O |
Meryem
|
O |
|
7- Allah dedi ki; "Ya Zekeriyya, sana Yahya adında
bir oğul müjdeliyoruz Bu adı daha önce hiç kimseye
vermemiştik."
Görülüyor ki, yüce Allah, bu sevgili kuluna yücelikler
aleminden sesleniyor; "Ya Zekeriyya" diye. Ona
hemen müjdeyi veriyor; "sana
bir oğlun müjdesini veriyoruz." Onu
engin rahmeti ile çepeçevre kuşattığının
açık bir belirtisi olarak müjdesini verdiği bu
oğlunun adını da kendisi koyuyor; "O'nun
adı Yahya'dır." Bu ad, daha önce hiç kullanılmamış
bir addır; "Bu adı, daha önce hiç kimseye
vermemiştik."
Bu bir ilahi kerem yağmurudur. Yüce Allah, bu kerem yağmurunu
sevgili kulu Hz. Zekeriyya üzerine sağanak halinde
yağdırıyor. Çünkü O, Rabb'ine yanık yürekle
dua etmiş, sessiz bir dille yalvarmış, korkusunu açıklamış
ve arzusunu dile getirmişti. Çünkü onu, Rabbine dua etmeye
sevkeden faktör, ölümünden sonra yerine geçecek olan yakınlarından
yana beslediği endişe idi. Yerine geçecek olan yakınlarının
onun inanç mirasına gerektiği gibi sahip çıkmayacaklarından,
malının kullanımının ve
yakınlarının gözetimini yüce Allah'ın
rızasına uygun biçimde yürütemeyeceklerinden
korkuyordu. Yüce Allah, onun bu yoldaki niyetini bildiği için
ona rahmetini yağdırmış, dilediğini
yerine getirerek onu memnun etmişti.
Bu sırada Hz. Zekeriyya kendine gelir gibi oluyor.
Kendisini kaptırdığı dilek heyecanından
ve umut coşkusundan ayrılır gibi oluyor. Dikkatini,
duasının bunca hızlı biçimde kabul edilişi
olay üzerinde yoğunlaştırmaya yöneliyor. O zaman
da somut gerçekle yüzyüze geliyor. Kendisi son günlerini yaşayan,
iki ayağı çukurda bir ihtiyardır. Kemikleri
zayıflayan, vücudunun ağırlığını
taşıyamaz olmuş, saçlarını
ihtiyarlık alevi çepeçevre sarmıştır.
Eşi ise kısır bir kadındır. Ona
delikanlılığında ve gençliğinde bile bir
çocuk verememiştir. Peki, şimdi nasıl bir
oğlu olacak? İçini kemiren bu kuşkudan
sıyrılmak istiyor. Bunun için yüce Allah'ın hangi
vasıtayı araya koyup ona bir oğul armağan
ettiğini öğrenmek istiyor. Okuyoruz:
8- Zekeriyya dedi ki; "Benim nasıl oğlum
olabilir. Eşim çocuktan kesildi, ben ise ileri derecede yaşlandım."
Hz. Zekeriyya, somut gerçekle yüzyüze olduğu gibi yüce
Allah'ın vaadi ile de yüz yüzedir ve Allah'ın vaadine
güvenmektedir. Fakat karşısında bulunduğu bu
olumsuz gerçeğe rağmen bu ilahi vaadin nasıl gerçekleşeceğini
bilmek ve içini kemiren kuşkuların
baskısından kurtulmak istemektedir. Bu da son derece
doğa: bir psikolojik duygudur. Örnek bir peygamber olan Hz.
Zekeriyya'nın yerinde kim olsa aynı arzuyu duyar.
Çünkü o da bir insandır. Somut gerçeği gözardı
etmeyi başaramadığı için yüce Allah'ın
onu nasıl değiştireceğini öğrenmek için
sabırsızlanan, meraktan yanıp tutuşan bir
insan!
İşte bu noktada beklediği cevap geliyor,
sorusunun rahatlatıcı
karşılığını alıyor. Bu olay yüce
Allah için kolaydır, basit bir şeydir. Yüce Allah, ona
bu konuda çok yakınından, kendisi ile ilgili bir örnek
veriyor. Kendisi daha önce bir hiçken yoktan varedilmiş
değil miydi? Bu örnek sadece kendi için değil, bütün
canlılar için, hatta şu evrendeki tüm nesneler için
geçerli idi. Okuyoruz:
|
|
O |
|
O |
|