50- Hani Rabb'in meleklere "Adem'e secde ediniz" dedi.
Onlar da secde ettiler. Yalnız İblis (şeytan) secde
etmedi. O cin kökenli idi ve Rabb'inin buyruğu
dışına çıktı. Şimdi siz beni
bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Oysa onlar
sizin düşmanlarınızdır. Zalimlerin
yaptığı bu dost değişimi ne kötü
tercihtir!
Kökeni insanlığın ilk doğuşuna
dayanan bu eski hikâyeye yönelik bu işaret, sözü edilen
bu ezeli düşmanlığa rağmen, Allah'ı
bırakıp İblis'in soyunu dost olarak önder edinen
Ademoğullarının bu tutumlarındaki
tuhaflığını vurgulamak amacı ile burada
yeralıyor.
İblis (şeytan) ve soyunun önderler edinilmesi,
günahkârlığa ve isyankârlığa ilişkin
çağrıya koşup buna karşılık Allah'a
itaat etmeye ilişkin çağrıya sırt çevirme
şeklinde somutlaştırılıyor. Peki insanlar
niçin bu ezeli düşmanlarını dost bilip önder
ediniyorlar? Oysa onlar kendilerini ayrıcalıklı
kılacak bir bilgiye, caydırıcı bir güce sahip
değildirler. Yüce Allah, ne göklerin ne yerin ve ne de
kendilerinin yaratılışını onlara göstermemiştir.
Yani onları gaybten haberdar etmemiştir. Aynı
şekilde, yüce Allah onları kendisine yardımcı
edinmemiş ki, etkin bir güce sahip olsunlar?
51- Ben şeytanları ne gökler ile yerin yaratılışına
ve ne de kendi yaratılışına tanık etmedim.
Benim insanları yoldan çıkaranları kendime
yardımcı tutmam sözkonusu değildir.
Göklerin, yerin ve kendilerinin yaratılışı
tek başına yüce Allah'ın gerçekleştirdiği
bir olaydır. Şeytanlar buna ilişkin gaybı
bilemezler. Yüce Allah'ın onların yardımına
başvurması da sözkonusu olamaz.
"Benim insanları yoldan çıkanları kendime
yardımcı tutmam sözkonusu değildir."
Yüce Allah insanları yoldan çıkarmayanları
kendisine yardımcı tutuyor mu ki?
Yüce Allah alemlere muhtaç olmaktan uzaktır. O
sarsılmaz ve tükenmez bir güce sahiptir. Bu ifade müşriklerin
asılsız kuruntularını yıkmak,
tutarsızlıklarını ortaya koyup kökten
kurutmak amacı ile yeralıyor. Çünkü şeytanı
önder edinip onu yüce Allah'a ortak koşanlar,
şeytanın gizli bir bilgiye, olağanüstü bir güce
sahip olduğu vehmine kapılarak böyle bir şeye
yelteniyorlar. Oysa şeytan insanları yoldan çıkaran,
saptırıcı bir varlıktır. Yüce Allah da
ne sapıklıktan ne de saptıranlardan hoşnut
değildir. Sözgelimi yüce Allah birilerini yardımcı
tutma gereğini -bir varsayım olarak- duysa, bunları
insanları saptıranlar arasından seçmesi sözkonusu
olamaz.
Bu ifadeden anlaşılması istenen anlam,
oluşması istenen atmosfer budur. Sonra, bir kıyamet
sahnesi sunuluyor; bu sahnede Allah'ın ortakları
oldukları sanılan düzmece tanrıların ve bu düşünceyi
benimseyen suçluların akıbetleri gözler önüne
Seriliyor:
52- O Allah müşriklere "Benim ortaklarım
olduklarını sandığınız düzmece
ilahları yardıma çağırınız"
der. İşte onları yardıma çağırdılar,
fakat çağrılarına karşılık
vermediler. Onların aralarına engel olarak bir cehennem
vadisi koyduk.
53- Günahkârlar cehennem ateşini görünce oraya atılacaklarını
anlarlar, fakat geri kaçarak sığınacakları
bir başka yer bulamazlar.
Onlar kanıtsız hiçbir iddianın dikkate
alınmadığı, bir anlam ifade etmediği bir
konuda bulunuyorlar. Bu durumda insanları
yaptıklarından dolayı hesaba çeken yüce Allah,
kendisinin ortakları olduğunu ileri sürdükleri
düzmece tanrıları getirmelerini ve huzurunda hazır
bulunmaları için onları çağırmalarını
emrediyor. Onlar da bir an için ahirette olduklarını
unutarak bu düzmece tanrılara sesleniyorlar. Fakat Allah'a
ortak koştukları bu düzmece tanrılar onlara cevap
vermiyorlar. Çünkü bunlar yüce Allah'ın
yarattığı bazı yaratıklardır. Böylesine
dehşet verici bir ortamda ne kendilerine ne de
başkalarına herhangi bir yararları dokunamaz. Yüce
Allah kullukta bulunulan bu düzmece tanrılarla onlara kulluk
sunan suçlular arasında yok edici bir engel koymuştur.
Ne onlar, ne de bunlar bu engeli aşamazlar. Yüce Allah'ın
aralarına koyduğu engel cehennem ateşidir. "Onların
aralarına engel olarak bir cehennem vadisi koyduk."
Suçlular bu engeli görüyorlar. Bu yüzden sürekli korku ve
endişe içindedirler. Her an ateşten bu uçuruma
yuvarlanma beklentisi içindedirler. Ne kadar zor bir durum insanın
hazırda bekleyen bir azaba
uğratılacağını bilmesi. Onlar da bu
azaptan kurtulamayacaklarını, bir yere
sığınamayacaklarını anlamışlar.
"Günahkârlar cehennem ateşini görünce oraya atılacaklarını
anlarlar. Fakat geri kaçarak sığınacakları
bir başka yer bulamazlar."
Şayet onlar kalplerini dünyadayken bu Kur'ana
yöneltselerdi, Kur'anın sunduğu hak mesajı
tartışma konusu yapsalardı, bugün bu azaptan kaçıp
bir sığınak bulabilirlerdi. Nitekim yüce Allah bu
Kur'an'da onlara her türlü durumu kapsayan değişik
alanlardan çeşitli örnekler vermişti.