O

Kehf

O

   

21- "Böylece hemşehrilerinin onları bulmalarını sağladık. Amacımız, Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu, kıyamet gününün mutlaka geleceğini, bunda hiçbir kuşku olmadığını öğrenmeleridir. Hemşehrileri o sırada bu gençlerin durumunu tartışmaya koyuldular. Bir bölümü `Uyudukları mağaranın önüne bir anıt dikin, Rabb'leri onları hepimizden iyi bilir' dedi. Fakat inançlarının içyüzünü iyi bilenler ise `Mağaralarının önünde mutlaka bir mescid yapacağız' dediler.

Bu gençlerin akıbetinden çıkarılacak ders pratik, gözle görülür ve somut bir örnek olarak ölümden sonra dirilişe delil oluşturmasıdır, ölümden sonra diriliş meselesini, insanın kavrayışına anlaşılır biçimde yaklaştırmasıdır. Böylece insanlar, yüce Allah'ın insanların öldükten sonra dirileceklerine ilişkin sözünün gerçek olduğunu, kıyametin kesinlikle kopacağını, bunda hiçbir kuşkuya yer olmadığını öğrenmişlerdir. İşte yüce Allah, bu şekilde o gençleri uykularından uyandırmış ve hemşehrilerinin onları bulmalarını sağlamıştır.

Hemşehrilerinin bir bölümü "Uyudukları mağaranın önüne bir anıt dikin" hangi inanca bağlı olduklarını belirtmeden "Rabb'leri onları" ve benimsedikleri inancı "hepimizden iyi bilir" dediler. İnançlarının içyüzünü iyi bilen o zamanki yöneticilerse, "Mağaralarının önünde mutlaka bir mescid yapacağız, dediler." Burada mescidden maksat, mabettir. Bu ise, peygamberin ve azizlerin kabirlerinin yanında mabedler inşa eden yahudi ve hristiyanların yöntemidir. Günümüzde de kimi müslümanlar, Peygamberimizin yol göstericiliğine, uyarısına karşı çıkarak, bu konuda yahudi ve hristiyanları taklit etmektedirler. Oysa Peygamberimiz şöyle buyurmuştu "Allah yahudi ve hristiyanlara lanet etsin, peygamberlerinin ve örnek din büyüklerinin kabirlerini mescid yaptılar." (İbn-i Kesir, bu hadisi tefsirinde nakleder) Bu sahnenin de perdeleri indiriliyor. Sonra Eshab-ı Kehf hakkında, bu insanların kaç kişi oldukları hakkında yapılan tartışmaları, dilden dile aktarılan rivayetleri, haberleri, kimisinde sayıları fazla gösterilen kimisinde de eksik gösterilen söylentileri, kuşaktan kuşağa aktarılan olaya eklenen hayal ürünü açıklamaları dinleyelim diye tekrar açılıyor perde. Bu eklemeler o kadar fazladır ki, mesele olduğundan fazla abartılmış ve çarpıtılmıştır. Asırlar geçtikçe bir tek haber ya da bir tek olay etrafında birbiriyle çelişen yığınla söylentiler yayılmıştır.

22- Ey Muhammed, kimileri "Onlar üç kişi idi, dördüncüleri köpekleridir", kimileri "beş kişi idiler, altıncıları köpekleridir" diyeceklerdir. Bu sözler karanlığa taş atmaktır. Kimileri de ` yedi kişi idiler, sekizincileri köpekleridir" diyeceklerdir. De ki; "Onların sayısını hepimizden iyi Rabb'im bilir. " Onlar hakkında derine dalan bir tartışmaya girme ve bu olay konusunda hiç kimseye bir şey sorma.

Bu gençlerin sayıları hakkında tartışmaya girmenin hiçbir yararı yoktur. Sayılarının üç, beş, yedi ya da daha fazla olması farketmez. Onların durumu Allah'ı ilgilendirir ve onlara ilişkin kesin bilginin kaynağı Allah'tır. Bir de olayın meydana gelişini görenler veya olaya ilişkin doğru bir rivayeti okuyanlar doğrusunu bilirler. Şu halde sayılarını tartışmanın gereği yoktur. Sayıları az da olsa çok da olsa onların durumu ile amaçlanan sonuç, çıkarılması istenen ibret dersi gerçekleşmiştir. Bunun için Kur'an-ı Kerim Peygamber Efendimize -salât ve selâm üzerine olsun- insanın akli enerjisinin kendisine yarar sağlamaya,n konularda harcanmasını önlemeye ve müslümanları kesin bir bilgiye sahip olmadıkları konulara dalmaktan alıkoymaya ilişkin İslâm düşünce yöntemi uyarınca bu konuda tartışmaya girmemesi ve onlar hakkındaki tartışmaya taraf olan herhangi birisinden bu konuda bir şey sormaması yönünde bir direktif veriyor. Üzerinden uzun bir zaman geçen bu olay Allah'ın bilgisini ilgilendiren bir gaybtır. Şu halde ona ait bilgiyi Allah'a bırakmak gerekir.

Geçmişte kalmış gaybı tartışmaya ilişkin bu yasaklama yer almışken, gelecek zamanın kapsamında olan gayb ve o esnada meydana gelecek olaylar hakkında şimdiden bir hüküm vermemeye ilişkin bir yasak yeralıyor. Çünkü insan, bir şekilde gözleriyle görmediği sürece, gelecekte nelerin olacağını bilemez.

 

 

O

 

O