32- İşte bu
olaydan dolayı İsrailoğullarına şu
yazılı direktifî gönderdik. kim öldürülmüş
bir insana ya da yeryüzünde çıkarılmış
kargaşaya, bozguncuya eyleme karşılık
olmaksızın bir cana kıyarsa bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanı ölümden
kurtaran ise bütün insanlara hayat sunmuş gibïdir.
Peygamberlerimiz
İsrailoğullarına açık belgeler getirdiler. Fàkat
buna rağmen onların çoğu yeryüzünde bozgunculuğa
ve kargaşaya çıkarmaya devam ediyorlar.
Bunun için... Bu örnek
insanlar arasında bulunduğu için... Şerefli,
hayırlı, temiz ne kötülük ne de düşmanlık
amaç güden müslümanlara saldırdığı için...
Öğüt ve nasihatlerin,cibilliyeti kötülükle damgalanmış
kimi insanlara hiçbir etki yapmadığı şeref ve
sulhun kötülük, ruhun en derinliklerine işlemiş
olduğunda şeref ve barış ortamı teklifi
saldırıya engel olmadığı için... Bunun
için, bu bir cana kıyma suçunu bütün insanları
öldürme suçuna denk olan çok büyük bir suç saydık.
Cinayete engel olma ve bir canı ölümden kurtarmayı ise,
tüm insanları kurtarmaya denk olan büyük bir iş
saydık... Kendilerine şeriat
kıldığımız hukukta bunları
yahudilere de yönelik (Surede az ilerde gelecek olan derste bu
özel emri, geniş olarak incelenecektir) Öldürülmüş
bir insan yada yeryüzünde çıkarılmış bir
kargaşaya karşılık olmadığı
halde bir cana kıymak, bütün insanları öldürmeye
denktir. Çünkü her bir can bütün canlar gibidir. Her bir can
aynı derecede hayat hakkına sahiptir. Bu canlardan
birini öldürmek, hayat hakkının özüne saldırmaktır.
Bir cinayete engel olmak ve bu sayede bir hayatına
devamını sağlamak da böyledir. Bu durum hayatta
iken ona yapılan saldırıyı engellemek veya
başka birinin daha öldürülmesini önlemek için bir cana
yapılan saldırıyı kısasla
cezalandırmak şeklinde bile olsa, tüm canlıların
hayatını kurtarmak gibidir. Çünkü o, tüm canlıların
ortak olduğu "hayat hakkı"nı koruma
altına almalıdır. Bu hükümlerle ilgili olarak
yukardaki açıklamamıza bakılırsa,
bunların -yalnızca- İslâm yurdunda bulunan
müslüman. Zımmî ve eman ehline uygulandığı
görülecektir. "Savaş Yurdu"nda bulunanların
kanı ise "İslâm yurdun"dakiler ile aralarındaki
bir anlaşma yapılmamışsa -mubahtır-
malları da böyledir. Bu şer'î kuralı daima
akılda tutmamız iyi olacaktır. Onu burada tekrar
hatırlatıyoruz: "İslâm yurdu" İslâm
hukukunun uygulanan ve bu şeriate göre hüküm verilen
bölgedir. "Savaş Yurdu" ise Allah'ın hukuku
uygulanmayan ve bu hukuk ile hüküm verilmeyen bölgedir. Allah,
bu prensibi yahudilere de yazmıştı. Çünkü onlar
-o sırada- kitab ehli idiler. Aralarında
değiştirilip bozulmamış Tevrat
şeriatını uyguladıkları sürece "İslâm
yurdu"nu temsil ediyorlardı. Fakat bu kendilerine
peygamberler apaçık deliller getirdikleri halde
şeriatlerinin kurallarını çiğnemişlerdi.
Peygamberimiz zamanında, aralarından
şeriatlarının kurallarını çiğnemeyi
sürdürüyorlardı. Kur'an'ın onların gerekçesiz
olarak yaptıkları bu aşırılık, tecavüz
ve saldırganlıklarını belgeliyor. Yanı
sıra, kendilerine peygamberler gelmesini ve şeriatlerini
kendilerine açıklamaları sebebiyle Allah'a
karşı hiçbir bahanelerinin kalmadığı da
belgeleniyor:
Peygamberlerimiz
İsrailoğullarına açık belgeler getirdiler.
Fakat buna rağmen onların çoğu yeryüzünde
bozgunculuğa ve kargaşa çıkarmaya devam ediyorlar.
Allah'ın
şeriatını ihmal ederek veya değiştirerek
saldırmak ve sınırlarını çiğnemekten
daha büyük bir aşırılık düşünülebilirmi?
Yukarıdaki ayet de Allah, insan öldürme ile yeryüzünde
bozgunculuk yapmayı birlikte anıyor. Her ikisinin de
öldürülme (kısas) nedeni olduğunu bunların
yaşama hakkını dışında yer
aldıklarını ve cana kıymanın kötülüğünü
belirtiyor... Böylece, "İslam yurdu"ndaki müslüman
toplumu güvencede olur, emniyet içerisinde gelişen kamu düzeni
korunur ve güvenlik içerisinde iyilikler yapılmaya devam
eder. Tüm bunlar da fertlerin güvenliği gibi gereklidir.
Hatta daha zaruridir. Çünkü fertlerin güvenliği ancak
bunlarla sağlanabilir. Erdemli örneği
korunmasından öte, bu fertlerin toplumda hayırlar
işlemesi ve insan hayatının onun gölgesinde gelişip
ürünler oluşturması ve o ortamda iyiliğin
erdemliliğin gelişme ve verimliliğin filizlerinin
oluşması için onu her türlü yerleşik
garantilerle donatır. Özellikle bu toplumun tüm insanlarına,
hayatın her alanında garantiler verir ve onları
hayır tohumlarını yeşertecek ve şer
tohumlarını yok edecek bir ortam ile kuşatır.
İlaçlar tedavi öncesinde, koruyucu hakimliği uygular.
Buna rağmen koruma tedbirleri yetersizse ilâca başvurulur.
Normal bir insana, kötülüğe ve saldırıya
kalkışması için ne bir gerekçe ne de bir bahane bırakır...
Tüm bunlardan sonra, toplumun güvenliğini tehdit eden
kişi, doğru yola dönüp, islah olmadığı
takdirde yok edilmesi gereken habis bir mikroptur. Şimdi bu
habis unsurun akıbeti belirleniyor. Bu ceza İslâm
hukukunda "terörist, anarşistin" cezası
olarak bilinmektedir.