1- Kureyş'in
uzlaşıp anlaşması için,
2- Yaz ve kış
yolculuklarında uzlaşıp anlaşması için.
3- Bu evin Rabbine
kulluk etsin onlar.
4- O Rabb ki
kendilerini açlıktan doyurmuş ve korkudan güvenliğe
eriştirmiştir.
Hz. İbrahim Kabe'nin
binasını yapıp O'nu temizledikten sonra "Ey
Rabbim, bu şehri güvenli bir yer kıl. Halkından
Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle
rızıklandır." (Bakara 126) diye Rabbine yönelerek
dua etmiş. Yüce Allah da dostu İbrahim'in
duasını kabul etmişti. Kabe'yi güvenliğe
eriştirmiş ve O'nu zorbaların baskısından
ve diktatörlerin diktasından özgür kılmıştı.
Oraya sığınanı güvenceye almış ve
onun etrafındaki herkesi bütün korkulardan kurtarmıştır.
Hatta insanlar sapıklığa düşüp Rabblerine
ortaklar koştukları ve O'nunla birlikte putlara
tapındıkları devirde bile... Yüce Allah'ın bu
Beytül Haram için dilediği bir hikmet gereği bu gelenek
devam etmişti.
Fil ordusu orayı
yıkmak için geldiğinde, Fil suresinde açıklandığı
gibi, yüce Allah bu yerin güvenliğini korumuş ve
dokunulmazlığını muhafaza etmişti. Onun
çevresinde yaşayanlar da Cenab-ı Allah'ın şu
ayette belirttiği hal üzere gelmişlerdi: "Çevrelerindeki
beldelerde oturan insanlar kaçırılırken can güvenliğinden
yoksun bir hayat yaşarken onların kentini dokunulmaz ve güvenli
bir belde yaptığımızı görmüyorlar mı?"
(Ankebut 67)
Fil olayı,
Arapların katında yarımadanın her tarafında
Kabe'nin dokunulmazlığının artmasında,
Kureyşten olan bekçilerinin ve koruyucularının
saygınlığının pekiştirilmesinde hayli
etkili olmuştu. Bu da onların yeryüzünde güven içinde
gezebilmelerine yol açmış, nereye gitmişlerse orada
hürmet ve saygı görüp korunmalarına neden olmuştur.
Dolayısıyla onların güneydeki Yemen'den kuzeydeki
Şam'a kadar uzanan iki büyük ticaret yolu açmalarına,
kervanlar yolu ile bu iki ana yolu hareketlendirmelerine neden
olmuştu. Böylece onların iki büyük ticaret kervanı
oluşturmalarına zemin hazırlamıştı. Bu
kervanlardan biri kışın Yemen'e, diğeri
yazın Şam'a gidiyordu.
Arap
yarımadasında bu devir emniyet ve güvenin yok olduğu,
baskın ve soygun saldırılarının
yaygınlaştığı bir dönemdi. İşte
bu anarşi ortamında Kabe'nin güvenliği ve
saygınlığı, onun himayesinde bulunanlara bu
muhteşem ticaret kervanında onlara güven ve emniyeti
garanti ediyordu. Özellikle Kureyşe apaçık bir imtiyaz
sağlıyordu. Önlerine emniyetli, geniş rızk
kapılarını açıyordu. Güven, huzur ve barış
içinde rızklarına ulaşıyorlardı. Güven
içinde gerçekleştirilen bu kârlı ticaret
kervanları zamanla onların adetleri ve
alışkanlıkları arasında yer
almıştı.
İşte
peygamberlikten sonra yüce Allah onlara hatırlatmaktadır.
Fil suresinde onlara fil olayındaki nimetini ve
yardımını hatırlattığı gibi
burada da onların yaz ve kış mevsimlerinde çıkarmaya
Alıştıkları ticaret kervanlarına ve
nimetine dikkatleri çekmektedir. Bu iki ticaret kervanı ile
kendilerine kazandırdığı bol rızk nimetine
işaret etmektedir. Ülkeleri çorak ve verimsiz olmalarına
rağmen onlar Allah'ın lütfu ve ihsanı ile bolluk ve
bereket içinde yüzüyor, sağlık ve afiyet içinde
bulunuyorlardı. Ayrıca onların korkudan güvenliğe
eriştirilmeleri nimetine de parmak basılıyor.
Allah'ın Evi'nin himayesinde bulunmaları nedeni ile kendi
evlerinde ve yurtlarında güven içinde yaşamalarına
ayrıca yüce Allah'ın Kabe'nin
dokunulmazlığını ve
saygınlığını koruması ve her türlü
saldırıdan koruyuşu ile yolculuklarında ve
seyahatlerinde güven içinde bulunmaları nimetine dikkat
çekiliyor.
Onlara bunca nimetler hatırlatılıyor
ki, içinde bulundukları tutumdan utansınlar. Himayesinde
güven ve nimet içinde yaşadıkları, Allah'ın
adıyla seyahate çıkarak himaye gördükleri ve sağ
salim evlerine döndükleri bu Kabe'nin Rabbine ibadet edecekleri
yerde onunla birlikte başka ilahlara tapmaktan utansınlar.
Onlara diyor ki: "Kureyş'in
yaz kış mevsimlerinde düzenledikleri alışagelen
anlaşma hakkı için onlar bu Kabe'nin Rabbine ibadet
etsinler. Zira onlara güvenliği sağlayan, bu
seyahatlerden hoşlanmalarını, ona
alışmalarını ve bu vesile ile bir dizi kazanç
elde etmelerini sağlayan O'dur." "Bu Kabe'nin
Rabbine kulluk etsinler. Çünkü kendilerini aç iken doyuran O'dur."
Üzerinde yaşadıkları toprak parçasını
durumuna göre onların aslında aç kalmaları
gerekirdi. Ama yüce Allah onlara nimetler verdi ve onları bu açlıktan
kurtararak doyurdu. "Ve onları korkudan güvenliğe
eriştirdi." Güçsüz oldukları ve içinde yaşadıkları
çevrenin gereği olarak onların aslında korku içinde
yaşamaları gerekirdi. Fakat Allah onları bu korkudan
güvenliğe eriştirdi.
Bu, ruhlarda haya duygusunu
harekete geçiren, kalblerde mahcubiyeti tırmandıran bir
hatırlatmadır. Kureyş kabilesi Kabe'nin değerini
ve onun dokunmazlığının hayatları
üzerindeki etkisini bilmiyor değildi. Sıkıntı
anında bu Kabe'nin Rabbinden başkasına
sığınmazlardı. İşte Abdülmuttalib bu
nedenle Ebrehe'nin karsısına bir ordu ve kuvvetle çıkmamıştır.
Kabe'nin Rabbine dayanarak O'na karşı koymuştur.
Çünkü O Rabbinin Kabe'yi koruyacağını bilmektedir!
Abdülmuttalib bir put veya bir heykelle onun karşısına
çıkmış ve sözde ilahların kendi evini
koruyacağını söylememiş sadece şunu dile
getirmiştir: "Ben develerin sahibiyim. Hiç şüphesiz
Kabe'nin de bir sahibi vardır ve o Kabe'yi koruyacaktır."
Ne var ki cahiliye sapıklığı hiçbir mantık
tanımaz! Hiçbir gerçeğe ve makul hiçbir temele dayanmaz!
Bu sure, konusu ve
atmosferi ile kendisinden önceki Fil suresinin bir devamı
niteliğindedir. Bununla beraber besmele ile başlayan müstakil
bir suredir. Rivayetlere göre Kureyş suresi ile Fil suresi
arasında dokuz sure inmiştir. Ancak Kuran'daki yerleri ard
arda gelmektedir. Bu da birbirine yakın olan içerikleri ile
uyum sağlamaktadır.
|