Bu kıldıkları namazlarından gafil olan
namaz kılanların helak edilmelerine ilişkin bir
beddua veya tehdittir. Kimdir acaba kıldıkları
namazlarından gafil olan bu kimseler?
İşte onlar gösteriş yapanlardır,
iyiliğe engel olanlardır.
Onlar namaz kılarlar fakat namazı hakkı ile
ikame etmezler. Namazın hareketlerini yerine getirir,
namazın dualarını okurlar fakat kalpleri namaz gerçeğine,
namazda okunan Kur'an'a, dualara ve tesbihlere ve bu tesbihlerdeki
gerçeğe katılmaz. Onlar namazı sırf Allah için
değil, insanlara gösteriş için kılarlar.
İşte bu nedenle onlar namazlarından gafildirler.
O'ndan habersizdirler. O'nu hakkı ile ikame etmezler.
insandan asıl istenen namazı ikame etmektir. Sırf
onu eda etmek değildir. Namazı ikame etmek ise ancak
onun gerçeğini yaşamak ve onu yalnız Allah için kılmakla
olur.
Namazlarını gaflet içinde eda eden bu namaz kılanların
işlerinde namaz bu yüzden etkilerini göstermez. Ve bu
nedenle onlar yardımlaşmayı engellerler. insan olan
kardeşlerine yardımı; hayır ve iyiliği
engellerler. Yani Allah'ın kullarından iyiliği
esirgerler. Eğer onlar gerçekten namazı Allah için
ikame etselerdi, onun kullarından iyiliği esirgemezlerdi.
İşte Allah katında kabul edilen gerçek ibadetin
mihengi budur.
Böylece bir kere daha kendimizi bu inanç gerçeğinin
önünde bu dinin karakterinin önünde buluyoruz. Görüyoruz ki
Kur'an'ın apaçık bir hükmü namazı hakkı ile
ikame etmedikleri için namaz kılanları "veyl"
ile uyarıyor. Namazı ruhsuz bir şekilde sırf
hareketleri ile eda ettikleri için, namazda kendilerini sırf
Allah'a vermedikleri için, gösteriş hareketleri ile namaz
kıldıkları için. Bundan dolayı namaz
onların kalplerinde ve eylemlerinde etkisini
bırakmamıştır. Öyle ise bu namaz boşa
gitmiştir. Hatta bu namaz ağır bir biçimde,
cezalandırmayı gerektiren bir günaha dönüşmüştür.
Bu gerçeklerin ışığı Altında yüce
Allah'ı insanlara peygamberler göndermesinde, kendisine iman
etmeleri ve O'na kulluk etmeleri için mesajlar göndermesinde
kullarından istediği şeyin gerçekliğini görebiliyoruz...
Yüce Allah imanı ve ibadeti kendisinin ihtiyacı
olduğu için onlardan istememektedir. Zira O'nun hiçbir
şeye ihtiyacı yoktur. Bu emirlerle onların kendi
iyiliklerini istemektedir. Onlar için iyilik istiyor, kalplerinin
arınmasını istiyor. Hayatta mutlu
olmalarını diliyor. Onlar için tertemiz bir bilinç,
güzel bir dayanışma, şerefli bir huzur,sevgi,
kardeşlik, kalb ve ahlâk temizliği üzerine kurulan
üstün bir hayat diliyor.
Öyle ise insanlık bu iyilikten uzaklaşıp nereye
gidiyor? Bu rahmeti, bu güzel, üstün ve şerefli zirveyi
bırakıp nereye yöneliyor? Yol ayrımında bu
nur önünde olduğu halde cahiliyyenin hangi karanlık,
uğursuz çöllerinde batmaya gidiyor.