O |
Meryem
|
O |
|
46- Babası, ona "Ey İbrahim, sen benim
taptığım tanrılara sat mı çeviriyorsun?
Eğer bu tutumundan vazgeçmezsen seni taşa tutarak
öldürürüm, uzun bir süre yanımdan uzaklaş"
dedi.
Sen benim taptığım ilahlara karşı
mı çıkıyorsun? Onlara tapmak istemiyor musun?
Onlara yüz mü çeviriyorsun? Cüretini bu kadar ileri boyutlara
mı vardırdın? Eğer böyle ise seni uyarmak
isterim. Eğer bu çirkin tutumunda ısrar edersen sonun
feci bir ölümdür. Okuyoruz:
"Eğer bu tutumundan vazgeçmezsen seni taşa
tutarak öldürürüm."
Eğer sağ kalmak, canını kurtarmak
istiyorsan yüzüme görünme, uzun bir süre yanımdan
uzaklaş. Okuyalım:
"Uzun bir süre yanımdan uzaklaş."
İşte adam yukardaki terbiyeli ve nazik sözlere,
böylesine kabaca bir karşılık veriyor, kendisine yöneltilen
doğru yola gelme çağrısını bu kadar sert
bir küstahlıkla reddediyor. İmanın
eğittiği, olgunlaştırdığı kalp
ile kâfirliğin kararttığı kalp
arasındaki, iman ile küfür arasındaki ilişki hep
böyle olmuştur.
Tatlı huylu Hz. İbrahim, bu kabalık
karşısında kızmıyor, öfkelenmiyor. Babasına
yönelik iyilikseverliğini, yapıcı duygusunu
yitirmiyor, terbiyesini bozmuyor. Okuyalım:
47- İbrahim, babasına dedi ki; "Esenlik dilerim
sana. Senin adına Rabbimden af dileyeceğim, hiç kuşkusuz
benim Rabbim lütufkardır. "
48- "Sizleri, Allah'ı bir yana bırakarak
taptığınız putlarla başbaşa
bırakarak bir yana çekiliyor ve Allah'a yalvarıyorum.
Umuyorum ki, Rabbime yalvarırsam kötü olmaktan kurtulurum."
Benden yana esenlik ve güven sana. Seninle tartışacak,
sana kaba söz söyleyecek, tehditlerine ve korkutmalarına
karşılık verecek değilim. Tersine senin için
yüce Allah'a dua edeceğim. Seni affetmesini;
sapıklığı sürdürmenin, şeytana
çömezlik etmenin gerektirdiği cezadan seni muaf
tutmasını, sana merhamet etmesini, doğru yolu
bulmanı nasip etmesini dileyeceğim. Yüce Allah bana karşı
hep lütufkâr davranarak O'na yaptığımız
duaları her zaman kabul etmiştir?
Madem ki, yakınında oluşumdan, seni mü'min
olmaya çağırmamdan rahatsız oluyorsun, senden ve
soydaşlarından ayrılacağım,
başımı alıp uzaklara gideceğim. Sizleri,
yüce Allah'ı bir yana bırakıp
taptığınız putlar ile başbaşa
bırakacağım. Sizden uzak bir yerde tek
başıma Rabbime kulluk edeceğim. Umuyorum ki, O
benim dualarımı reddetmeyerek kötü duruma düşmeme
meydan vermez. Görüldüğü gibi Hz. İbrahim'in tek
dileği, yüce Allah'ın kendisini kötülüğe
kapılmaktan korumasıdır. O'nun terbiyesi, bilinçli
çekingenliği bunu gerektiriyor. O kendini üstün görmüyor
ve bu alçak gönüllülük duygusu içinde kötülüğe
kapılmaktan korunmanın ötesinde bir şey dilemeye
dili varmıyor.
Böylece Hz. İbrahim, babasından ve
soydaşlarından ayrılıyor. Onları
taptıkları putlarla başbaşa bırakarak
ailesini ve yurdunu terkediyor. Fakat yüce Allah, onu yalnız
bırakmıyor. Tersine onu hayırlı evlatlarla ve
yolunu izleyecek bir soy zinciri ile ödüllendiriyor. Okuyoruz:
49- İbrahim, onları taptıkları putlarla
başbaşa bırakarak yanlarından
ayrılınca kendisine İshak'ı ve Yakub'u
bağışladık ve bunların her ikisini de
peygamber yaptık.
50- Onlara rahmetimizden pay verdik. Her dilde saygı ile
anılmalarını sağladık.
Hz. İshak, Hz. İbrahim'in oğludur. Eşi
Sare'den doğmuştur. Sare'nin bundan önce çocuğu
olmuyordu. Hz. Yakup ise Hz. İshak'ın oğludur.
Fakat Hz. İbrahim'in oğlu gibi sayılır.
Çünkü dedesinin sağlığında dünyaya gelmiş,
onun evinde ve eli altında yetiştiği için doğrudan
doğruya dedesinin oğluymuş gibi kabul edilir. Hz.
Yakup bu ocakta büyürken gerekli din eğitimini görmüş
ve bu bilgisini sonradan evlatlarına
aktarmıştır. O da babası Hz. İshak gibi
bir peygamberdi.
Okuduğumuz ayetlerin ikincisinde "Onlara (yani
Ïbrahim'e, İshak'a, Yakub'a ve soylarına) rahmetimizden
pay verdik"buyuruluyor. Burada Hz. İbrahim'e
ve soyundan gelenlere yönelik bağışların
"rahmet" deyimi ile ifadesinin gerekçesi şudur:
Her şeyden önce rahmet, bu surenin havasına egemen olan
en belirgin motiftir. Sonra bu bağışlar,
inancı uğruna ailesini ve yurdunu terkeden Hz.
İbrahim'in gönlünde ve çevresinde doğan
boşluğu dolduran, onu yalnızlıktan ve
gariplikten kurtaran ilahi armağanlar olarak sunuluyor. Devam
ediyoruz:
"Her dilde saygı ile anılmalarını
sağladık."
Adları geçen bu peygamberler ciddi, güvenilir dava
adamları idi. Soydaşları ve milletleri
arasında sözlerinin ağırlığı
vardı. Direktiflerine uyuluyor, telkinleri saygı ile
karşılanıyordu.
Ayetlerin akışı, Hz. İbrahim'in soyunu gündemde
tutmaya devam èdiyor. Önce bu soyun Hz. İshak kolunu ele
alarak Hz. Musa ile Harun'un hikâyesini anlatıyor.
|
|
O |
|
O |
|