Onlar hakkında söylenecek son ve gerçek söz, göklerin
ve yerin sırlarına ilişkin bilgileri tekelinde
bulunduran yüce Allah'ın bu açıklamasıdır. O
ne güzel görür ve ne güzel işitir. O her şeyden yücedir.
Bu sözden sonra tartışmaya, demagojiye yer yoktur.
HİKÂYE'ÜZERİNDE BİR DEĞERLENDİRME
Eshab-ı Kehf hikâyesi üzerine, hikâyenin ve hikâyedeki
olayların akışında etkisi açıkça
görülen yüce Allah'ın birliği ilkesinin açıklanması
ile bir değerlendirme yàpılıyor: "İnsanların
O'nun dışında başka bir koruyucuları,
başka bir önderleri yoktur ve O egemenliğine hiç
kimseyi ortak etmez."
Bu arada Peygamber Efendimize -salât ve selâm üzerine olsun-
yönelik Rabb'inin kendisine vahyettiği ayetleri
okumasına (çünkü bu ayetler bu meseleye ilişkin gerçeği
içeren ve hiçbir zaman batıl bir unsuru
barındırmayan gerçek sözlerdir) bir de sadece yüce
Allah'a yönelmesine ilişkin bir direktif yeralıyor.
Çünkü O'nun dışında gerçek anlamda bir koruyucu
yoktur. Nitekim Ashab-ı Kehf'te kaçıp O'na
sığınmışlardı. O da onları
rahmeti ve hidayetiyle kuşatmıştı.
Başında, ortasında ve sonunda bu tür
direktiflerin yeraldığı bu hikâyede böylece sona
eriyor. Zaten Kur'an-ı Kerim'de hikâye bu tür direktifleri
vermek, onların anlaşılıp
uygulanmasını sağlamak amacı ile yer
alırlar. Ama ayetlerin akışı içinde dini
direktiflerle edebi sunuş arasında mutlaka bir ahenk
olması gözönünde bulundurulur.
KALICI VE GEÇİCİ DEĞERLER
Bu ders bütünüyle inanç terazisindeki değerlere
ilişkin açıklamalardan oluşuyor. Kuşkusuz gerçek
değer mal değildir, mevki-makam değildir; iktidar
değildir. Aynı şekilde dünya hayatının
lezzetleri ve nimetleri de gerçek değer değildir. Bütün
bunlar sahte ve geçici değerlerdir. Buna rağmen
İslâm bunların iyi yönlerinden yararlanılmasını
yasaklamaz. Fakat İslâm, bunları insan
hayatının amacı olarak öngörmez. Bunlardan
yararlanmak isteyen yararlanabilir, ama bu nimetleri bahşeden
Allah'ı hatırlamalıdır. İyi işler
yapmak suretiyle verdiği nimetlere karşılık
ona şükretmelidir. Çünkü insanın geride
bıraktığı iyi işler hem daha iyi hem daha
kalıcıdır.
Bu ders Peygamber Efendimize -salât ve selâm üzerine olsun-
yönelik bir direktifle başlıyor. Bu direktif, Allah'a yönelenlerle
birlikte bulunmaya kendini zorlaması; Allah'ı
anmayanları görmezlikten gelip onlara aldırış
etmemesi, onlarla ilgilenmemesi anlamını içeriyor.
Sonra bu iki grubun durumuna iki adamın başından geçenleri
örnek veriyor. Bunlardan birisi, kendisine bahşedilen mal,
şan-şeref ve nimetlerden dolayı büyüklük taslıyor,
üstünlük kompleksine kapılıyor. Diğeri ise,
samimi imanı ile onur duyuyor ve dünya nimetindense
Rabb'inin katında bulunan daha hayırlı nimetlere
kavuşmayı umuyor. Bunun üzerine de bütün dünya hayatına
ilişkin bir örnek gösterilmek suretiyle bir değerlendirme
yapılıyor. Bir de bakıyoruz ki, dünya hayatı
rüzgârın önünde savrulan saman kırıntıları
gibi çok kısa ömürlü ve geçicidir. Derste yeralan
bütün konular gerçek ve kalıcı bir bildiri ile son
buluyor.
Mal ve evlatlar dünya hayatının süsüdürler. Kalıcı
iyilikler ise Rabb'in katında sevap kazandırma
bakımından daha yararlı ve umut kaynağı
olmaya daha lâyıktırlar.