Peygamberler tarihine ilişkin bu hızlı film
şeridinde sadece tarihe yön vermiş belirgin halkalara
değinilmekle yetinilmiştir. "Adem soyu"ndan,
"Nuh ile birlikte gemiye binenler"den,
"İbrahim ile İsrail'in soyu"ndan sözedilmiştir.
Hz. Ad'ın bu kafilenin tümünü kapsar. Hz. Nuh, Hz.
Adem'den sonrasını kapsar. Hz. İbrahim, kendisi ile
başlayan iki peygamber kolunu kapsar. Hz. Yakup,
İsrailoğullarına gönderilen peygamberler zincirini
kapsar. Arapların atası olan Hz. İsmail, aynı
zamanda bir Arap olan ve peygamberler zincirinin son
halkasını oluşturan bizim Peygamberimize kadarki
zincirin ilk halkasını oluşturur.
Bu kafilenin başını çekenler peygamberlerdir.
Onların yanında peygamberlerin sonraki kuşaklara
sarkmış iyi davranışlı "seçilmiş"
soydaşları vardır. Bu kafilenin belirgin
niteliği şudur:
"Bunlar rahmeti bol olan Allah'ın ayetleri
kendilerine okunduğunda ağlayarak secdeye
kapanırlardı.
Yani onlar her türlü kötülükten titizlikle sakınan, yüce
Allah'a son derece duyarlıkla bağlı kimselerdi.
Yanlarında yüce Allah'ın ayetleri okunduğunda
vicdanları ürperirdi. Duygularını
dalgalandıran inanç coşkunluğunu anlatacak sözler
bulmamız mümkün değildir. Gözlerinden sel gibi yaşlar
akar ve "ağlaya ağlaya secdeye kapanırlar."
İşte bunlar, bu gözlerinden seller gibi yaş
akıtanlar, yüce Allah'ın adı anılınca
kalpleri ürperenler, her türlü kötülükten titizlikle uzak
duran, duyarlı Allah bağlıları var ya?
Onların arkasından yerlerine, yüce Allah'dan uzak kuşaklar
gelmiştir. Bunlar "namazı umursamayan ve
ihtiraslarının tutsağı olmuş" yığınlardır.
Yani namazı bırakmışlar, onu inkâr etmişler
ve ihtirasların akıntılarına
kapılmışlardır. Bunlar ile onlar
arasındaki fark ne kadar büyük ve aradaki benzemezlik ne
kadar çarpıcıdır!
Bundan dolay okuduğumuz ayetin son cümlesi, doğru
yolu titizlikle izleyen atalarından ayrılmış
bu yığınları sapıtmakla ve yokoluşla
tehdit ediyor. Okuyoruz:
"Bu kuşaklar sapıklıklarının
cezasına çarpılacaklardır."
Bu ceza,doğru yolu şaşırmanın,
sapıtmanın sonucu olan kaybolmak ve helâk olmaktır.
Fakat arkadan gelen ayetlerde tövbe kapısı
ardına kadar açılıyor. Bu kapıdan esen
merhamet, lütuf ve nimet meltemi yüzümüzü okşuyor.
Okuyoruz: