Bunlar üzüm bağlarından oluşan, hurma ağaçları
ile çevrilmiş, aralarında Carlalar bulunan,
ortasından nehir akan iki bahçedir. Kuşkusuz bu, gözalıcı
bir manzaradır, canlılık, zevk ve mal bahşeden
bir servettir.
"Bağlar meyvalarını cömertçe veriyorlar,
hiçbir ürünlerini esirgemiyorlardı."
İfadenin orijinalinde "kısma", "alıkoyma"
anlamında "tazlumu" kelimesi kullanılıyor.
İki bahçe ile onların kendisine zulmeden,
şımaran, şükretmeyen, gurura kapılıp
kibirlenen sahipleri arasında
karşılaştırma yapılıyor.
Bakın, işte bu bahçelerin sahibi, aklını
fikrini onlarla doldurmuş, onlara bakmakla kendinden geçiyor,
korkunç bir gurura kapılıyor. Horoz gibi
şişiyor. Tavus kuşu gibi kabarıyor, gerine
gerine yoksul arkadaşına şunları söylüyor: "Bir
tartışma sırasında arkadaşına dedi
ki; "Ben senden daha varlıklıyım ve tayfam da
seninkinden daha kalabalıktır."
Sonra arkadaşını alıp bahçelerden birine
götürüyor. Kendisine bahşedilen nimetlere karşı
içini azgınlık kaplamış, gurura
kapılmıştır. Hiç kuşkusuz Allah'ı
da unutmuştur, kendisine bahşettiği nimetlere
karşılık, O'na şükretmeyi aklına bile
getirmemiştir. Bu verimli bahçelerin hiçbir zaman yok
olmayacaklarını sanmaktadır ve kıyametin
kopmasını da kesinlikle inkâr etmektedir. Diyelim ki kıyamet
kopacak, o zaman da ödüllendirilmede kayrılacağını,
başkalarına tercih edileceğini sanmaktadır. Dünyada
bağ-bahçe sahibi değil miydi o halde beyefendiye
ahirette de ayrıcalık tanınacaktır.
Gurura kapılan mevki-makam, mal-mülk sahipleri dünya
tutkunları; kendi aralarındaki ilişkilerde gözönünde
bulundurdukları değer yargılarının, öte
dünyada, yüceler aleminde de kendileri için geçerli olacaklarını
sanırlar. Yeryüzünde insanlara karşı büyüklük
tasladıklarına göre gökte de ayrıcalıklı
bir konuma sahip olmaları kaçınılmazdır.
Fakat ne malı, ne tayfası, ne bağı-bahçesi
ne de serveti bulunan yoksul arkadaşı daha
kalıcı, daha üstün değerlerle onur duyuyor,
inancı ve imanı ile onur duyuyor, huzurunda tüm alınların
yere kapandığı yüce Allah'a dayanıp güveniyor.
Kendisine bahşedilen nimetten dolayı şımaran,
gurura kapılan arkadaşının gururunu ve
şımarıklığını kınayarak
cevap veriyor, kendisine basit bir su ve çamurdan ibaret olan ilk
kaynağını hatırlatıyor ve onu, nimeti
verene karşı takınılması zorunlu olan
edep tavrına yöneltiyor, onu, şımarıp haddi
aşmanın, büyüklük kompleksine kapılmanın
akıbetine karşı uyarıyor. Bunun yanında
kendisi için bağlardan bahçelerden ve servetten daha hayırlı
olan Rabbi katında nimetler umuyor: