27- Kızların babası; "Bana sekiz yıl
çalışmana karşılık bu iki
kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer bu
süreyi on yıla tamamlarsan o senin tarafından bir
iyiliktir. Ben sana zahmet vermek istemem. İnşallah,
beni iyi kimselerden bulacaksın" dedi.
İşte böyle, adam gayet açık ve sade bir dille
hangisi olduğunu belirtmeden kızlarından birini
Musa'ya öneriyor. Belki de adam; daha önce de belirttiğimiz
gibi delikanlı ile arasında
karşılıklı güven ortamı oluşan
kızının hangisi olduğunu sezmişti. Adam
kızını nikahlamasını istiyor ve bundan
utanmıyor. Bir aile kurmayı, bir yuva
oluşturmayı öneriyor, bunda da utanılacak bir
şey yoktur. Sıkılmaya, çekingen davranmaya, dolaylı
sözlerle ima etmeye gerek yoktur. Normal fıtrattan sapan,
yapay boş vé anlamsız geleneklere kul-köle olan
toplumlarda görülen zorlamalara, törelere gerek yoktur. Bu tür
toplumlarda yaygın bu anlamsız gelenekler babayı ya
da kızın velisini, kızını veya kız
kardeşini ya da bir yakını, ahlâkını ve
dinini beğendiği, evlilik hayatını
sağlıklı bir şekilde yürüteceği
yeterlilikte olduğunu düşündüğü birine sunmasına
engel oluştururlar. Bu toplumlarda erkeğin ya da
velisinin yahut vekilinin ilk adımı atması bir
zorunluluktur. Aksi taktirde teklifin, kız tarafından
gelmesi yakışık almaz. Bu tür sapık
toplumların çifte standartlarından biri de şudur:
Bu toplumlarda genç erkekler ve kızlar serbestçe buluşur,
birbirleriyle konuşur, kaynaşırlar. Nişan ve
evlilik niyeti söz konusu olmadan birbirlerinin vücutlarının
gizli yönlerini görürler. Ama nişanlanma önerilince ya da
evlilikten söz edilince birden herkesi yapmacık bir utanma
alır, araya aşılması güç engeller konur. Açıklığa,
sadeliğe ve kolaylığa engel olurlar.
Peygamber efendimiz-salât ve selâm üzerine olsun- döneminde
babalar kızlarını erkeklere önerirlerdi. Hatta
bizzat peygambere-salât ve selâm üzerine olsun gidip
kendileriyle evlenmesini, olmasa uygun gördüğü biriyle
evlendirmesini isterlerdi. Bütün bunlar açık bir dille,
tertemiz duygularla, güzel bir edeple ifade edilirdi. Hiç
kimsenin onuru incinmez, kesinlikle utanç duymazdı. Nitekim
Hz. Ömer -Allah ondan razı olsun- kızı
Hafsa'yı Hz. Ebu Bekir'e önermiş ama Hz. Ebu Bekir ses
çıkarmamıştı. Sonra Hz. Osman'a sunmuş o
da mazeret belirtmişti. Peygamber efendimiz-salât ve selâm
üzerine olsun- bunları duyunca "belki de yüce Allah
her ikisinden daha iyi birisini ona nasip eder" diyerek Hz.
Ömer'in gönlünü hoş etmişti. Daha sonra
peygamberimiz Hz. Hafsa ile evlenmişti. Yine bir gün bir kadın
peygamberimizden -salât ve selâm üzerine olsun- kendisiyle
evlenmesini istemişti. Fakat peygamberimiz mazeret bildirerek
kendisiyle evlenemeyeceğini belirtmişti. Bunun üzerine
kadın istediği bir kişiyle evlendirmek üzere
velayetini -evlendirme yetkisini- ona bırakmıştı.
Peygamberimiz de onu Kur'an'dan iki sure ezbere bilmekten
başka mal varlığı bulunmayan bir adamla
evlendirmişti. Adam kadına bu iki sureyi öğretmiş
bu da kadının mehri yerine geçmişti.
İşte İslâm toplumu, aile binasını,
organik yapısını, bu derece sade ve
aydınlık bir ortamda gerçekleştiriyordu. Herhangi
bir zorlamaya, lafı evirip çevirmeye, yapmacık ve
eğri büğrü tavırlara yer vermeden...
Hz. Musa'nın yanındaki yaşlı adam da böyle
yapmıştı. Musa'ya bu öneride bulunmuş ve
kendisine zorluk çıkarmayacağına, ağır
işlere koşturup yormayacağına söz vermişti.
Allah'ın izniyle davranışları ve sözüne bağlılığı
açısından Musa'nın kendisini iyi bir insan olarak
bulmasını dilemişti. Bu da yüce Allah'a karşı
kendisinden söz ederken insanın takınacağı güzel
bir edep tavrıdır. Bu yaşlı adam da
kendisini temize çıkarmıyor, kesinlikle iyi bir insan
olduğunu söylemiyor. Sadece öyle biri olmayı ümid
ediyor, bu işi de yüce Allah'ın iradesine
bırakıyor.
Hz. Musa öneriyi kabul ediyor, sözleşmeyi uyguluyor;
aynı açıklık ve dikkatlilikle. Ve Allah'ı
şahit tutuyor.