1- Örttüğü zaman
geceye andolsun,
2- Ortaya çıkıp
göründüğü zaman gündüze andolsun,
3- Erkeği ve
dişiyi yaratana andolsun.
Yüce Allah, bu iki
mucizenin, yani gece ve gündüz delilinin üstüne yemin
etmektedir. Hem de bunların her ikisini tabloyu
canlandıran niteliği ile anlatarak yemin etmekte ve and
içmektedir. "Örttüğü zaman geceye andolsun."
... "Ortaya çıkıp göründüğü zaman
gündüze andolsun." Yeryüzünü bürüyüp örttüğü
ve görünmez hale getirdiği zaman geceye,
aydınlanıp ortaya çıktığı zaman gündüze
andolsun. Gündüzün aydınlanması ile herşey
ortaya çıkar ve görülür. Gece ve gündüz yer yuvarlağının
yörüngesinde dönmesi ile ortaya çıkan birbirine
karşıt iki mucizedir. Hem biçim açısından,
hem özellik bakımından ve hem de sonuçları açısından
karşılıklı iki mucizedirler.
Yine yüce Allah, surenin
atmosferindeki ve tümü ile içindeki gerçeklerdeki "birbirine
karşılıklı olma" görüntüsünü
tamamlamak için, canlı türleri karşılıklı
iki cins olarak yaratmasına yemin ediyor. "Erkeği
ve dişiyi yaratana andolsun."
Gece ile gündüz kapsamlı
iki olaydır. Her ikisinin insan kalbine ilham ettiği
özel anlamları vardır. Yine gece ile gündüzün,
kendileri ve barındırdığı gizli gerçekler
düşünüldüğünde ve detaylıca
incelendiğinde özel etkileri vardır. insan ruhu gece
ile gündüzün ard arda gelerek değişmesi ile
doğrudan doğruya etkilenir. Herşeyi kaplayıp bürüdüğü
zaman gece aydınlanıp açıldığı
zaman gündüz. Bu değişimin hem açık bir sözü
ve hem de dolaylı bir imajı vardır.
Sırları bilinmez şu kainattan ve
insanlığın, oluşumuna asla müdahale edemediği
şu olaylardan söz eder. Bu değişim, Kainatta
zamanı tıpkı basit bir çarkın döndürülmesi
gibi, döndürülen bir gücün varlığını, ve
kainatta sürekli bir değişim ve bir durumdan
diğerine geçiş olduğunu, kainatın asla
Aynı durumda değişmez olarak
kalmadığı mesajını verir.
Üzerlerinde inceden
inceye düşünüldüğünde ve araştırıldığında
gece ile gündüz yeryuvarlağını döndüren ve gece
ile gündüzü bu düzenlilikte, bu ahenkte ve bu hassasiyette peşi
peşine getiren başka bir elin olduğunu kesin bir
dil ile ifade ederler. Yeryuvarlağını bu biçimde
idare eden gücün insanlığın hayatını
idare ettiğini, onları boşuna
yaratmadığı gibi başıboş da
bırakmayacağını kuşkuya yer
bırakmayan bir dil ile ifade ederler.
İnkarcılar ve
saptırıcılar bu gerçeği ne kadar çürütmeye
çalışırlarsa çalışsınlar,
dikkatleri bundan çevirmek için ne kadar uğraşırlarsa
uğraşsınlar, insan kalbi her zaman bu kainata
bağlı kalacak ve onun mesajlarını almaya devam
edecek, kainatta olan değişiklikleri görecek, düşünüp
araştırdıktan ve iyice inceledikten sonra
anlaşılacağı gibi doğrudan doğruya
herşeyi idare eden çekip çeviren bir yaratıcının
olduğunu kavrayacaktır. insanoğlunu bu
yaratıcıyı hissetmekten ve bunca boş sözlere,
yakışıksız varsayımlara, bunca inkar ve
kabul etmemelere rağmen yaratıcının
varlığını itiraf etmekten Alıkoyacak hiçbir
güç yoktur.
Erkeğin ve
dişinin yaratılışı da böyledir... Bu
yaratılış insanlarda ve memeli hayvanlarda rahime
yerleşen bir sperm aracılığı ile
başlar. Spermdeki hücreler yumurtacıkla birleşir,
ve canlı oluşur. Peki sonuç ta bu ayrılık
nereden çıkmaktadır? Şu hücreye erkek ol,
şuna da dişi ol diyen kimdir? Bu bir damla spermi erkek
veya dişi kılan genetik faktörlerin bilimsel olarak açığa
çıkarılması, bu konunun esrarından hiçbir
şeyi eksiltmez. Çünkü o zaman da şu soru gündeme
gelir. Neden şu genetik faktörler burada bulunup erkeği
oluştururken, öbür faktörler de orada bir araya gelerek dişiyi
oluşturmaktadır? Nasıl oluyor da şu
dişinin rahmindeki hücre erkeğe, öteki dişinin
rahmindeki hücre dişiye dönüşmektedir? Bütün hayatın
akış çizgisi ile uyumlu olan ve yaşamın
doğum olayı ile bir kez daha sürmesini sağlayan bu
olay nasıl meydana gelmektedir?
Tesadüf ile mi? Ama
rastlantının da bir kanunu vardır. Bu kanuna göre,
o canlının oluşması için gerekli bunca
elementlerin tesadüf kabilinden bir arada bulunması
olanaksızdır. Bu durumda geriye sadece, erkeği ve
dişiyi planlanmış bir hikmete ve belli bir hedefe göre
yaratan bir idare edicinin (yaratıcının)
varlığını kabul etmek kalır. Bu
varlık aleminin sisteminde ve düzeninde kör tesadüfün ve
kendi kendine oluşun asla yeri yoktur.
Bundan da öte erkeklik
ve dişilik memelilerin dışındaki tüm canlı
türler için de geçerlidir. Bu durum bitkiler dahil olmak üzere
tüm canlılarda, yaratma konusunda değişmez,
istisnası olmayan bir kuraldır. Bu kuraldan ancak ve
ancak kendisine hiçbir şeyin benzemediği yüce Allah
müstesnadır.
Bunlar,
anlamlarındaki kuşatıcılık ve
etkilerindeki derinlik yüzünden yüce Allah'ın üstüne
yemin ettiği şu evren manzaralarının ve insan
gerçeğinin vermiş olduğu ilhamlardır. Zaten
Kur'an ifadeleri evren manzaralarını ve insan gerçeğini
davranışlar ile bunun dünya ve ahiretteki karşılığını
gözler önüne sermek için anlatmaktadır.
Yüce Allah kainattaki ve
insanlardaki bu karşılıklı simetrik gerçeklerin
ve durumun üstüne yemin ederek insanların çalışmasının
ve gittikleri yolların çeşitli olduğunu
belirtmektedir. Dolayısı ile alacakları
karşılığın da çeşitli
olacağını ifade etmektedir. Buna göre, iyilik ile
kötülük, doğruluk ile sapıklık, dürüstlük ile
kaypaklık bir olmayacaktır. Allah'tan korkup verenle
şımarık cimri bir değildir. Tasdik edip iman
edenle, yalanlayıp itaat. etmekten yüz çeviren Aynı
değildir. Her birinin bir yolu, bir akıbeti ve kendine
uygun bir cezası vardır.