O

Kehf

O

   

84- Biz onu yeryüzünde egemen kıldık ve her amaca ulaştıracak sebebi buyruğuna sunduk.

Yüce Allah onu yeryüzünde egemen kılmış, ona sağlam dayanaklı bir iktidar bahşetmişti. Hakimiyet kurmasını, ülkeler fethetmesini, yeryüzünü imar edip bayındır hale getirmesini, iktidar ve nimet elde etmesini sağlayacak sebepleri buyruğuna sunmuştu. Kısacası dünya hayatında insanın egemenlik kurmasını sağlayacak her türlü imkânı eline vermişti.

85- O da bir sebebe sarılarak yola koyuldu.

86- Sonunda güneşin battığı yere varınca güneşi, çamurlu bir su pınarında batarken buldu. Orada rastladığı bir toplum ile ilgili olarak kendisine "Ey Zülkarneyn, onlara istersen ceza ver, istersen kendilerine iyi davran" dedik.

87- Zülkarneyn o topluma dedi ki; "Aranızdaki zalimleri cezaya çarptıracağız. Onlar, ilerde Rabb'lerinin huzuruna vardıklarında eşi görülmemiş, ağır bir azaba uğrayacaklardır.

88- İman edip iyi ameller işleyenlere gelince onları, ödüllerin en güzeli beklemektedir. Böylelerine kolay işler buyuracağız.

Güneşin battığı yer, bakanların ufkun ötesinde güneşin battığını gördükleri yerdir. Bu ise bulunulan yere göre değişir. Çünkü bazı yerlerde bakanlar, güneşin bir dağın arkasında battığını görürler. Büyük okyanuslarda ve denizlerde olduğu gibi bazı yerlerde de güneşin "su"da battığı görülür. Gözün görebildiği kadar uzanan uçsuz bucaksız çöllerde de güneşin kumlara battığı görülür.

Ayetten öyle anlaşılıyor ki Zülkarneyn Atlas Okyanusu'nun sahillerinde bir yere ulaşana kadar batıya doğru yol almıştı. -Atlas Okyanusu karanlıklar denizi olarak anılırdı. Çünkü karaların burada bittiği sanılırdı- Bu sırada güneşin okyanusta battığını görmüştü.

Tercih edilen görüşe göre Zülkarneyn'in sahile ulaştığı nokta bir nehrin denize döküldüğü yerdi. Böyle yerlerde yeşil ot:ar, sazlıklar çok olur. Çevresinde bataklıklar, çamur deryaları olur. Bu bataklıklarda oluşan su birikintileri, su kaynağı gibi görülür. İşte Zülkarneyn güneşin burada battığını görmüş "Güneşi çamurlu bir su pınarında batarken buldu." Ancak bizim, güneşin battığı bu yeri belirlememiz çok güçtür. Çünkü Kur'an ayeti yer tespitinde bulunmuyor. Ayrıca yer tespitinde, dayanabileceğimiz güvenilir bir diğer kaynak da yok elimizde. Bunun dışında bu konuda söylenen tüm sözler güvenilir olmaktan uzaktırlar. Çünkü doğruluğu tartışmasız bir kaynağa dayanmazlar.

İşte Zülkarneyn, bu çamurlu su kaynağının çevresinde yaşamakta olan bir topluma rastlar:

"Ey Zülkarneyn, onlara istersen ceza ver, istersen kendilerine iyi davran" dedik.

Yüce Allah bunu Zülkarneyn'e nasıl söylemiştir? Acaba yüce Allah ona vahiy mi indirmiştir? Yoksa bu söz durumu anlatma amacına mı yöneliktir? Çünkü yüce Allah onu bu toplum üzerine egemen kılmış ve onlar üzerinde tasarrufta bulunma yetkisini ona vermiştir. Bununla sanki: "Onlara dilediğini yapabilirsin. İstersen onları cezaya çarptırabilirsin ya da onlara iyi davranabilirsin" demek istemiştir. Her ikisi de mümkündür. Çünkü ayeti hem öyle, hem de böyle anlamamızda herhangi bir engel yoktur. Önemli olan Zülkarneyn'in fethettiği ve yüce Allah'ın izniyle halklarının kendisine boyun eğdiği ülkelere yönelik uygulamalarda kabul ettiği prensiptir.

"Zülkarneyn, o topluma dedi ki; `Aranızdaki zalimleri cezaya çarptıracağız. Onlar ilerde Rabb"lerinin huzuruna vardıklarında eşi görülmemiş ağır bir azaba uğrayacaklardır."

"İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, onları ödüllerin en güzeli beklemektedir. Böylelerine kolay işler buyuracağız."

Saldırgan zalimleri dünyada ağır bir cezaya çarptıracağını, bundan sonra onların Rabb'lerinin huzuruna döneceklerini ve orada insanların bundan önce hiç görmedikleri eşi görülmemiş bir azaba çarptırılacaklarını duyuruyor. İyi işler yapan mü'minleri, güzel bir ödülün, temiz bir karşılamanın, saygın bir yerin, yardım ve kolaylaştırmanın beklediğini bildiriyor.

İşte doğru ve iyi nitelikli bir egemenliğin temel prensibi budur. Çünkü iyi işler yapan bir mü'min, yönetici kimsenin yanında değer bulmalıdır. Kendisine kolaylık gösterilmelidir ve iyi bir ödül almalıdır. Haksızlık yapan zalimse cezaya çarptırılmalıdır, eziyet görmelidir. İyilik severleri, toplumda iyiliklerinin karşılığı olarak güzel bir ödüle, saygın bir yere yetiştirecek, onlara destek ve kolaylık sağlanmalıdır. Haksızlık yapanlar da kötülüğün cezasının verildiği, aşağılanma ve dışlanma ile karşılandığı bir toplumda kendilerini, iyi işler yaparak üretici olmak zorunda hissederler. Fakat ölçüler karıştığı zaman, bozguncular ve haksızlık yapanlar yöneticilere yakın oldukları, devlet kademelerinde önemli bir yer işgal ettikleri zaman, çalışanlar, iyi işler yapanlar dışlandıkları ya da sürekli baskı altında yaşadıkları bir ortamda yöneticilerin elindeki iktidar, insanlığın bozulmasına neden olan bir araca, zalimin elindeki bir kırbaca dönüşür. Toplumsal düzen yerini anarşizme, bozgunculuğa bırakır.

Sonra Zülkarneyn yeryüzüne egemen olmuş ve her türlü imkâna sahip olarak yeryüzünün batısına yaptığı seferden dönüyor ve bu defa yeryüzünün doğusuna doğru yolculuğa çıkıyor.

 

 

O

 

O