11- Ey müminler, Allah'ın
size yönelik nimetini hatırlayınız. Hani bir grup
size el uzatmaya yeltenmişti de Allah onların size el
uzatmalarına engel olmuştu. Allah'tan korkunuz. Müminler
Allah'a dayansınlar.
Bu ayetin kimin
hakkında indiğini belirlenmesinde farklı görüşler
vardır. Fakat tercih edilen görüşe göre bu ayet,
Hudeybiye günü Hz. Peygambere ve müslümanlara olan sözlerini
bozmaya ve onları ani boşlukta yakalamaya niyetlenen
yahudi topluluğuna işaret etmektedir.
Fetih sûresinde ayrıntılı
olarak incelediğimiz gibi, Allah, "onları
müslümanların eline esir düşürmüştür."
Olay ne olursa olsun, bu
eşsiz eğitim metodunda vurgulanan ve özendirilen
şey; bunun taşıdığı ibret dersidir
ki, o da, müslümanların gönüllerinde bu topluma karşı
yerleşmiş bulunan kin ve nefreti dindirmektir. Müslümanlar,
Allah'ın kendilerinin koruyucusu ve gözeticisi olduğunu
bilerek, huzur ve güven ortamında
yaşamışlardır. Bu huzur ve güven ortamında,
nefislerine hakim olmaları; kalplerinin yumuşaması
ve adaleti kolaylıkla yerine getirmeleri amaçlanmaktadır.
Böylece müslümanlar, Allah'ın kendilerini koruyup gözetmesini
ve onlara uzanan elleri engellemesini düşünüp, O'na olan
ahidlerini yerine getirmemekten çekinsinler.
Kur'an'ın
resmettiği ifadeler karşısında biran
durmayı da unutmayalım:
"Hani bir grup size
el uzatmaya yeltenmişti de, Allah onların size el
uzatmalarına engel olmuştu..."
Ellerin
uzatılması ve engellenmesi hareketinin tasviri,
diğer soyut ifadelerden daha canlıdır.
Kur'an'ın açıklaması, tasvir ve hareket metodunu
izliyor. çünkü bu yöntem, açıklamalara mükemmellik ve
duruluk vermekte.
Sanki bu ifade,
ifadelendirdiği soyut gerçeği ortaya koymak, onun
hareketli ve canlı bir resmini apaçık ortaya koymak için,
ilk kez kullanılıyor.. İşte kur'an yolu...
Yukardaki dersimizin son
bölümünde, Allah müslümanlara, onlarla yaptığı
sözleşmeyi ve bu sözleşme ile kendilerine verdiği
nimeti hatırlatmıştı.
Bu, Allah ile
yaptıkları sözleşmeyi korumaları ve onu
bozmaktan kaçınmaları içindi.
KİTAP
EHLİNİN ANLAŞMAYI BOZMASI
Şimdi, Kitap
Ehli'nin `antlaşmalarına' karşı durumu ve bu `sözleşmelerini'
bozmaları sonucu hakkettikleri azabtan söz ederek, derse başlıyor.
Bu da müslüman topluma tarihi bir örneği hatırlatmak
ve Allah'ın değişmeyen ve kimsenin aykırı
hareket edemiyeceği sünnetini ortaya çıkarmak, bunun
yanısıra üçüncü bir neden olarak da Kitap Ehli'nin
ve kanunlarının gerçek durumunu açıklamak,
hedeflerini gütmektedir. Bu ise, Kitap Ehli'nin müslümanların
saflarında kurdukları tuzakları bozmak ve gerçekte,
daha önce bu dini tahrif etmiş olmalarına ve
Allah'ın ahdini bozmalarına rağmen, sanki dinlerine
sımsıkı bağlılarmış gibi göstererek
gizledikleri tavsiye ve danışmalarını
boşa çıkarmak içindir. Bu ders, Allah'ın
onları Mısır'da ezilmiş halden
kurtardığı sırada, Musa'nın toplumuyla
yaptığı antlaşmayı sonra, bu
antlaşmayı bozmalarını, dolayısıyla
hidayet ve nimet ortamından lanetli ve kovulmuş durumuna
düşmeleri konularını içermekte. Bunun yanında
Allah'ın, "Biz hristiyanız" diyenlerle
yaptığı antlaşma, onların bunu
bozmaları sonucu, ayrıldıkları mezhepler
arasındaki düşmanlığın kıyamete
değin süreceği anlatılmakta. Daha sonra
yahudilerin, o mukaddes beldeye girmek konusunda, Allah'a
verdikleri söze rağmen geri dönmeleri ve Allah'ın
kendileri ile yaptığı "sözleşmenin"
sorumluluğundan kaçınmaları ve Hz. Musa'ya, "Sen
ve Rabbin gidip savaşın. Biz işte burada bekliyoruz."
demelerinden söz edilmekte.
Yahudi ve hristiyanların
antlaşmalarına ve bu antlaşma
karşısındaki konumlarına ilişkin bu
değinilere ara veriliyor, kendilerine verilen nimet ve
iktidar karşılığında Allah ile olan
antlaşmaları uyarınca, O'nu bir saymak ve müslümanlardan
olmak üzere yaptıkları antlaşmayı
bozmaları ve tüm bunlardan yüz çevirmeleri sonucunda
lanetlenmişlik, bölünmüşlük ve perişanlık
ile karşılaşmalarının adından da
yahudi ve hristiyanların inançlarındaki sapmalar ortaya
konmakta.
Böylece ayet, onların
yeniden hidayete -son dinin getirdiği ve son peygamberin
ilettiği hidayete- çağrılmasını da içeriyor.
Daha önce çağrıldıkları "hüccet"
üzerinden uzun süre geçmesi, en son gelen peygamberlerinden bu
yana uzun bir ara geçmesi nedeniyle kavram kargaşalığına
düştüler. İşte onlara korkutucu ve müjdeci
geldi. Eski "hüccet"in hükmü kalktı ve
"delil" ortaya kondu.
Bu çağrı
esnasında, Allah'ın dininin temelde bir olduğu ve tüm
kulları ile yaptığı, O'na iman edeceklerine,
O'nu bir bileceklerine, ayrım yapmaksızın
peygamberlerine iman edip destekleyeceklerine, namaz
kılıp, zekat vereceklerine ve Allah yolunda
Allah'ın verdiği nimetlerden infak edeceklerine
ilişkin ahdin de aynı olduğu belirtilmekte, bu ahde
olan sağlam inanç ve doğru bir şekilde
yapılan kulluğu ve doğru toplumsal sistemin
esaslarını belirlediği ortaya konmaktadır.