6- İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir bilgiye
dayanmadan insanları Allah'ın yolundan saptırmak ve
onunla alay etmek için gerçeği boş sözlerle değişirler.
İşte alçaltıcı azap bunlar içindir.
7- Ayetlerimiz o sapık kimseye okunduğu zaman sanki
onları hiç işitmemiş, sanki kulaklarında
ağırlık varmış gibi büyüklenerek sırt
çevirir. İşte onu can yakıcı azapla müjdele!
Ayetteki "Gerçeği boş sözlere değişirler"
tanımlamasıyla kalbi eğlenceye yönelten, vakti
yiyip hayır getirmeyen ve yeryüzünde hayır ve adaletle
onun kalkındırılması için görevlendirilen
insanın islâmın yapısı,
sınırları ve araçlarını belirleyip yol
çizdiği görevine yakışır bir ürün vermeyen,
her tür söz kastedilmektedir. Nas, her zaman ve her yerde
bulunan insanlardan herhangi bir örnek için geneldir. Kimi
rivayetler, ayetin ilk islâm toplumunda cereyan eden belirli bir
olayı tasvir ettiğine işaret etmekteler. Nadir b.
Haris: Farslar'ın malları, kahramanları ve
savaşlarını içeren kitaplarını
alıyor, Resulullah'dan Kur'an dinlemeye gidenlerin yoluna
oturarak, onları bu masalları dinlemeye çekmeğe ve
onlarla Kur'an-ı Kerim'in kıssalarını dinleme
ihtiyaçlarını duymamalarını sağlamaya
çalışıyordu. Fakat, ayet bu özel olaydan daha
kapsamlıdır. Şayet rivayet doğru ise, o da
nasın kapsamında kalır. O, insanlardan her çağda
varolan nitelikleri açık bir grubu tasvir etmektedir.
Nitekim ilk davet dönemi olan bu ayetlerin indiği Mekke dönemi
ortamında da bu tür insanlar bulunuyorlardı.
"İnsanlardan öyleleri var ki, gerçeği boş
sözlerle değişirler." Onu, malı,
zamanı, hayatı karşılığında
satın alır. Bu yüksek ücretleri ucuz bir eğlence
için öder. Geri gelmez döndürülmez sınırlı
ömrünü onda tüketir. Bu geçici eğlencelikleri "Herhangi
bir bilgiye dayanmadan insanları Allah'ın yolundan
saptırmak ve onunla alay etmek için" satın
alır. O artık bilgi yolları
kapatılmış bir cahil olup, girişimlerinde
bilgiye dayanmamakta, hikmetten yararlanmamaktadır. O kötü
niyetli ve kötü amaçlıdır. Allah'ın yolundan
saptırma arzusu içindedir. Hayatın tükettiği bu
geçici eğlenceliklerle kendisini ve
başkalarını doğru yoldan
saptırmaktadır. O Allah'ın yolunu eğlence
edinen ve Allah'ın hayat ve insanlar için çizdiği
programı alaya alan bir edepsizdir. Burada Kur'an bu gruba,
hallerinin tasvirini tamamlamadan önce düşecekleri rüsvalıkla
tehdit ederek yaklaşıyor. "İşte alçaltıcı
azap bunlar içindir." Burada azabın küçük
düşürücülükle nitelenmesi, edepsizlik ve Allah'ın
yaşama düsturu ile dengeli yolunu alaya almaya, karşılık
vermeye yöneliktir.
Sonra bu grubun "Ayetlerimizi o sapık kimseye
okunduğu zaman sanki onları hiç işitmemiş,
sanki kulaklarında ağırlık varmış
gibi büyüklenerek sırt çevirir." İçinde
haktan yüz çeviren, onu küçümseyerek böbürlenen kişinin
görünüşünü çizen, bir hareket gözlemlenen sahne.
Burada ona, bu görüşünü aşağılamaya çağıran
onun durumuna uygun düşen
aşağılayıcı bir eleştiri yöneltiliyor.
Sanki kulaklarında ağırlık var." Sanki
onu Allah'ın saygın ayetlerini dinlemekten alıkoyan
kulaklarındaki bu ağır işitme kusurudur. Yoksa
işitebilen bir insan onları işitmeyip, böyle
çirkin biçimde neden onlardan yüz çevirsin. Bu aşağılayıcı
tanıtımı somut bir küçümseme ile tamamlıyor:
"Onu can yakıcı azapla müjdele." Burada
müjdeleme alaycı müstekbirlerin davranışına
uygun düşen küçümsemeden başka bir şey
değildir.
MÜ'MİNLERİN MÜKAFATI
Haktan yüz çeviren, büyüklenen kâfirlerin görecekleri karşılığa
ilişkin geçen konunun ilintisi dolayısıyla,
surenin başında geçen, görevlerini yerine getiren
mü'minlerin görecekleri karşılıktan söz açarak,
başlangıçta kısaca değindiği
kurtuluşlarının nasıl olacağına
biraz açıklık getiriyor: