O

Kehf

O

   

GAYBİ BİLİNÇ

23- Hiçbir iş hakkında "Bunu yarın yapacağım " deme.

24- Bunun yerine, "Allah dilerse (inşaallah) yarın bu işi yapacağım" de. Böyle demeyi unuttuğunda ise Rabb'ini an ve "Umarım ki, beni şimdikinden daha çok doğruya yaklaştırır" de.

Kuşkusuz her hareket, her kıpırdama, daha doğrusu canlıların alıp verdikleri her nefes, yüce Allah'ın iradesine bağlıdır. Gaybın perdesi, içinde bulunulan anın ötesini örtmekte, bilinmesine imkân vermemektedir. İnsanın gözü gayb perdesinin ötesine uzanamaz, insan aklı da birçok şeyi bilmesine rağmen bu konuda yetersïzdir, yorgun ve başarısızdır. Şu halde insan "yarın bunu yapacağım" dememelidir. Çünkü "yarın" Allah'ın bilgisine ait gaybın kapsamındadır. Gaybın perdesi ise sonuna kadar kapalıdır.

Kuşkusuz bu insanın yerinde oturup geleceği düşünmemesi, gelecekle ilgili planlar kurmaması, günübirlik yaşaması, sadece içinde bulunduğu anı değerlendirmesi, hayatının geride kalan kısmı ile bugünü ve yarını arasında bir bağlantı kurmaması anlamına gelmez. Kesinlikle böyle bir şey sözkonusu değildir. Bunun anlamı, insanın bir şey yaparken gayb gerçeğini ve onu yönlendiren iradeyi hesaba katmasıdır; bir şeye karar verip bu kararından dolayı yüce Allah'ın iradesinden yardım dilemesidir, yüce Allah'ın elinin kendi elinden üstün olduğunun bilincinde olmasıdır, yüce Allah'ın iradesinden yardım dilemesidir, yüce Allah'ın taktir ettiği planın kendisinin öngördüğü plandan farklı olabileceğini gözardı etmemesidir. Şayet yüce Allah onu verdiği kararında başarılı kılarsa, bu onun açısından iyi bir sonuçtur. Yok eğer yüce Allah'ın iradesi onun plânından farklı bir şekilde cereyan ederse o zaman üzülmemeli, karamsarlığa kapılmamalıdır. Çünkü isin başı da sonu da Allah'ın iradesinin kapsamındadır.

İnsan istediği gibi düşünebilir, gelecekle ilgili olarak dilediği gibi plânlar kurabilir. Ama, yüce Allah'ın imkân tanıması sonucu düşünebildiğinin, O'nun yardımı ile plân kurduğunun ve yüce Allah yardım etmediği sürece düşünemeyeceğinin, herhangi bir plân kuramayacağının bilincinde olmalıdır. Kuşkusuz bu durum, tembelliğe, rahata, düşkünlüğe, zayıflığa yahut gevşekliğe yolaçmaz. Tam tersine, insanın kendine güvenmesi, kedini daha güçlü hissetmesi, dirençli ve kararlı olması yönünde teşvik edici bir rol oynar. Bununla beraber gaybı örten perde açılıp yüce Allah'ın planının kendi planından farklı olduğu ortaya çıkarsa, insan yüce Allah'ın hükmünü hoşnutlukla, içtenlikle ve teslimiyetle karşılamalıdır. Çünkü daha önce bilinmeyen, perdenin açılması sonucu ortaya çıkan temel budur.

İslâmın müslüman kalbi ele alırken, onu eğitirken uyguladığı yöntem budur. Müslüman kalp düşünürken, herhangi bir konuda plân kurarken, kendini tek başına, yapayalnız hissetmez. Bu düşüncesi sonuç verir ve plânı başarıya ulaşırsa şımarmaz, gurura kapılmaz. Plânı sonuçsuz kaldığında, düşüncesi ile başarısızlığa uğradığında ise, üzülmez, karamsarlığa kapılmaz. Müslüman kalp her durumda Allah'a bağlılığını korur, O'na dayanmanın kendisine güç verdiğinin bilincinde olur, kendisini başarıya ulaştırmasından dolayı O'na şükreder, O'nun kaza ve kaderine içtenlikle teslim olur. Hiçbir zaman şımarmaz, asla karamsarlığa kapılmaz.

"Unuttuğunda ise Rabb'ini an."

Bu direktifi ve gözönünde bulundurulması gereken bu hedefi unuttuğu zaman hemen Rabb'ini an, O'na dön.

"Umarım ki, beni şimdikinden daha çok doğruya yaklaştırır de."

Kalbin ilgi duyduğu, yöneldiği her şeyde sürekli Allah'a bağlı kalmasını sağlayan düşünme yöntemine ulaştırır.

Ayette yeralan "umulur ki" kelimesi ile "yaklaştırır" kelimesi kalbin ulaştığı bu düzeyin yüksekliğini ve aynı zamanda her durumda bu düzeye yükselmeye çaba sarfetmenin zorunluluğunu göstermeleri amacı ile yer alıyorlar.

Buraya kadar, bu gençlerin mağarada ne kadar kaldıklarını henüz öğrenmiş değiliz. Ama artık öğreniyoruz, hem de doğrusunu öğreniyoruz.

 

 

O

 

O