71- Ey Muhammed! De ki; "söyleyin bakalım; Allah,
üzerinize geceyi Kıyamet gününe kadar sürekli kılsa
,4llah'dan başka size yık getirecek ilah kimdir.
İşitmiyormusunuz?"
72- De ki; "Allah gündüzü kıyamete kadar
üzerinizden kaldırmasa, Allah'dan başka hangi
tanrı, dinleneceğiniz geceyi getirebilir? Görmez
misiniz?"
73- Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği rızkı
aramanız için gündüzü yaratmıştır.
Bunlar O'nun rahmetidir. Belki artık şükredersiniz.
İnsanlar, bu iki olayın sürekli yenilenmesine uzun
süre alıştıklarından dolayı, olayın
pörsümez tazeliğini unutuyorlar. Güneşin
doğuşu ve batışı
karşısında çok az zaman ürperiyorlar. Gündüzün
doğuşunun, ardından gecenin gelmesinin onları
sarstığı çok nadirdir. Gece ve gündüzün bir
düzen içinde dönüşümlü olarak birbirini izlemesinin
kendilerine yönelik rahmet olduğunu, monotonluktan,
bıkkınlıktan, durgunluktan
yıpranmışlıktan, ölgünlük ve yok olmaktan
kurtuluş olduğunu düşünmüyorlar.
Kur'an onları alışkanlıkların ve
geleneklerin neden olduğu durgunluktan, ölgünlükten uyandırıyor.
Çevrelerindeki evrene ve evrenin olağanüstü sahnelerine
dikkatleri çekiyor. Bunu da, ebediyen gece veya ebediyen gündüz
olması durumunda ne olacağını düşünmelerini
sağlayarak, her iki durumda da karşı
karşıya kalacakları zorluklardan korkutarak gerçekleştiriyor.
Çünkü insan, kaybetmediği ya da kaybetmekten
korkmadığı sürece bir şeyin değerini
bilmez.
"De ki; Söyleyin bakalım; Allah, üzerinize geceyi kıyamet
gününe kadar sürekli kılsa, Allah'dan başka size
ışık getirecek ilah kimdir. İşitmiyor
musunuz?"
İnsanlar kış günlerinde gece biraz uzayınca
sabahı özlerler. Bir süre bulutların arkasında
gizlenince güneş ışığına özlem
duyarlar. Ya bu ışığı büsbütün
kaybederlerse ne olacak? Şayet kıyamete kadar hep gece
olsa ne olacak durumları? Bir an için hayatlarını
sürdüreceklerini varsaydığımızda, bu tür
endişeler söz konusudur. Oysa eğer hep gece olsa ve hiç
gündüz olmazsa hayat yok olma ve sönme tehlikesiyle karşı
karşıya kalır.(Gecenin hiç bitmeden sürmesinden
söz edildiği zaman "işitmiyor musunuz" şeklinde
bir soru yöneltiliyor. Gündüzün hiç bitmeden sürmesinden
söz edildiğinde ise "Görmez misiniz'!" şeklinde
bir soru yöneltiliyor. Bunun nedeni, dinlenmenin geceye özgü
"Görmenin ise gündüze özgü bir olgu olu5udur. Bu da
ifadedeki edebi ahenk örneklerinden biridir)
"De ki Allah gündüzü kıyamete kadar üzerinizden
kaldırmasa Allah'dan başka hangi tanrı
dinleneceğiniz geceyi getirebilir Görmez misiniz
Gündüz saatlerinde sıcaklığın etkisi
uzadıkça insanlar gölgelere çekilip dinlenmek isterler.
Yaz mevsiminde gündüz birkaç saat uzadığı için,
geceye özlem duyarlar. Gündüz saatlerindeki hareketlilik esnasında
harcanan enerjiyi yeniden toplamak için hayatın bütünlüğü
açısından bir süre geceleyin dinlenmeye ihtiyaç vardır.
Bir an için hayatta kalacaklarını varsayarsak,
şayet kıyamete kadar hep gündüz olsa, ne yapacak
insanlar? Oysa eğer hep gündüz olsa, insanlık
hayatı yok olma ve durma tehlikesi ile karşı
karşıya kalır.
Dikkat edin, her şeyi bir plana göre hareket eder.
Evrende yer alan büyük-küçük her şeyin bir programı
vardır. Her şey Allah katında bir ölçüye göre
belirlenmiştir:
"Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği
rızkı aramanız için gündüzü yaratmıştır.
Belki artık şükredersiniz."
Çünkü gece dinlenme ve huzur demektir. Gündüz ise, hareket
demektir yorulma ve Allah'ın lütfuna yönelme demektir.
İnsanlara ne verilmişse, Allah'ın lütfundandır.
"Belki şükredersiniz." Yüce Allah'ın
size bahşettiği nimetlere, size yönelik rahmete, gece
ve gündüzün dönüşümlü olarak meydana gelmesi
şeklindeki planı ve seçimine ve hayata egemen olan tüm
yasalara karşılık şükredesiniz diye. Bütün
bu yasaları, siz belirlememişsiniz. Onları bir
rahmet, bir bilgi ve uzun süreli alışkanlıktan ve
tekrardan dolayı farkında
olmadığınız bir hikmet uyarınca seçip
belirleyen yüce Allah'dır.
Bu gezintiler, kısa ve çabucak biten bir kıyamet
sahnesi ile son buluyor. Burada, Allah'ın
ortaklarının olduğuna ilişkin müşriklerin
asılsız iddialarını reddetme, çürütme amacı
ile bir soru yöneltiliyor. Sorgulama ve hesaplaşma
anında eriyip silinen, asılsız ve boş
iddiaları ile karşı karşıya
bırakılıyorlar: