93- Göktekilerin ve yerdekilerin tümü rahmeti bol olan
Allah'ın huzuruna kul olarak geleceklerdir.
94- Allah, onları bir bir sayarak hesaba geçirmiştir.
95-Kıyamet günü hepsi O'nun huzuruna teker teker
geleceklerdir.
Bütün göktekiler ve bütün yerdekiler sadece birer "kul"durlar;
itaatkâr bir tavırla, boyunlarını eğerek
Rabblerinin huzuruna gelirler. Hiç kimsenin O'nun oğlu yada
ortağı olması sözkonusu değildir. Herkes
O'nun sadece yaratığı ve kuludur.
İnsan
şu açıklamanın anlamını derinliğine
düşününce varlığı tepeden tırnağa
zelzeleye tutulur. Okuyalım:
"Allah onları bir bir sayarak hesaba geçirmiştir."
Buna göre bir tekinin bile kaçıp kaybolması ya da
unutulması düşünülemez. Devam ediyoruz:
"Kıyamet günü hepsi O'nun huzuruna teker teker
geleceklerdir."
Yüce Allah'ın gözü herkesin üzerindedir. Herkes yalnız
başına O'nun karşısına çıkar.
Yanında ne bir yoldaşı ve ne de
varlığından güç alacağı bir destekçisi
vardır. İnsan o sahnede toplum ruhundan, "toplumsallık"
duygularından bile soyutlanır. O anda insan
hesaplaşma gününün yüce hakimi karşısında
yapayalnız ve kimsesizdir.
Bu ürkütücü yalnızlığın, tek
başına kalmışlığın korkunçluğu
ortasında bir de bakıyoruz ki, mü'minler yüce bir
sevginin Allah'dan gelen sevginin okşayıcı
melteminin serinliğini yüzlerinde ve gönüllerinde
hissetmektedirler. Okuyalım:
96- İman edip iyi ameller işleyenlere gelince Allah,
onlara sevgi armağan edecektir.
Burada ifadesini bulan "sevgi"nin havası
kalpleri okşayan, ılık bir meltem estiriyor, gönülleri
ısıtan bir hoşnutluk yazıyor. Bu yücelikler
aleminden kaynaklanarak yeryüzüne ve insanlara saçılan, tüm
evreni doldurup taşıran bir sevgidir.
Nitekim sahabilerden Hz. Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre
Peygamber efendimiz -salât ve selâm üzerine olsun- şöyle
buyuruyor:
-Yüce Allah, bir kulunu sevince Cebrail'i yanına çağırarak
kendisine "Ben falancayı seviyorum, onu sen de sev"
der. Bunun üzerine Cebrail de o adamı sever. Arkasından
göktekilere (meleklere) seslenerek "Allah falancayı
seviyor, onu siz de sevin" der. Bunun üzerine göktekiler de
o kulu severler. Arkasından o kul
un
yeryüzünde de benimsenmesi, sempati görmesi sağlanır.
Buna karşılık yüce Allah bir kuldan nefret
edince Cebrail'i yanına çağırarak kendisine
"Ben falancadan nefret ediyorum, ondan sen de nefret et"
der. Bunun üzerine Cebrail o adamdan nefret eder. Arkasından
göktekilere (meleklere)seslenerek "Allah falancadan nefret
ediyor, ondan siz de nefret edin" der. Bunun üzerine
göktekiler de o kuldan nefret ederler. Arkasından yeryüzünde
de o kuldan nefret edilmesi, antipati duyulması
sağlanır." (Bu hadisi İmam-ı
Ahmed;
Affan, Ebu Avane, Suheyl, Suheyl'in babası ve Ebu Hureyre
yolu ile naklederken İmam-ı Ahmed ve Buhari'nin ortak
rivayet zinciri şöyledir: İbn-i Cureyc, Musa
el-Eşari, İbn-i Utbe, Nafi, Ebu Hureyre.)
Kötülükten sakınan mü'minlere yönelik müjde ile
yüce Allah'a baş kaldıran kâfirlere yönelik uyarı,
bu Kur'an'ın iki ana amacını oluşturur. Yüce
Allah, Arapların bu Kur'an'ın iki ana amacını
oluşturur. Yüce Allah, Araplar'ın bu Kur'an'ı
kolay anlamalarını sağlamak ve onu rahat
okuyabilsinler diye Peygamberimizin dili ile indirmiştir.
Okuyoruz: