95- Ey müminler, ihramlı
iken av hayvanı vurmayınız. Kim bu durumdayken
bilerek bir av hayvanı vurursa, işlediği suçun
vebalini tadması için, içinizden iki adil kişinin
vurulan av hayvanının dengi olduğuna karar
verecekleri bir kurbanlığı, ceza olarak, Kabe ye
ulaştırıp kesmesi ya kefaret olarak yoksullara
yemek yedirmesi yada bunun dengi kadar gün oruç tutması
gerekir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim
bir daha aynı suçu işlerse Allah ondan öç alır.
Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç alıcıdır.
Buradaki yasak,
ihramlı kişinin bile bile avı öldürmesi ile
ilgilidir. Yanlışlıkla öldürdüğü takdirde
ise ne günah ne de kefareti vardır. Bilerek öldürdüğü
takdirde, bunun kefareti, öldürdüğü avın dengi olan
bir başka hayvanı kurban etmesidir. Buna göre, ceylanı
öldürenin bir koyun veya keçiyi, geyiği öldürenin, bir
ineği, devekuşunu ve zürafayı öldürenin bir
deveyi kurban etmesi gerekir. Tavşan, yaban kedisi ve benzeri
hayvanların kefaretinde ise, bir tavşan yeterlidir.
Hayvan olarak karşılığı
bulunmayanların değerini, para olarak vermek gerekir.
Bu kefaret hususunda,
adalet sahibi iki müslümanın hüküm vermesi gerekir.
İki müslüman bir hayvanın kesilmesine karar verince,
kurbanlık hayvan serbest bırakılır. Kâbe'ye
ulaştığında orada kesilir ve yoksullara
yedirilir. Bir hayvan bulunmadığı hallerde ise, bu
iki müslüman, hayvanın veya avın değerine
karşılık olacak miktarda, yoksullara yedirilecek
bir yemeği vermeye hükmedilir. Bu konuda, fıkıhçıların
bir kısmı avın değerini, bir kısmı
ise onun yerine, kurban edilen hayvanın değerini esas
aldıklarından dolayı, görüş
ayrılığı söz konusudur.
Kesecek hayvan bulamayan
kimse hayvanın değerini verir. Malı olmayan oruç
tutar. Oruç ise, avın veya kurbanlık hayvanın
değeri üzerinden hesaplanır. Bu değer,
değerin kendilerine verileceği yoksulların
sayısına bölünür. Ve böylece fakirlerin sayısı
belirlenir. Her bir yoksula verilecek miktar
karşılığında, bir gün oruç tutulur. Bir
kişiyi yedirmenin değeri ne kadardır meselesi ise,
fıkıhçılar arasında
tartışmalıdır. Yalnız bu zamana, mekana
ve şartlara bağlıdır. Kur'an-ı Kerim, bu
kefaretin hikmetini de belirtiyor:
"İşlediği
suçun vebalini tadması için."
Buna göre kefarette ceza
da söz konusudur. Zira burada suç, İslâm'ın
özellikle büyük önem verdiği bir
kutsallığı çiğnemek şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle hemen sonra, geçmiştekilerin
affedildiği belirtilmekte ve bundan elini çekmeyenler Allah
tarafından cezalandırılmakla tehdit edilmektedir.
"Allah geçmiştekileri
affetmiştir. Fakat kim bir daha aynı suçu işlerse,
Allah ondan öç alır. Hiç kuşkusuz Allah üstün
iradeli ve öç alıcıdır."
Eğer onun katili,
Allah'ın kendisi için emniyet dilediği ve emin yerde
bulunan avı vurmak suretiyle, güç ve kuvveti ile
övünüyorsa, Allah daha üstün iradeli, güçlü ve öç almaya
kadirdir.
Kara avının
durumu budur. Deniz avına gelince bu ihramın
dışında da ihramlı iken de helaldir: