23- Medyen suyuna geldiğinde, kuyunun başında
insanların hayvanların, suladıklarını gördü.
Onlardan başka, hayvanlarını sudan
alıkoyan iki kız gördü. Onlara; "Derdiniz nedir?"
dedi. Dediler ki; "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz
onların içine sokulup hayvanlarımızı
sulamayız. Babamız çok yaşlıdır, onun için
bu işi biz yapıyoruz. "
24- Musa onların hayvanlarını suladı, sonra
gölgeye çekildi; "Rabb'im, doğrusu bana
indireceğin her hayra muhtacım" dedi.
Medyen bölgesindeki bir su kaynağına
ulaşması ile birlikte meşakkatli ve uzun
yolculuğu sona ermişti. Suyun başına
geldiğinde yorgun ve bitkindi. O sırada, Hz.
Musa'nınki gibi bozulmamış bir fıtratın,
insani özelliklerini yitirmemiş bir nefsin rahatsız
olacağı, kaldıramayacağı bir sahne ile
karşılaşıyor. Çobanların sulamak üzere
hayvanlarını suyun başına sürdüklerini, öte
yandan iki kadının da hayvanlarını suyun
başına süremediklerini görüyor. Oysa insani
özelliklerini yitirmemiş ve fıtratları
bozulmamış insanlara yakışan, öncelikle iki
kadının hayvanlarına su içirmelerine, sürülerini
aradan çıkarmalarına müsaade etmektir. Normal olan
erkeklerin onlara yol verip yardımcı
olmalarıdır.
Yurdundan kaçan, kovalanan ve uzun yolculuktan yorgun düşmüş
olan Musa-selâm üzerine olsun- böylesine anormal ve çirkin bir
tablo karşısında yorgunluğunu,
yabancılığını bahane ederek oturup
dinlenmiyor. Tam tersine kalkıp o iki kadının
yanına gidiyor ve bu tuhaf durumlarının nedenini
soruyor:
"Onlara, derdiniz nedir? dedi."
"Dediler ki; ;Çobanlar sulayıp çekilmeden biz onların
içine sokulup hayvanlarımızı sulamayız.
Babamız çok yaşlıdır Onun için bu işi
biz yapıyoruz."
Kadının kenara çekilmelerinin, koyunlarını
arkada bırakıp suyun başına gitmekten
alıkoymalarının nedenini anlattılar. Neden
anlaşılmıştır, zayıflık...
Onlar kadındırlar, bu çobanlarsa erkek. Babaları
da çobanlık yapamayacak bu adamlarla mücadele edemeyecek
kadar yaşlıdır. Bunun üzerine Hz. Musa gayrete
geliyor, bozulmamış fıtratı harekete geçiyor.
Gerekeni yapmak üzere öne atılıyor. Onurlu ve
saygın erkeklerin yapması gerektiği gibi önce iki
kadının sürüsüne su içirmek için öne geçiyor.
Oysa Hz. Musa bilmediği bir yerde yabancı biridir.
Burada bir dayanağı, bir yardımcısı
yoktur. Üstelik azıksız, hazırlıksız çıktığı
bir uzun yolculuktan geldiği için son derece yorgun ve
bitkindir de. Öte yandan yurdundan kovulmuş birisidir,
peşinde acımasız düşmanlar var. Ne var ki, bütün
bu olumsuzluklar onu insanlığın, mertliğin ve
iyiliğin gereklerini yerine getirmekten, tertemiz
ruhların yakından tanıdığı tabi
hakkı gerçek yerine koymaktan alıkoymuyor.
"Musa onların hayvanlarını suladı."
Bu da yüce Allah'ın gözetimi altında
yetişen ruhun soyluluğunu gösteriyor. Aynı zamanda
uzun bir yolculuk sonucu oldukça yorgun düşmüş
olmasına rağmen onun caydırıcı, heybetli
gücüne de işaret etmektedir. Belki de, çobanların içine
korku salan güç onun bedensel gücünden çok ruhsal gücü olmuştur.
Çünkü insanlar daha çok kalplerin ve ruhların gücünden
etkilenirler:
"Sonra gölgeye çekildi." Bu ifade o
günlerin kavurucu ve sıcak günler olduğuna, Hz.
Musa'nın yolculuğunun bu sıcak ve kavurucu günlerde
gerçekleştiğine işaret ediyor.
"Rabb'im, doğrusu bana indireceğin her hayra
muhtacım dedi."
Hz. Musa -selâm üzerine olsun- bedeniyle maddi ve
esenlik verici gölgeye sığınırken ruhuyla ve
kalbiyle de geniş ve engin bir gölgeye, kerim ve iyilik sahibi
yüce Allah'ın gölgesine sığınıyor: "Rabb'im,
doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım." Rabb'im
ben gurbetteyim, kimsesizim. Rabb'im ben fakirim. Rabb'im ben
yalnızım. Rabb'im ben zayıfım. Rabb'im senin lütfuna,
iyiliğine ve keremine muhtacım.
Biz bu sözler arasında bu kalbin çırpınışını,
güvenilir bir koruyuculuğa, sàğlam bir dayanağa,
esenlik veren engin bir gölgeye sığınışını
işitiyoruz. Yakın bir duayı, kalbin tüm duygularını
ifade eden bir fısıldamayı, dostça bir yaklaşımı,
derin bir bağlılığı duyuyoruz.
"Rabb'im, doğrusu bana indireceğin her hayra
muhtacım."
EVLİLİK ÖNCESİ SADE VE SAĞLIKLI
TEKLİFLER
Biz Hz. Musa ile -selâm üzerine olsun- birlikte dua sahnesine
dalmışken ayetlerin akışı kurtuluş
sahnesini göstermede acele ediyor. Bu amaçla duaya verilen cevabın
ne kadar çabuk geldiğini vurgulamak için ayette çabukluk
ifade eden "fa" bağlacı kullanılıyor.
Sanki gök koşuyor ve yalvaran bu yabancı kalbin
duasına cevap veriyor.