Bu ayetlerde kullanılan sözcüklerin titreşimleri ve
ifadelerin vurgusu adet öfke, ayaklanma ve tahammülsüzlük
saçarak oluşturulmak istenen yaygın protesto
havasının frekansını yükseltiyorlar. Cansız
evren tüm varlığı ile, bütün parçaları ile
baş kaldırıyor, çırpınıyor ve
sarsılıyor. Çünkü bu tüyler ürpertici iddiayı
işitmiş, yüce Allah'ın dokunulmaz
kutsallığının çiğnendiğinden
haberdar olmuştur. Onuru saldırıya uğrayan, ya
da sevdiği, saydığı bir kimsenin şeref
çiğnenen bir insanın bu yüzden öfkeye kapıldığını
düşününüz. Bu insanın elinin-kolunun nasıl
titrediğini, bütün vücudunun nasıl
sarsıldığını düşününüz.
İste bu tüyler ürpertici söz karşısında
cansız evrende aynı sert reaksiyonu gösterir.
Bu tüyler ürpertici iddianın yolaçtığı
evrensel başkaldırıya gökler, yer ve dağlar
da katılırlar. Ayetlerde kullanılan sözcüklerin
titreşimleri, bu zelzelenin bu gümbürtünün sarsıntılarına
somutluk kazandırır.
Bu kâfirler "Allah, evlat edindi" der demez,
bu tüyler ürpertici iddia ağızlarından çıkar
çıkmaz, karşılığı olan protesto ve
kınama hemen yüzlerine çarpılıyor. Okuyoruz:
İşte o anda çevrelerindeki bütün durgun nesneler
zelzeleye tutuluyor, bütün hareketsiz varlıklar
sarsılmaya başlıyor. Yaratıcısına
bağlı evrenin tümü öfke saçmaya koyuluyor. Bu
sözün yapısına ve özüne ters düştüğünü
hissediyor. Özünün zembereğinin koptuğunu ve
varlığının ekseninin devrildiğini
farkediyor. Dayanağı olan ve dengesini sağlayan alt
tabanın sarsıldığını görüyor.
Okuyoruz:
"Bu iddia karşısında nerede ise gökler
paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar gümbürtü
ile göçerek yerle bir olacak. Onlar rahmeti bol olan Allah'a
çocuk yakıştırdılar diye. Oysa rahmeti bol
olan Allah'a çocuk edinmek yakışmaz."
Bu evrensel öfkenin homurtuları arasında şu tüyler
ürpertici açıklamanın gürlemesi işitilir.