109- Allah, bütün
peygamberleri bir araya getireceği gün insanlar çağrılarınıza
ne cevap verdi? diye sorar, Peygamberler de; bizim birşey
bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen gaybleri bilensin
derler.
ALLAH'IN HUZURUNDA
Yüce Allah zamanın
içine serpiştirdiği, arka arkaya, ayrı ayrı
yerlere, ayrı ayrı milletlere gönderdiği
peygamberlerini bir araya topladığı gün... Zaman,
mekan ve milletlerin farklılığına rağmen,
insanların hepsini tek bir davaya çağıran
peygamberlerini... Son peygamberi de bütün zamanlara ve
mekanlara, bütün renklere ve cinslere, insanların hepsine gönderdiği
biricik davasını tebliğ eden peygamberleri
topladığı gün...
Değişik
milletlere, değişik zaman ve mekanlara gönderilen bu
peygamberlerin hepsini, onları teker teker gönderen yüce
Allah, bir araya topluyor. Onlar da çeşitli yönelişleri
ve kabullenişleri biraraya topluyor. İşte bunlar, dünya
hayatında insanların en seçkinleri... Beraberlerinde
dünyanın her tarafındaki insanlara gönderilen Allah'ın
mesajları... Ve onların ardından çeşitli
asırlarda onları izleyen insan toplulukları...
İşte bunların hepsi Allah'ın huzurunda.
İnsanlığın yüce ilah huzurunda dehşet
verici bir sahnede. Ve bu sahne baştan sona hayat ve
canlılık dolu.
"Allah bütün
peygamberleri bir araya getireceği gün insanlar çağrılarınıza
ne cevap verdi?"
"İnsanlar çağrınıza
ne cevap verdi?"
Bugün ürünler toplanıyor,
parçalar yerleştiriliyor, peygamberler ilahî mesajların
sonuçlarını Allah'a takdim ediyor ve şahidlerin
yanı başında sonuçları ilan ediyor.
"İnsanlar çağrınıza
ne cevap verdi?" Peygamberler
de diğer insanlar gibi birer beşerdir. Onlar ancak gördüklerini
bilir. Kendilerine gizli olan geleceği bilemezler.
Onlar kendi milletlerini
doğru yola çağırmışlar,
bazıları, bu çağrıyı kabul etmiş
bazıları da, bu çağrıya
sırtlarını dönmüşlerdir. Peygamberler
getirdikleri mesaja kimlerin gerçekten sırt çevirdiğini
bilseler de kimlerin onu gerçekten kabul ettiklerini bilemezler.
Çünkü onlar işin yalnız dış görünüşünü
bilirler. İşin iç yüzünü ise yalnız Allah bilir.
Şimdi onlar, kendisini en güzel şekilde
tanıdıkları ve büyüklüğü karşısında
iliklerine kadar titredikleri ve O'nun karşısında
bir şey bildiklerini söylemekten haya ettikleri, yüce
Allah'ın huzurundadırlar. Herşeyi bilenin
herşeyden haberi olanın huzurunda.
Bu dehşet verici
mahşer gününde, yüksek ve düzeyli bir kesimin huzurunda;
tüm insanların huzurunda gerçekleşen korkunç bir soruşturmadır.
Bu insanların birbiriyle yüzleştirildiği,
insanların peygamberleriyle
karşılaştırıldığı
özellikle bu insanlar da, peygamberlerini yalanlamış
olan yalancıların, yalanladıkları
peygamberleriyle yüzleştirildiği bir
soruşturmadır. Bu soruşturmayla açıkça
ortaya çıkıyor ki, bu değerli peygamberler ancak
Allah katından görevlendirilmiş ve O'nun dinine çağırmışlardır.
İşte şimdi onlar yüce Allah'ın huzurunda,
kendi peygamberliklerinden ve daha önce kendilerini yalanlayan
kavimlerinden sorguya çekilmektedir.
Peygamberler ise, gerçek
ilmin yalnız Allah katında olduğunu ilan ediyorlar
ve kendilerinin sahip olduğu bilgilerin ilmin gerçek sahibi
huzurunda sözü bile edilemeyeceğini söylüyorlar. Onlar
edeplerini ve hayalarını takınıyor ve
Allah'ın huzurunda hadlerini biliyorlar.
"Peygamberler de
bizim bir şey bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen
gaybleri bilensin, derler."
ALLAH'IN HZ. İSA'YA
VERDİĞİ NİMETLER
İsa
dışındaki tüm peygamberlere iman edenler iman etmiş,
inkar edenler de inkar etmiştir. Onların işleri bu
mükemmel ve kapsamlı cevap ile sona eriyor. Bu cevap ilminin
tamamını Allah'a bırakıyor. Ve Allah'ın
huzurunda işlerin tamamını O'na havale ediyor. Bu
sahnede Kur'an ayetleri, onlar hakkında daha fazla bilgi
vermiyor. Burada yalnızca Meryemoğlu İsa'ya hitap
ediliyor, çünkü ümmetin kendisiyle fitneye düştüğü
ve etrafında atmosferi oluşturan, Meryemoğlu
İsa'dır. İnsanlar O'nun zatı hakkında
yanılgılara ve asılsız düşüncelere düşmüşler.
O'nun sıfatları, doğuşu ve sonu hakkında
bir takım kuruntulara kapılmışlardı.
Burada hitap, Hz.
İsa'yı ilahlaştıran, O'na tapan, O'nun ve
annesi Meryem hakkında yığınlarca efsane
uyduran kalabalığın huzurunda Meryemoğlu
İsa'ya yöneltiliyor. Allah'ın O'na ve annesine
bahşettiği nimetlere dikkat çekiliyor. Allah'ın,
insanların O'nun peygamberliğini kabul etmesi için,
O'na verdiği mucizeler dile getiriliyor. Buna rağmen
onların içinden kendisini en çirkin şekilde
yalanlayıp karşı koyduklarına, onunla ve
Allah'ın kendisine verdiği mucizelerle onların
fitneye düştüğü bu ayetler nedeniyle, O'nu Allah'la
beraber ilah konumuna getirdiklerine işaret ediliyor.
Ayrıca bu
mucizelerin hepsi onu yaratan, peygamber olarak gönderen ve
mucizelerle destekleyen Allah tarafından
yaratıldığına temas ediyorlar: