10- Allah, gökleri gördüğünüz gibi direksiz yarattı.
Sizi sarsmasın diye yere sabit dağlar yerleştirdi
ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Gökten su
indirip orada her güzel çifti bitirdik.
11- İşte bunlar Allah'ın
yarattıklarıdır. O'ndan başkası ne
yarattı? Doğrusu o zalimler, açık bir
sapıklık içindedirler.
Gökler, bilimsel veya herhangi bir araştırma
yapılmaksızın, yüksek geniş görkemli dış
görünüşüyle bakış ve hisle yüzyüzedir. Sözü
edilen göklerden kanıt ister, ne olduğunu kesin olarak
kimsenin bilmediği, gözün gördüğü bu kubbenin,
insan için taşıdığı anlam
değişmez. Gökler bu veya diğeri olsun, onda
insanların gece-gündüz görebildikleri her yerde, direğe
dayanmaksızın asılı duran görkemli büyük
yaratıklar mevcuttur. İnsanlar gezegenleri üzerinde,
onlardan ne ölçüde uzak kalırlarsa kalsınlar;
onların baş döndüren büyüklüklerinin gerçeği
kavranılmadan sadece çıplak gözle irdelenmeleri bile
tek başına insan yapısının
sarsılmasına, sonu, sınırı olmayan görkemli
büyüklük, bu yaratıkları bu denli uyum içinde tutan
ilginç sistem, gözü bakmaya, kalbi düşünmeye cezbedip,
onların da bakmak ve düşünmekten usanıp
yorulmadıkları ve duyguyu bürüyüp onun da neredeyse,
uzayıp giden bu uzun düşünüşten geri dönmediği,
kusursuz güzellik önünde titremesine yeterlidir. Çıplak göze
irdeleme bu sonucu doğurduğuna göre; insan, bu
görkemli uzayda ışık saçarak yüzen noktaların
her birinin kütlelerin yerin kütlesinden kat kat büyük olduğunu
anladığında durum nasıl olur?
"Allah gökleri gördüğünüz gibi direksiz yarattı."
Anlatım insan kalbini, bu kısa değininin çağrıştırımı
dolayısıyla uzay içlerindeki bu görkemli geziden,
oraya tutunması için dünyaya çeviriyor. Yalnız devasa
evrenin kütlesi içinde, bir toz taneciği olma ölçüsüne
ulaşamayan zerreye, küçük dünyaya değil, bir
kişinin ömrünü bu küçük gezegen üzerinde sürekli bir
yolculukta geçirmiş de olsa, kısa ömründe her yerini
dolaşamayacağı, insanın geniş gördüğü
dünyaya! Kalbi dünyaya, açık uyanık bir duyumla onu
yeniden gözden geçirmesi ve bu ilginç dünyanın görünümlerine
olan alışkanlık ve yinelenme
bıkkınlığını üzerinden atması
için dönderiyor.
"Sizi sarsmasın diye yere sabit dağlar
yerleştirdi."
Jeoloji bilginleri, dağlar; yerkürenin içinin soğuması
sonucu oradaki gazların donması ve hacimlerinin
eksilmesinden kaynaklanan yerkabuğu çıkıntılarıdır
derler. Gazların donup hacimlerinin azalmasına
bağlı olarak yerkabuğu büzülerek kıvrımlanmaktadır.
Gazlar soğuyup orada burada hacimleri küçüldüğünde
içteki büzülmelere uygun olarak kabukta girintiler çıkıntılar
oluşmaktadır diyorlar. Bu teorinin doğru veya
yanlış olması fark etmez. İşte
Allah'ın Kitab'ı, dağların
varlığının yerin dengesini koruduğunu, bu
nedenle yerin sarsılıp
sallanmadığını belirtiyor. Bilginlerin
teorileri mantıki görünüyor. Gazların büzülmesi ve
yerkabuğunun oradan buradan kasılması durumunda, böyle
dağlar oluşması yerin dengesini koruyacak, bir
yanda dağların çıkıntı
oluşturması yerkabuğunun diğer yanındaki
çöküntüyü dengeleyecektir. Her durumda üstün olan Allah'ın
sözüdür. Doğru söyleyen Allah'dır.
"Orada her çeşit canlıyı yaydı."
Bütün varlığın ilginçliklerinden biri de
budur. Yeryüzünde hayatın varlığı, günümüze
kadar kimsenin ne kavradığını ne de açıkladığını
iddia etmediği bir sırdır. Küçük basit tek
hücrede özelliklerinin ortaya çıkışı döneminde
de hayat sırdır. Hayatın basit başlangıç
döneminde durum bu ise; çeşitlenip kompleksleşen ve
cinsleri, türleri, familyaları ve
sınıflarının sayısı insanın
bildiği sınırı aşan çokluğa
ulaşan hayatın sırrının büyüklüğü
ne ölçüdedir? Bununla birlikte insanların çoğu;
cismi, yüzlerce ilginç kimyevi değişik fabrikası,
koruma ve dağıtım için yüzlerce depo gönderme ve
karşılama için yüzlerce telsiz istasyonu ve sırrını
her şeyi bilen ve haber alandan başkasının
bilmediği yüzlerce karmaşık görev yürüten
merkez içeren insana ek olarak karmaşık canlılar
da bir yana bırakılarak, canlı hücrelerden bir tek
hücre ve duyarlı sistematik ilginç işleyişi ile
karşılaştırıldığında; görünüşü
basit, kendisi küçük ve yetersiz olarak karşımıza
çıkan insan yapısı bir aygıt önünde
kendilerinden geçerek şaşkınlık içinde durup
onunla ilgilenirken; hayatın sergilediği ilginçliklerin
yanından sanki hiç ilgi çekmez önemsiz şeylerin
yanından geçer gibi kapalı gözler, kör kalplerle
geçip gitmektedirler! ..
"Gökten su indirip orada her güzel çifti bitirdik."
Suyun gökten indirilmesi de, farkında olmadan
yaşadığımız ilginçliklerden biridir.
Nehir yataklarında akan, göllere dolan, gözelerden kaynayan
su... İşte bunların hepsi; göklerle yerin düzeni
ve aralarındaki bağlantılar, boyutlar, yapı ve
biçim bağlantılı duyarlı bir sisteme göre
gökten inmektedir... Suyun inişinin ardından yerde
bitkilerin bitmesi de; canlılık, çeşitlenme ve küçük
bir otsu veya büyük bir ağaç da kendisini yinelemek üzere,
küçük bir çekirdekte gizlenen kalıtımı gibi
sonu gelmez ilginçlikleri içeren başka bir ilginçliktir.
Bir tek otsu bitkinin, bir tek çiçeğindeki renklerin
dağılımının
araştırılması, açık kalbi, hayatın
ve bu hayatın yaratıcısına imanın
derinliklerine götürecektir.
Kur'an'ın metni, Allah'ın bitkileri çift yarattığını
belirtiyor. "Her güzel çifti" bu bilimin araştırmayla
çok yakınlarda ulaştığı bir gerçektir.
Her bitkinin, ya aynı çiçekte ya aynı bitkide,
ayrı çiçeklerde veya aynı cinsten iki ayrı
bitkide, eril ve dişil hücreleri vardır.
İnsan ve hayvanlarda olduğu gibi, eşeysel hücrelerin
döllenmesi olmadan hiçbir bitki üremez.
Bu noktada eşeyselliğin güzel (saygın)
olarak nitelendirilmesi, onun "Allah'ın
yarattıklarıdır" olmasına
yaraşır olması, "İşte bunlar,
Allah'ın yarattıklarıdır" değinişiyle
ön plana çıkarması; O'ndan başkası ne
yarattı? biçiminde onunla, karşıdakilere ve
tutarsız iddialarına meydan okuması ve bu meydan
okumanın en uygun zamanda "Doğrusu o
zalimler, açık bir sapıklık içindedirler" ayıplaması,
anlatıma büyük bir güç kazandırmaktadır. Bu
güçlü vurgunun yapıldığı noktaya
gelindiğinde, suredeki ilk gezi bu derin etki bırakan
sonla bitiyor.
Bundan sonra ikinci gezi başlıyor. Onu hikâye
ve dolaysız yönlendirme üslubuyla sunuyor. Yalnız
Allah'a şükretme ve O'nun ortaktan beri görülmesi meselesi
ile ahiret, amel ve amelin karşılığı
meselelerini öykü diliyle işliyor.