O |
Kehf
|
O |
|
59- İşte şu kentler, haklarının
zalimlikleri yüzünden onları yok ettik ve yok
oluşları için belirli bir vakit kararlaştırdık.
Şu halde kendilerine süre tanınmış
olmasına aldanmamalıdırlar. Çünkü bu surenin
sonunda belirlenen vade mutlaka gelecektir. Allah'ın bu
konuda koyduğu yasa kesinlikle şaşmaz ve yüce
Allah sözünden dönmez.
Hz. Musa'nın -selâm üzerine olsun- hayatı ile
ilgili bu bölüm bütün Kur'an'da sadece bu surenin bu
bölümünde anlatılır. Kur'an-ı Kerim "iki
denizin birleştiği yer" ifadesinden başka,
olayın geçtiği yeri belirtmiyor. Yine bu olayın
Hz. Musa'nın -selâm üzerine olsun- hayatı içinde
geçtiği tarihe de değinmiyor. Acaba bu olay daha Hz.
Musa Mısır'dayken ve henüz
İsrailoğulları ile birlikte burayı terk
etmemişken mi gerçekleşmiştir? Şayet
Mısır'ı terk ettikten sonra gerçekleşmemişse
ne zaman gerçekleşti? Kutsal topraklara (Filistin) gitmeden
önce mi? Yoksa orada zorba bir toplum yaşadığı
için bölgeye giremeyip civar bölgelerde bekledikleri sırada
mı? Yoksa çölde kaybolup şuraya buraya
dağıldıkları sırada mı?
Aynı şekilde Kur'an-ı Kerim Hz. Musa'nın
karşılaştığı bilge ve saygın
kul hakkında da herhangi bir açıklamada bulunmuyor.
Kimdir bu adam? Adı nedir? Bir peygamber mi? Resul mu? Yoksa
bir alim yahut bir veli mi?
Bu hikâyeye ilişkin gerek İbn-i Abbas'tan, gerek
başkalarından aktarılan birçok rivayet vardır.
Ama biz "Kur'an-ın Gölgesinde" yaşamak için,
ayrıca Kur'an-ı Kerim'de bu şekilde detaya girmeden
yer, zaman ve isim belirtmeden sunulmasının özel bir
hikmeti olduğuna inandığımız için
hikâyenin Kur'an'da geçen şekliyle yetiniyoruz. Kur'an'da,
yeralan bu açıklamalarla yetinip ötesine geçme gereğini
duymuyoruz. ( Buhari Kur'an-ı Kerim'de yeralan bu hikâyeden
söz ederken şu rivayetleri aktarır: "Bize Hümeydi,
Süfyan'dan o da Amr b. Dinar'dan o da Said b. Cübeyr'den şöyle
nakletti: "Ïbn-i Abbas'a dedim ki "Nevf el-Bekkali Hızır'a-
arkadaşlık eden Musa'nın
israiloğullarının peygamberi Hz. Musa
olmadığını iddia ediyor" İbn-i Abbas
dedi ki "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor"
Übey b. Ka'b Hz. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun-
şöyle dediğini anlattı: Hz. Musa
İsrailoğullarına hitap etmek üzere ayağa
kalktı, o sırada kendisine insanların en bilgininin
kim olduğu soruldu, o da "Benim" dedi. Bunun
üzerine yüce Allah kendisini azarladı, çünkü her
şeyi bilmiyordu. Daha sonra yüce Allah, iki denizin birleştiği
yerde bir kulum var, o senden daha bilgilidir diye vahyetti. Musa
"Ya rabbi onu nasıl bulurum? dedi. Yüce Allah yanma bir
balık al ve onu bir bohçaya koy. Bu balığı
nerede kaybettiysen o kulum oradadır" dedi.)
60- Hani Musa, genç arkadaşına "Hiçbir güç
beni durduramaz, ya iki denizin birleştiği yere
varırım, ya da yıllarca yol yürürüm " demişti.
En doğrusunu Allah bilir, ama genel kanıya göre
burada sözü edilen iki denizin birleştiği yer "Akdeniz'le
Kızıldeniz'in birleştiği yerdir, iki denizin
birleştiği yer, acı göllerle timsah gölünün
bulunduğu bölgedeki buluşma noktalarıdır. Ya
da Kızıldeniz'deki Akabe Körfezi ile Süveyş
Kanalı'nın birleştiği bölgedir. Çünkü
bölge Mısır'ı fethettikten sonra
İsrailoğulları tarihinin
yaşandığı sahnedir. Bununla neresi
kastedilmiş olursa olsun Kur'an-ı Kerim bu noktayı
kapalı bırakıyor. Biz de bu işaretle
yetiniyoruz.
Hikâyenin daha sonraki akışından anlıyoruz
ki, Hz. Musa'nın çıkmaya karar verdiği bu
yolculuğun asıl hedefi, her şeyin ötesinde elde
etmek istediği bir sonucun varlığıydı.
Çünkü Hz. Musa ne kadar meşakkatli olursa olsun, oraya
varması ne kadar sürerse sürsün iki denizin birleştiği
yere varmakta kararlı olduğunu açıkça duyuruyor.
Kur'an-ı Kerim'in anlattığı şekliyle Hz.
Musa kararlılığını şöyle ifade
ediyor. "Ya
da yıllarca yol yürürüm" ayetinin
orjinalinde geçen el Hukb kelimesi bir görüşe göre "bir
yıl", diğer bir görüşe göre de "seksen
yıl" demektir. Fakat burada bu kelime bir zaman dilimini
belirlemekten çok, kararlılığı ifade etmek için
kullanılıyor.
61- İki denizin birleştiği yere
vardıklarında yanlarındaki balığı
bir kenarda unuttular, o da bir yeraltı deliğinden
kayarak denize kaçtı.
62- İki denizin birleştiği yeri geçtiklerinde
Musa, genç arkadaşına, "Azığımızı
getir bakalım, gerçekten bu yolculuğumuzda çok yorgun
düştük" dedi.
63- Genç arkadaşı Musa'ya "Bak sen!
Kayalığa vardığımızda
balığı unutmuştum, bana onu
hatırlatmayı unutturan mutlaka şeytandır,
balık şaşırtıcı bir şekilde
canlanarak denize kaçtı" dedi.
Yine tercih edilen görüşe göre balık
pişirilmişti ve bu balığın canlanarak bir
delikten geçip denize kaçması yüce Allah'ın
buluşma yerlerini bulmasını sağlamak
amacı ile Hz. Musa'ya gösterdiği bir mucizedir.
Musa'nın genç arkadaşının
balığın denize kaçmasına
şaşırmış olması, bunu gösteriyor. Eğer
balık elinden düşüp denize dalsaydı, bunda
şaşılacak bir şey olmazdı.
Yolculuğun bütünüyle gaybı ilgilendiren sürpriz gelişmelerle
dolu olması bu görüşü tercih etmemize neden oluyor.
Nitekim bu gelişme de sözünü ettiğimiz sürprizlerden
biridir.
Bunun üzerine Hz. Musa bilge ve saygın kul ile
buluşması için Rabb'inin belirlediği noktayı
geçtiğini ve bu noktanın da kayalıklı bölge
olduğunu anlıyor. Bunun üzerine o ve genç arkadaşı
geldikleri yolu izleyerek geri döndüklerinde o kulu orada
buluyorlar.
|
|
O |
|
O |
|