34- İşte "gerçek söz "e göre Meryemoğlu
İsa budur, oysa insanlar bu gerçek sözü kuşku ile
karşılıyorlar.
35- Allah'a oğul edinmek yakışmaz. O böyle bir
şeyden münezzehtir. O bir iş hakkında kesin hüküm
verince o işe sadece "ol" der, o da hemen oluverir.
36- "Kuşku yok ki Allah sizin de benim de
Rabb'imizdir, öyleyse sırf O'na kulluk ediniz.
İşte dosdoğru yol budur. "
İşte Hz. İsa budur. Yoksa onu
ilahlaştıranların ya da doğuşu konusunda
annesine çirkin iftiralar atanların dedikleri gibi
değildir. O gerçek mahiyeti ile böyle olduğu gibi dünyaya
geliş biçiminin içyüzü de budur. Bu gerçekleri anlatırken
o doğru söylüyor. Fakat insanların bir bölümü onun
söylediklerini kuşku ile karşılıyorlar
özlerine inanmaya yanaşmıyorlar. Oysa bu sözleri kendi
ağzı ile söylüyor, hem de hikâyesinin olağanüstü
akışı bu mesajı veriyor. Bu mesajın özü
şudur:
"Allah'a oğul edinmek yakışmaz."
O böyle bir şeyden münezzeh olan bir yücedir. Evlât
edinmek O'nun bu yüceliği ile bağdaşmaz.
Ölümlüler soylarını sürdürmek için ve güçsüzler
destek kazanmak amacıyla evlât ediniyorlar. Oysa yüce Allah
kalıcıdır, varlığının sona
ermesi sözkonusu değildir. Ayrıca güçlüdür, hiç
kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Tüm varlıklar
O'nun "ol" sözü ile var olur. O bir işin
olmasına karar verince o işe sadece "ol" der,
o da hemen oluverir. Yani neyi gerçekleştirmek isterse ona
iradesini yönelterek gerçekleştirir, bunun için ne evladın
ve ne de yardımcının
aracılığına ihtiyaç duymaz.
Hz. İsa, bu sözlerine ve olağanüstü olaylarının
doğal çağrışımlarına yüce Allah'ın,
hem kendisinin hem de tüm insanların Rabbi olduğunu açıklayarak,
herkesi tek ve ortaksız Allah'ın kulluğunu
benimsemeye çağırarak son veriyor. Okuyalım:
"Kuşku yok ki, Allah sizin de benim de Rabbimizdir.
Öyleyse sırf O'na kulluk ediniz. işte dosdoğru yol
budur."
Gerek Hz. İsa'nın ve gerekse hikâyesinin bu tanıklığından
sonra bu konuda kuruntulara ve masallara yer yoktur.
İşte hikâyeye ilişkin bu değerlendirmenin
gerek açık ifadelerinden ve gerekse çağrışımlarından
güdülen maksat bu gerçeği vurgulamaktır.
Bu açıklamanın arkasından çeşitli
mezheplerin ve kesimlerin Hz. İsa konusunda görüş
ayrılığı içinde oldukları belirtiliyor.
Bu yalın gerçeğin ışığı
altında bu görüş ayrılıkları
dayanaksız ve birer çirkin iftira olmaktan öteye gitmiyor.
37- Çeşitli gruplara ayrılan insanlar,
aralarında görüş ayrılığına düştüler.
Vaygele kâfirlerin başına! O "büyük gün
"de gözleri neler görecek.
Roma İmparatoru kardinallerden oluşan bir yüksek
konsey topladı. Bu konsey hıristiyanlık tarihindeki
üç ünlü konseyden biridir. Bu konseye iki bin yüz yetmiş
kardinal katılmıştı. Adamlar Hz. İsa
hakkında yoğun tartışmalar yaptılar. Her
kafadan ayrı bir ses, her gruptan farklı bir görüş
çıktı. Kimileri "O Allah'tır. Yeryüzüne
indi, kimine can verdi kiminin canını aldı,
arkasından tekrar göğe çıktı" dedi.
Kimileri "O Allah'ın oğludur' dedi. Kimileri
"O baba, oğul ve kutsal ruhtan oluşan üç ilahi
unsurdan biridir" dedi. Kimileri "O üç ilahın
üçüncüsüdür; Allah da, o da, annesi de birer ilahtır"
dedi. Bazıları da "O Allah'ın kulu, peygamberi,
ruhu ve kutsal sözüdür" dediler. Diğer bazı
gruplar, başka farklı görüşler ortaya
attılar. Gruplar arasında görüş birliğine
varılamadı. En çok taraftar toplayan görüş ancak
üç yüz sekiz kişiyi biraraya getirebildi. Bunun üzerine
imparator bu görüşü benimsedi, onu savunanları
destekleyip diğer görüştekileri dışladı
ve başta tek Allah yanlıları olmak üzére tuttuğu
görüşün karşıtlarını görevlerinden
atarak sürgüne gönderdi.
Hz. İsâ ya ilişkin sapık inançlar kalabalık
sayıdaki kardinallerin katılımı ile
oluşan kilise konseyleri tarafından
kararlaştırıldıkları için okuduğumuz
ayetin devamında, tek Allah inancından sapan kâfirler,
kardinal kalabalıklarından çok daha büyük kalabalıkların
katılacağı önemli günün, kıyamet gününün
dehşeti ile korkutuluyor. O gün kâfirlerin başına
neler geleceğini herkes görecektir. Okuyoruz: