak geliyor... geliyor...
Muhataplara ulaşana kadar. İlahi ilmin, kalpleri
titreten bir tablosu ile muhatapların kalplerine dokunuyor:
"Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüsü
O'dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka
altıncısı O dur. Bundan az veya çok olsalar ve
nerede olurlarsa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir."
Aslında bu bilinen bir gerçektir. Yalnız bu gerçek
derin etki bırakabilecek biçimde güzel sözlerle ifade
edilmiştir. Bu kalpleri bir keresinde ürperti ve korku ile
titreten, bir keresinde ise sevgi ve dostlukla dolduran bir
tablodur. İnsanın kalbini yüce dost olan Allah'ın
huzurunda kendisinden geçirmektedir. Nerede üç kişi
yalnız kalsa dördüncülerinin Allah olduğunu
hissederler. Nerede beş kişi yalnız kalsa
altıncılarının Allah olduğunu hissederler.
Nerede iki kişi gizli konuşup fısıldaşsa
Allah oradadır! Nerede daha çok kişi buluşsa yine
oradadır Allah!
Bu hiçbir kalbin ürpermeden ve titremeden sakin bir biçimde
karşılayabileceği, onu etkilenmeden
karşılamaya güç yetirebileceği bir hal
değildir... Rabbinin, dostunun huzurunda duran bir kalp
yerinde durabilir mi? Bu aynı zaman-da yüce ve ürpertici
heybeti olan Allah'tır çünkü. Hangi kalp Allah'ın
huzurunda sakin durabilir?
Bu da sarsan ve titreten başka bir dokunuştur. Hiç
kuşkusuz yüce Allah'ın dinlemesi ve hazır
bulunması dahi ürpertici bir olaydır. Bu dinleme ve
hazır bulunmadan sonra hesaba çekme ve cezalandırma sözkonusu
olduğunda acaba durum ne olur? İnsanlar gizlice
fısıldaştıkları ve gizlenmek için tenha
ve kuytu yerlere çekildikleri her şey kıyamet gününde
şahidlerin huzurunda ortaya dökülecek ve herkesin hazır
olup katıldığı bugünde yüce Allah onları
yüceler aleminde haber verecek olsa durum ne olur?
Ayet-i Kerime başladığı gibi yine genel bir
tablo ile sona eriyor: "Allah herşeyi bilendir: '
İşte bu şekilde bir tek ayette değişik
üsluplar kullanılarak ilahi ilmin hakikatı kalplere
yerleştiriliyor. Bu değişik üsluplar sözkonusu
gerçeği insanın kalbine daha derin biçimde yerleştiriyor.
Bu üslupları kullanarak değişik yollardan ve
mesafelerden insanın kalbine ulaşıyor.
Yüce Allah'ın her yerde hazır olduğu,
herşeye şahid olduğu gerçeğinin böylesine
etkileyici, ürpertici tablolar halinde verilerek derinlemesine
insanın kalbine yerleştirilmesi, münafıkları
tehdit edecek ayetlerin bir girişi niteliğindedir. Münafıklar
Medine'de Hz. Peygambere ve müslüman topluluğa
karşı oyunlar, komplolar tezgahlamak için aralarında
gizli toplantılar yapıyorlardı. Ayrıca burada
onların kuşku ve tereddüt içindeki hallerine hayret
edilmektedir: