84- Kim bir iyilik getirirse, ona ondan daha güzeli vardır.
Kim kötülük getirirse, kötülükleri yapanlar, ancak yaptıkları
kötülük kadar cezalandırılırlar.
PEYGAMBERE ZAFER VAADİ
Şu anda surede yer alan kıssalar bitmiş,
doğrudan doğruya bu kıssalar üzerine yapılan
değerlendirmeler sona ermiş bulunuyor. Şimdi de
hitap, Peygamber efendimize ve o zamanlar Mekke'de kendisine uyan
müslüman azınlığa yöneltiliyor. Şehrinden
çıkarılmış, toplumdan
uzaklaştırılmış, Medine'ye doğru yol
alan ama henüz oraya ulaşmamış bulunan
Peygamberimize yöneltiliyor hitap. O sırada Mekke'ye yani
tehlikenin merkezine yakın Cuhfe denilen yerde bulunuyordu.
Kalbi ve gözü sevdiği memleketinden kopamıyordu.
Oradan ayrılmak zor geliyordu kendisine. Ancak davası,
çocukluğunun geçtiği, hatıralarının
beşiği, ailesinin yurdu olan bu şehirden daha
önemliydi, daha üstündü. İşte Peygamber efendimiz böyle
bir konumdayken, hitap kendisine yöneltiliyordu:
85- Ey Muhammed! Kur'an'ı sana indiren ve onu okumayı
sana farz kılan Allah, ebette seni dönülecek yere
döndürecek. De ki; "Rabb'im .kimin hidayet getirdiğini
ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu
bilir. "
Allah seni müşriklerin insiyatifine terk etmeyecektir.
O'dur sana Kur'an'ı indiren ve Kur'an'ın içerdiği
mesajı duyurma misyonunu omuzlarına yükleyen. O, seni
çok sevdiğin memleketinden çıkarandır. Sana
baskı yapan, davet hareketine karşı zorluk çıkaran,
çevredeki mü'minleri dinlerinden döndürmeye çalışan
müşriklerin eline bırakmayacaktır. O, sana bu
Kur'an'ı takdir ettiği bir sırada, uygun gördüğü
bir zamanda zafere ulaşasın diye indirmiştir. Bugün
oradan çıkarılıyor, kovuluyorsun, ama yarın
zafer kazanarak oraya geri döneceksin.
Yüce Allah'ın hikmeti, böylesine zor ve sıkıntılı
bir atmosferde kuluna bu kesin vaadi indirmeyi öngörmüştü.
Böylece Hz. Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun-
kendinden emin olarak, güven içinde yoluna devam etmesi, doğruluğunu
bildiği ve bir an bile kuşku duymadığı yüce
Allah'ın vaadine içten güvenerek hareket etmesi amaçlanmıştı.
Hiç kuşkusuz yüce Allah'ın bu vaadi, O'nun yolunu
izleyen herkes için geçerlidir. Allah yolunda eziyet gören,
baskılara uğrayan, buna karşılık sabreden
ve Allah'ın vaadine güvenen kimselere yüce Allah mutlaka
yardım etmiş ve en sonunda tağutlara
karşı onlara zafer vermiştir. Bunlar ellerinden
gelen tüm çabayı sarf ettikten, üstüne düşeni
yapıp görevini yerine getirdikten sonra yüce Allah onlar adına
savaşı üstlenmiştir.
"Kur'an'ı sana indiren ve onu okumayı sana farz
kılan Allah, elbette seni dönülecek yere döndürecek."
Daha önce yüce Allah Musa'yı kaçarak, kovularak çıktığı
yere geri döndürmüştü. Geri döndürmüş ve onun
aracılığı ile kendi kavminden ezilenleri
kurtarmıştı. Yine onun
aracılığı ile Firavun ve
kurmaylarının kökünü kurutmuştu. Akıbet
doğru yolda olanların olmuştu. Şu halde yoluna
devam et. Kavminle senin arandaki meseleye ilişkin
çözümleyici hükmü, sana bu Kur'an'ı indiren Allah'a
bırak.
"De ki; "Rabb'im kimin hidayet getirdiğini ve
kimin sapıklık içinde bulunduğunu bilir."
Meseleyi Allah'a bırak. O, doğru yolda olanlarla,
sapık olanların hakettikleri
karşılığı verir.
Kur'an'ın sana indirilmiş olması bir nimettir,
bir rahmettir. Bu emaneti yüklenmek üzere seçileceğin
aklından geçmezdi. Bu, büyük bir makamdır ve bu makam
sana bahşedilmeden önce böyle bir beklenti içinde değildin.
86- Sen Kitab'ın senin kalbine
bırakılacağını ummazdın. O
Rabb'inden bir rahmettir. O halde kâfirlere yardımcı
olma.
Bu, Peygamber efendimizin -salât ve selâm üzerine
olsun- peygamberlik görevinin beklentisi içinde olmadığını,
bunun yüce Allah'ın seçimine bağlı olduğunu
ifade eden kesin bir açıklamadır. Yüce Allah dilediğini
yaratır, dilediğini seçer. Peygamberlik görevi de,
yüce Allah seçmeden, ulaşmasına layık görmeden
bir insanın kendi kendine düşünemeyeceği yüce
bir ufuktur. Bu, yüce Allah'ın peygamberine ve doğru
yola iletmesi için bu mesajla seçip gönderdiği
insanlığa yönelik bir rahmettir. Bu rahmet, seçilmişlere
verilir, isteyenlere değil. Nitekim etrafında gerek
Araplar arasında, gerekse İsrailoğulları içinde
kıyamete yakın son zamanda gelmesi beklenen
peygamberliği isteyen çok kişi vardı. Ne var ki
-peygamberlik görevini kime vereceğini çok iyi bilen- yüce
Allah, bu görev için, onu istemeyen, böyle bir beklenti içinde
olmayan ve bu iş için istekli ve arzulu olanların
dışında bu büyük lütfu algılayacak
yetenekte olduğunu bildiği birini seçti.
Bu yüzden yüce Allah -kendisine bu Kitab'ı
bahşettiği için- kâfirlere destekçi olmamasını
emrediyor. Kâfirlerin onu Allah'ın ayetlerine uymaktan
alıkoymalarına karşı uyarıyor. Şirk
ve müşriklere karşı saf tevhid inancını
hiçbir kapalılığa yer bırakmayacak
şekilde açıklıyor.
"O halde kâfirlere yardımcı olma."