Şimdi adamların
şaşkınlıklarının ne kadar
arttığını, öfkeden nasıl küplere
bindiklerini varın, siz düşünün. Bakire kızları,
ansızın kucağında bir bebekle
karşılarına çıkıyor. Sonra islediği
rezaleti kınayanlarla alay ediyor, onlara hava atıyor.
Kendisi hiç ağzını açmazken, yakınlarına
kucağındaki bebeği gösteriyor, "bu işin
sırrını ona sorun" demek istiyor. Adamlar
ortak tepkilerini şöyle dile getirirler:
Görülüyor ki, Hz. İsa -selâm üzerine olsun- bizzat
kendi ağzından yüce Allah'ın kulu olduğunu açıklıyor.
O halde bazı hristiyanların ileri sürdükleri gibi O
yüce Allah'ın oğlu değildir. Başka bazı
hristiyanların ileri sürdükleri gibi O, ilah da değildir.
Diğer bir hristiyan mezhebinin iddia ettiği gibi üç
ilahın üçüncüsü de değildir ki, bu iddiaya göre bu
üç ilah hem ayrı ayrı olarak ve hem de üçü birlikte
ilahtırlar. Bunların yanısıra Hz. İsa, yüce
Allah'ın kendisini peygamber olarak görevlendirdiğini
ilan ediyor. Yani yüce Allah'ın oğlu ya da
ortağı sözkonusu değildir. Yine bu açıklamasına
göre yüce Allah onu insanlara yararlı kılmış,
kendisine yaşadığı sürece namaz kılmayı,
zekât vermeyi emretmiş, ana-babasına karşı
hayırlı bir evlat olmasını,
soydaşlarına karşı alçak gönüllü olmasını
buyurmuştur. Demek ki, onun da herkes gibi süresi belirli, sınırları
çizilmiş bir ömrü vardır. O da herkes gibi ölecek ve
sonra yeniden diriltilecektir. Yüce Allah gerek doğduğu,
gerek öldüğü ve gerekse yeniden diriltileceği gün
esenliği, güveni ve gönül huzurunu ona yoldaş
kılmıştır.
Okuduğumuz ayetler Hz. İsa'nın öleceğini
ve yeniden diriltileceğini son derece açık bir dille
ifade etmektedirler. Bu gerçek ne başka türlü
yorumlanabilir ve ne de tartışma kaldırır.
Ayetler, bu tabloya başka bir şey eklemiyorlar.
Adamların bu harika olay nasıl
karşıladıklarını, bu çarpıcı
olaydan sonra gerek Hz. Meryem'in gerekse harika oğlunun
durumlarının ne olduğunu anlatmıyor. Hz.
İsa'nın "O, bana kitap vererek beni peygamber
yaptı" biçimindeki sözleri ile işaret
ettiği peygamberlik olayının ne zaman gerçekleştiği
de belirtilmiyor.
Çünkü burada bu hikâyeyi anlatmaktan güdülen tek amaç
Hz. İsa'nın doğumu olayına dikkatleri
çekmektir. Bu yüzden hikâyenin bu olağanüstü olaylı
sahnesine ulaşılıp bu amaç gerçekleştirilince
perde iniveriyor. Şimdi hikâyenin en uygun yerinde,
güdülen bu amacı vurgulamaya, değerlendirme konusu
yapmaya sıra gelmiştir. Bu değerlendirme
yapılırken hem açık anlatımdan ve hem bu
ifadelerin çağrışımlarından
yararlanılmıştır. Okuyoruz: