1- Ey muhammed! Doğrusu
biz sana pek çok nimet vermişizdir.
Kevser çokluğun bir
çeşididir. Sınırlı olmayan, sonsuzluğu
ifade eder. Gerçeği görmek istemeyen bu insanların ileri
sürdüğü yaftalamanın tam tersine olarak biz sana bol ve
tükenmez nimetler verdik. Engellenemeyen, sonu gelmeyen nimetler.
Bir insan yüce Allah'ın Hz. Peygambere verdiği bu
nimetleri araştırdığında gözünün iliştiği
ve düşüncesinin takıldığı her noktada bu
nimetlerin izini görecektir.
Bu nimeti peygamberlikte de
görecektir. Büyük gerçekle, büyük varlıkla kurduğu söz
konusu bağda bu nimeti görecektir. Kendisinden başka
varlığın ve gerçekte kendisinden başka bir
şeyin bulunmadığı varlıkla temasa geçişinde
görecektir. Allah'ı bulan adam için artık kayıp söz
konusu olur mu?
O'na gönderilen Kur'an'da
büyük bir nimetti. Kur'an'ın bir suresi dahi bereketinin sonu
olmayan bir hazine, bolluğu ve bereketi sonsuz olan bir
kaynaktır.
Yüceler aleminde kendisi
için dua eden melekler de büyük bir nimettir. Bu melekler
yeryüzünde O'na dua edenlere de dua ederler. Öyle ki artık
O'nun ismi hem yerde hem de gökte Allah'ın adıyla
birlikte anılır olmuştur.
O'nun asırlar boyunca
devam eden sünneti de büyük bir nimettir. Bütün yeryüzünde
O'nun izinde giden milyonlarca insanın, milyarlarca dilin
milyarlarca dudağın O'nun adını anması,
O'nun hayatına ve anısına kıyamete kadar
Hayranlık duyan milyarlarca kalbin varlığı da
bir nimettir.
Onun sebebi ve O'nun
vasıtasıyla insanlığın onca nesillerine
kazandırılan sonsuz hayır da kevserin
kapsamındadır. Bu Hayrı kabul edip inananlar da, onu
tanımayanlar da ondan faydalanmışlardır. Herkes
bu hayırdan nasibini almıştır.
Bu kevserin pek çok
görüntüleri bulunmaktadır. Bunları tek tek saymaya
kalkmak, onları da kalıplara
sıkıştırmak, azaltmak ve küçültmek türünden
bir girişim olur.
Kısacası o
kevseri getirmiştir. Feyzinin sonu bulunmayan, bilgisinin
sınırı olmayan, alemlerinin ucu bucağı
bulunmayan kevseri. Bu nedenledir ki ayeti, onu
sınırlamadan, çoğalan ve artan, her yeri sayabilecek
şekilde bırakmıştır.
Birçok kanallardan gelen
bazı rivayetler, kevserin cennette bir nehir olduğunu ve
Hz. Peygambere verildiğini ifade etmektedir. Fakat ibni Abbas
bu rivayetlere şöyle karşılık vermiştir: "Bu
nehir? Hz. Peygambere verilen sonsuz iyiliğin sadece bir parçasıdır.
Yani bu da kevserlerden
biridir."
Bu anlatım içinde ve
bu şartlarda en uygun yorum da budur.
2- Öyleyse Rabbin için
namaz kıl ve kurban kes.
Düşmanların ve
tuzak kuranların tam tersine bol, bereketli, iyilik ve
hayır kaynağı pekiştirildikten sonra Hz.
Peygamber; şükür nimetine karşılık başta
gelen görevine yöneltilmektedir. Bu da ibadette ve yönelişte
sadece kendini Allah'a adamak ve samimi bir şekilde O'na yönelmektir.
Namaz da ve kurban kesme de Allah'a samimiyetle yönelmektir. "Öyle
ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes." Kafanı
müşriklerin şirkine takma, onların ibadetlerine
kapılma. Kurbanlarını keserken Allah'tan
başkasının adını anma.
Hayvanları keserken
yalnız Allah'ın adının anılmasına,
Allah'tan başkası adına kesilenlerin ve yalnız
Allah adının anılmadığı
hayvanların etlerinin haram olduğunun ifade edilmesi, bu
dinin hayatın tamamını şirkin etkilerinden ve
tortularından arındırılmasına verdiği
önemi ifade etmektedir. Sırf düşünce ve vicdan arındırmakla
yetinmediğini göstermektedir. Çünkü bu din bütün ilkeleri,
amaçları ile ve bütün uzantılarıyla birlik dinidir.
Aynı zamanda bu din yalın, açık ve saf tevhid
dinidir. Bu nedenle her yerde gizli-açık her tür şirki
ortadan kaldırmaya çalışır. Vicdana
yerleşen, ibadetlerde ortaya çıkan ve hayatın
geleneklerine sızan her çeşidini en ince noktasına
varıncaya kadar tesbit eder ve onu sert bir biçimde koparıp
atar. Çünkü hayat gizli-açık yönleri ile bir bütündür.
islam da hayatı parçalanmayan bir bütün olarak ele Alır
ve şirkin tüm şaibelerinden arındırır onu.
Açık, net ve yalın bir biçimde Allah'a yöneltir.
Nitekim bu anlayışı ibadet şekillerinde veya
hayatın geleneklerinde kurban kesme meselesinde ve diğer
konularda görüyoruz.
3- Doğrusu adı
sanı ortadan kalkacak olan sana kin tutan kimsedir.
Birinci ayette Hz.
Peygamberin soyunun kesik olmadığı bilakis kevsere
sahip olduğu belirtilmişti. Bu ayette ise hilekarın
hilesi, kendisine çevrilmekte ve yüce Allah soyu kesik olanın
Hz. Muhammed olmadığını, bilakis O'na kin
tutanlar ve O'ndan hoşlanmayanlar olduğunu
vurgulamaktadır. Gerçekten de yüce Allah'ın onlar
hakkındaki sözü gerçekleşmiştir ve onların
adı sanı anılmaz olmuştur. Defterleri dürülmüştür.
Bunun yanında Hz. Muhammed'in sürekli adı
anılmış ve yüceltilmiştir. Biz bugün bu yüce
sözün doğrulandığını görüyoruz. Bu
sözü ilk işitenlerin bilemedikleri daha geniş, daha
sevindirici sonuçlarını seyredebiliyoruz.
Hiç şüphesiz imanın,
hakkın ve iyiliğin soyunun kesik olması mümkün değildir.
Çünkü onların kökleri derinlerde, dalları
alabildiğine yaygındır. Soyu kesik olan küfür, batıl
ve kötülüktür. Ne kadar parlarsa parlasın, ne kadar
gelişip azgınlaşırsa azgınlaşsın.
Hiç şüphesiz yüce
Allah'ın ölçüleri insanların ölçülerinden başkadır.
Ne var ki insanlar aldanıyorlar, gururuna
kapılıyorlar. Kendi ölçülerinin işlerin gerçeğini
tayin edeceğini sanıyorlar! Ama önümüzde susturulamayan
bu ebedi örnek duruyor. Hz. Muhammed hakkında çirkin
sözlerini söyleyen ve böylece kitlelerin kalplerini karartmak
isteyenler ve o zaman Hz. Muhammed'in işini bitirdiklerini ve
O'nun yolunu kestiklerini sananlar neredeler? Nerede onlar? Kim
anıyor onları? Ne etkileri olmuştur? Bunlar nerede,
herşeyden kendisine verilen kevserin sahibi nerede?
Onların kendisine soyu kesik dediği adam nerede, onlar
nerede?!
Allah'a, hakka ve hayr'a
çağırının asla soyu kesik olmaz ve bu
işleri yapanların da soyları kesik olmaz. Bunlar diri,
baki, ezeli ve sonsuz olan Allah'a bağlı oldukları
halde nasıl sonları kesik olabilir ki? Ancak küfürdür,
batıldır, kötülüktür soyu kesik olan ve bunlara sahip
çıkanlardır. Herhangi bir zaman diliminde uzun bir zaman
yaşayacakları köklerinin derinlerde olduğu
sanılsa da asıl köksüzler onlardır.
Şüphesiz yüce Allah
doğru söylemiştir, tuzak peşinde koşan düzenbazlar
ise yalancılardır...
|