O |
Meryem
|
O |
|
41- Bu kitapta İbrahim hakkında
anlattıklarımızı da hatırla. O son derece
doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi.
42- Hani babasına dedi ki; "Ey
babacığım, niye işitemeyen, göremeyen ve sana
hiçbir yararı olmayan putlara tapıyorsun."
43-Babacığım, sana ulaşmayan bir ilim,
geldi bana, ne olur bana tabi ol da seni dümdüz bir yola çıkarayım.
44- "Ey babacığım, sakın şeytana
kul olma; çünkü o, rahmeti bol olan Allah'a baş
kaldırmıştın"
45- "Ey babacığım, senin Allah'dan gelecek
bir azaba çarptırılarak şeytanın dostu
olacağından korkuyorum."
Hz. İbrahim, işte bu tatlı dille babasına
yaklaşıyor. Onu yüce Allah'ın kendisini
erdirdiği, bilgisi ile donattığı iyiliğe,
hayırlı yola erdirmeyi deniyor. Ona "babacığım"gibi
buram buram sevgi tüten bir seslenişle kendisine "Niye
işitemeyen, göremeyen ve sana
hiçbir yaran olmayan putlara tapıyorsun?" diye
soruyor.
Normal olarak insanın ibadeti insandan daha üstün, daha
bilgili ve daha güçlü bir varlığa yöneltmesi; insanın
konumundan daha yüce ve daha ulu bir makama sunmasıdır.
Ancak böyle bir tutum ibadet kavramı ile
bağdaşabilir. Durum böyleyken nasıl olur da insan
ibadeti, insandan daha aşağı konumda olan, hatta
işitmez, görmez, fayda ve zarar sağlamaz nitelikleri yüzünden
hayvandan bile daha aşağı konumda olan cansız
varlıklara sunabilir? Bilindiği gibi Hz. İbrahim'in
babası ve soydaşları, tıpkı İslâmın
karşısına dikilen Kureyşliler gibi, putlara
tapıyorlardı.
İşte Hz. İbrahim, çağrısına
başlarken ilk önce bu temel espriye parmak basıyordu.
Arkasından bu dediklerini kendi kafasından
uydurmadığını vurguluyor. Tersine bu sözleri,
yüce Allah'ın kendisine göndererek bilincine erdirdiği
yüce bilgiye dayanıyordu. Gerçi o babasından yaşça
küçük ve tecrübesiz bir delikanlı idi. Fakat yüce Allah'ın
lütfu sayesinde gerçeği kavramış ve
tanımıştı. O, buna dayanarak bu bilgiden
yoksun olan babasına öğüt veriyor, tatlı sözlerle
bilgisine erdirildiği yolda peşinden gelmesini istiyordu.
Okuyoruz:
"Ey babacığım, sana gelmemiş ol an
bir bilgi bana geldi. O halde bana uy da seni düz yola ileteyim."
Eğer evlat, yüce bir kaynak ile ilişki halinde ise
babasının onun peşinden gitmesi küçük düşürücü
bir tutum değildir. Çünkü bu durumda baba, aslında o
yüce kaynağın direktiflerine uymuş ve böylece
hidayete erdirecek yolu izlemiş olur.
Hz. İbrahim putlara tapmanın ne kadar çirkin ve
saçma bir tutum olduğunu açıkladıktan ve
babasına çağrı yöneltirken hangi kaynağa
dayandığını, gücünü nereden aldığını
belirttikten sonra babasına açık açık söylüyor
ki, tuttuğu yol, şeytanın yoludur, oysa kendisi onu
rahmeti bol olan Allah'ın yoluna iletmek istiyor. Bu arada yüce
Allah'ın babasına kızarak kendisini
şeytanın bağlıları arasına
katmasından, bu konuda kesin hüküm vermesinden korktuğunu
hatırlatıyor. Okuyoruz:
"Ey babacığım, sakın şeytana kul
olma; günkü o, rahmeti bol olan Allah'a baş
kaldırmıştır.
Ey babacığım, senin Allah'tan gelecek bir azaba
çarptırılarak şeytanın dostu
olacağından korkuyorum."
İnsanları, yüce Allah'ı bir yana bırakarak
putlara tapmaya kışkırtan şeytandır. Bu yüzden
putlara tapanlar, aslında şeytana tapıyor,
şeytana kul oluyorlar demektir. Şeytan ise "rahmeti
bol" olan Allah'a baş kaldırmıştır.
Hz. İbrahim babasını uyarıyor. Yüce Allah'ı
öfkelendirmesinden endişe ettiğini söylüyor. Eğer
yüce Allah'ı öfkelendirirse O'nun kendisini cezalandırarak
şeytanın dostu ve çömezi yapabileceğini haber
veriyor. Çünkü yüce Allah'ın kulunu doğru yola
iletmesi, ibadete yöneltmesi bir nimet olduğu gibi, onun
şeytana kul-köle olmasını hükmetmesi de bir
bedbahtlık, bir felâkettir. Bu felâket kulu, son hesaplaşma
gününde daha ağır azaba ve daha onarılmaz bir
zarara sürükler.
Fakat en sevecen ve tatlı sözler aracılığı
ile yapılan bu nazik çağrı bile putperest
babanın kalbini yumuşatamaz, onun duygularını
etkilemeyi başaramaz. Nitekim Hz. İbrahim'in
babasının bu yumuşak sözlere verdiği
cevabın paylama, azarlama ve tehdit olduğunu görüyoruz.
Okuyalım:
|
|
O |
|
O |
|