Her ikisi de aç oldukları, üstelik köylüler tarafından
misafir edilmedikleri halde, bu adamın köylülerden herhangi
bir ücret istemeden doğrultmaya çalıştığı
bu duvarın altında bir hazine gizliydi, duvarın
dibinde şehirde bulunan yetim ve güçsüz iki delikanlıya
ait bir servet saklıydı. Şayet duvar
yıkılmaya terk edilseydi, altındaki hazine ortaya
çıkacaktı. Bu durumda çocuklar kendilerine ait bu
hazineyi koruyamayacaktı. Babaları iyi bir insan
olduğu için yüce Allah bu iyilikten onları
zayıflıklarında, küçüklüklerinde yararlandırmak
istedi. Büyümelerini, erginlik çağına
erişmelerini, mallarını koruyabilecekleri bir
durumdayken hazineyi çıkarmalarını diledi.
Ardından adam bu meseleden elini çekiyor. Çünkü bu
tür davranışlarda bulunmasını öngören,
yüce Allah'ın rahmetidir. Gerek bu meseleye gerekse bundan
önceki meselelere ilişkin gaybtan onu haberdar eden, sonra
da bu bilgi doğrultusunda onu bu tür uygulamalara yönelten
yüce Allah'dır: Bunları Rabb'inin rahmeti sonucu
yapıyorum, yoksa ben bu işleri kendi kafamdan
yapmadım."
Şu anda yüce Allah'ın hoşnut olduğu
kullarından başka hiçbir kimseye bildirmediği gayb
üzerindeki perde aralandığı gibi, bu adamın
uygulamalarının hikmeti üzerindeki perde de kalkmış
bulunuyor.
Ortaya çıkan sırrın ve açılan perdenin
dehşetinden o adam ayetlerin akışı içinde ilk
kez göründüğü gibi gözlerden kayboluyor. Meçhulden
geldiği gibi tekrar meçhule doğru yol alıyor. Hikâye
evrende yeralan en büyük hikmeti temsil ediyor. Bu hikmet, ancak
belli oranlarda ortaya çıkar. Gerisi yüce Allah'ın
bilgisi kapsamında, perdelerin ötesinde bir gayb olarak varlığını
sürdürür.
Böylece surenin akışı içinde, Hz. Musa ve
bilge bir kulun hikâyesi ile Eshab-ı Kehf hikâyesi; gayba
ilişkin meselelerin yüce Allah'a özgü kılma
noktasında birleşiyor. Kuşkusuz yüce Allah,
olayları sonsuz bilgisi uyarınca bir hikmete göre
planlar. İnsanlar ise bu plânı kavrayamazlar.
Gaybın üzerine gerili perdelerin önünde dikilip dururlar.
Perdelerin ötesindeki sırları da ancak belli oranlarda
öğrenebilirler.
ONBEŞİNCİ CÜZ'ÜN SONU-ONALTINCI CÜZ'ÜN BAŞLANGICI
Kehf suresinin bu son dersinin ana konusu, Zülkarneyn
hikâyesidir. Onun yeryüzünün doğusuna, batısına
ve orta bölgesine yaptığı üç yolculuk, bir de
Ye'cuc ve Me'cuc saldırılarına karşı
yaptığı setin anlatılmasıdır.
Ayetlerin akışı setin yapımını
tamamladıktan sonra Zülkarneyn'in söylediği şu sözü
aktarıyor: "Zülkarneyn; `Bu set, Rabb'imin
rahmetidir. Fakat Rabb'im belirlediği an gelince onu yerle
bir eder. Hiç kuşkusuz Rabb'imin sözü gerçektir." Sonra
sura üfleme ve bir kıyamet sahnesi ile bu sözün gerçekliği
üzerine bir değerlendirme yapılıyor. Ardından
sure üç kısa bölümle son buluyor. Bu bölümlerin her
biri "de ki" ifadesi ile başlıyor.
Bu bölümler surenin belli başlı
konularını ve genel yönlendirmelerini özetliyor. Sanki
bunlar, son derece ahenkli bir nağme halinde seslendirilen
etkileyici son melodilerdir.
Zülkarneyn hikâyesi şöyle başlıyor!