YAHUDİLERİN
KİRLİ TARİHLERİ
70- Biz
İsrailoğullarından kesin söz aldık ve onlara
çok sayıda peygamber gönderdik. Fakat peygamberler
kendilerine nefislerinin hoşuna gitmeyen bir mesaj getirdikçe
kimisini yalanlıyor, kimisini de öldürüyorlardı.
71- Bu cinayetleri hiçbir
fitneye, hiçbir kargaşaya yol açmayacak sandılar. Gözleri
kör ve kulakları sağır oldu. Sonra Allah
tevbelerini kabul etti, fakat arkasından çoğu yine kör
ve sağır oldu. Hiç şüphesiz Allah onların ne
yaptıklarını görüyor.
Yahudilerin tarihleri pek
eski ve geçmişleri pek kirlidir. Başka bir deyimle,
Peygamberimize karşı takınmış
oldukları olumsuz tutum, bu türden tutumlarının ne
ilki ve ne sonuncusudur. Onlar hakka karşı çıkmayı
ve ona sırt dönmeyi, yüce Allah'a verdikleri sözlerden
dönmeyi, yüce Allah'ın dinini bir yana bırakarak
nefislerinin arzularını ilah edinmeyi, sürekli günah işlemeyi,
hakka çağıranlara saldırmayı, hak çağrısına
düşmanca karşılık vermeyi huy ve gelenek
haline getirmişlerdir. İlk ayeti tekrarlıyoruz:
"Biz
İsrailoğullarından kesin söz aldık ve onlara
çok sayıda peygamber gönderdik. Fakat peygamberler
kendilerine nefislerinin hoşuna gitmeyen bir mesaj getirdikçe
kimisini yalanlıyor, kimisini de öldürüyorlardı."
Yahudilerin
Peygamberlerine karşı neler yaptıklarını
içeren suç dosyası kabarıktır. Bu dosyanın
sayfaları; yalanlamalarla, dönekliklerle, yüz çevirmelerle,
öldürmelerle, saldırılarla, arzu ve ihtiras
tutsaklıkları ile dopdoludur.
Belki de yüce Allah bu
yüzden, yahudilerin tarihini müslüman ümmete uzun uzun ve ayrıntılı
olarak anlatıyor. Bu ümmet yahudiler gibi olmasın,
onların durumuna düşmesin, yolunun tökezlenme noktalarında
sürçmekten korunsun diye. Ya da bu tarihi anlatmanın
amacı, yüce Allah ile sıkı ilişki halinde
olan bilinçli müslümanların yoldaki tökezleme noktalarını
önceden kavramalarıdır. Bir başka ihtimal de
şu olabilir: İlerde bazı müslüman kuşaklar
yahudilerin içine düşmüş oldukları
sapıklığa düşebilirler. Uzun yıllar geçince
onların da kalpleri kararıp, ihtiraslarına tutsak düşebilirler.
O zaman da tıpkı yahudi zorbalarının uzun
tarihleri boyunca yaptıkları gibi, bu sapık müslüman
kuşaklar da gerçeğe yüz dönebilirler ve hak
davetçilerinin kimisini yalanlayıp kimisini de
öldürebilirler. İşte belki o zaman, bu bilinçli ve
hakka bağlı müslümanların yahudilere gelen
peygamberleri örnek almaları istenmiştir.
Yahudiler bütün bu ağır
suçları işlerken yüce Allah'ın
başlarına hiçbir belâ vermeyeceğini, kendilerini
hiçbir cezaya çarptırmayacağını
sanıyorlardı. Bu yanılgıya
kapılmalarının sebebi; yüce Allah'ın
değişmez kanunlarından habersiz olmaları ve
"Allah'ın seçkin halkı" oldukları
şeklindeki asılsız iddialarına güvenmeleri
idi. Okuyoruz:
"Bu cinayetleri
hiçbir fitneye, hiçbir kargaşaya yol açmayacak sandılar.
Gözleri kör ve kulakları sağır oldu."
Yüce Allah gözlerinin
görme gücünü giderdi. Bu yüzden gördükleri
şeylerden hiçbir şey anlayamıyorlardı. Yine
Allah, kulaklarının işitme gücünü giderdi. Bu
yüzden kulaklarına gelen seslerden hiçbir anlam çıkaramıyorlardı.
Devam ediyoruz:
"Sonra tevbelerini
kabul etti."
Yüce Allah onlara
rahmetini eriştirdi. Fakat onlar bu fırsatı
kullanmadılar, ondan yararlanmasını bilemediler.
Devam ediyoruz:
"Fakat
arkasından çoğu yine kör ve sağır oldular.
Hiç şüphesiz Allah, onların ne
yaptıklarını görüyor."
Yüce Allah onları
çok iyi gördüğü ve çok iyi bildiği durumlarına
göre cezalandıracaktır. Onların
yaptıkları yanlarında kalacak değildir.
Eğer müslümanlar
bu eski yahudi tarihini iyi bilirlerse, sırf bu yüzden bile
yahudilere karşı nefret beslerler, bu bilgileri
yahudilerden uzak durmaları için varolan diğer gerekçelere
eklenmiş yeni bir itici faktör olur. Tıpkı
sahabilerden Ubade b. Samit gibi, onlardan iyice soğurlar. Bu
durumda onları, sadece Abdullah b. Ubeyy b. Selul gibi münafıklar
dost edinebilirler!
Kitap Ehli'nin iki
kolundan birini oluşturan yahudilerin durumu bu. Kitap
Ehli'nin öbür kolu olan hristiyanlara gelince Kur'an-ı
Kerim, onların da durumunu gerek bu surenin özelliği ve
gerekse sözün akışı ile uyuşacak bir
kesinlikle vurgulayarak gözlerimizin önüne seriyor.
Bu sûrenin daha önceki
bir ayetinde, "Allah, Meryemoğlu
Mesih'(İsa)dır" diyenler, kâfirlikle nitelenmişlerdi.
(Maide Suresi, 17) Şimdi ise bu nitelik, hem "Allah,
üç kutsal unsurun üçüncüsüdür" diyenlere ve hem
de "Allah, Meryemoğlu Mesih'(İsa)dir" diyenlere
yönelik olarak tekrarlanıyor. Daha sonra Hz.
İsa'nın (selâm üzerine olsun) söz konusu kâfirlik
hükmüne tanık olduğu, hristiyanları, yüce
Allah'tan başka hiç kimseye ilahlık niteliğini
yakıştırmaktan vaktiyle
sakındırdığı, yüce Allah'ın hem
kendisinin ve hem de hristiyanların Rabbi olduğunu
vurguladığı bildiriliyor.
Okuyacağımız ayetlerin sonunda bizzat yüce Allah'ın
bir uyarısı yer alıyor. Bu uyarıda
hristiyanlar, Allah'a ve Allah'ın hak dinine inanan hiçbir
kimsenin ağzına bile alamayacağı bu tür
saçma sözlerden tehdit içerikli bir dille sakındırılıyor.
Şimdi ayetleri okuyoruz.