7- Musa'nın annesine, "Çocuğu emzir.
Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan bir
sandık içinde suya bırak, korkma, üzülme, biz onu
tekrar sana vereceğiz ve onu peygamber yapacağım"
diye bildirmiştik.
Aman Allah'ım! Ne müthiş kudret! Ey Musa'nın
annesi, onu emzir, Ama o senin kucağındayken, senin gözetimindeyken
başına bir şey gelmesinden endişelendiğin
zaman, onun ağzında senin memen varken ve o gözlerinin
önündeyken onun adına korktuğun zaman, "Bir
sandık içinde "Korkma üzülme" O burada suda
öyle bir elin kontrolündedir ki, onun yanında olmanın
dışında güvenli bir ortam yoktur. Bu elin yanında,
onun gözetiminde olduktan sonra artık hiçbir şeyden
korkulmaz. Korkular bu elin kontrolündeki bölgeye yaklaşamaz.
Bu el ateşi serin ve yakmaz hale getirir. Denizi bir
sığınağa bir yatağa dönüştürür.
Ne zorba, azgın Firavun ne de yeryüzünün diğer
tağutları bu elin kontrolündeki güvenli, üstün ve
saygın koruluğa yaklaşmaya cesaret edebilir. "Biz
onu tekrar sana vereceğiz."
Şu halde onun hayatından endişelenmeye,
uzaklığından dolayı üzülmeye gerek yok. "Onu
peygamber yapacağız." İşte
yanına ilişkin bir müjde... Ve işte en
doğrusunu söyleyen yüce Allah'ın sözü.
Bu, Musa kıssasının ilk sahnesidir. Ne
yapacağını, korkudan titreyen, endişeli ve
kederli bir annenin hali. Bu arada güven veren, rahatlatan,
geleceğe ilişkin bir müjde içeren bir ilham alan bir
annenin sahnesi... Bu ilham, (ayetin orjinalinde geçtiği
gibi) bu vahiy korkudan titreyen, şaşkın durumda
bekleyen bu annenin kalbine bir serinlik ve bir esenlik gibi
iniyor. Ayetlerin akışı Musa'nın annesinin bu
vahiy, bu ilhamı nasıl
algıladığını ve gereğini nasıl
yerine getirdiğini belirtmiyor. Sadece bir daha açılmak
üzere bu sahnenin perdeleri indiriliyor. Perdeler açılınca
kendimizi ikinci sahnenin karşısında buluyoruz.
8- Nihayet Firavun ailesi onu buldu ve aldı. Çünkü o,
sonunda kendileri için bir düşman ve dert olacaktı.
Şüphesiz Firavun, Haman ve askerleri suçlu oldukları için
yanılıyorlardı.
Bu mudur güvende olmak? Verilen söz bu muydu? Bu muydu müjde?
Zavallı kadıncağız çocuğu adına
Firavun ailesinden çekinmiyor muydu? Onlar çocuğunu görecekler
diye korkudan titremiyor muydu? Hem zaten çocuğunun Firavun
ailesinin eline düşmesinden korkmuyor muydu?
Evet!.. Ama kudret eli meydan okuyor. Açıktan açığa
ve dolaysız olarak işe müdahale ediyor. Firavun'a,
Haman'a ve her ikisinin ordularına meydan okuyor... Çünkü
onlar saltanatları, tahtları ve kişisel
egemenlikleri açısından korktukları için Musa'nın
kavminden doğan erkek çocukları izliyorlardı.
Herhangi bir erkek çocuğu ellerinden kaçıp
kurtulmasın diye Musa'nın kavminin üzerine gözcüleri
dikmiş, aralarına ajanlarını
salmışlardı. İşte kudret eli,
aramalarına yorulmalarına gerek kalmadan bir erkek çocuğunu
kucaklarına atıyor. Hem de hangi çocuğu? Hepsinin
yok olmasına neden olacak bir çocuğu! İşte
kudret eli bu çocuğu her türlü güçten, her türlü
plandan yoksun, kendini savunamayacak kadar çaresiz bir durumda
onlara teslim ediyor. Azgın, kanlı diktatör Firavun'un
onu korumasını sağlıyor. Firavun'un onu,
İsrailoğulları'nın evlerinde, doğuran
kadınlarının bağrında aramasına
gerek kalmıyor artık.
Sonra, işte bu ilahi kudret buradaki amacı meydan
okuyan bir tavırla, açıkça duyuruyor:
"Sonunda kendileri için bir düşman ve dert
olacaktı."
Onlara meydan okuyan bir düşman olsun; içlerine sıkıntı,
endişe salan biri olsun diye.
"Şüphesiz Firavun, Haman ve askerleri suçlu
oldukları için yanılıyorlardı."
Peki bu nasıl olacaktı? Musa her türlü güçten,
her türlü önlemden yoksun olarak onların ellerindeyken bu
hedef nasıl gerçekleşecekti? Bırakalım da
ayetlerin akışı cevabı versin:
9- Firavun'un karısı; "İkimizin de gözü
aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur ya
da onu evlat ediniriz"dedi. Onu almakla hata ettiklerini
bilmiyorlardı.
Bundan önce Firavun'un sarayının, kendisine
karşı onu himaye etmesini sağladığı
gibi, kudret eli şimdi de yine Firavun'a karşı
karısının kalbini Musa'yı korumaya yöneltiyor.
İşte bu ince ve şeffaf sevgi perdesiyle onu
korumuştu. Silahla, mevkiyle veya malla değil. Onu
kadının kalbindeki duygusallıkla, sevgiyle
korumuştu. Bu sevgi aracılığı ile
Firavun'un katılığını, sertliğini
yumuşatmış, hırsına ve önlem alma eğilimine
engel olmuştu. Yüce Allah'ın bu zayıf ve güçsüz
çocuğu, sadece bu ince ve şeffaf perdeyle Firavun'a
karşı koruması hiç de zor değildi!
"ikimizin de gözü aydın!"
Halbuki kudret eli onu Firavun'u karısı hariç-
hepsine düşman olsun, içlerine sıkıntı
salsın diye kucaklarına atmıştı:
"Onu öldürmeyin."
Oysa Firavun'un ve ordularının yerle bir edilmesi
onun eliyle gerçekleşecektir.
"Belki bize faydası dokunur ya da onu evlat ediniriz."
Ama ilahi takdir, uzun zamandan beri korktukları felaketi,
o çocuğun varlığının gerisinde
saklıyordu.
"Onu almakla hata ettiklerini bilmiyorlardı."
Kendilerine meydan okuyan, kendilerini alaya alan,
dilediğini yapabilen bu gücün farkında değillerdi.
Böylece ikinci sahne sona eriyor ve bir süre için perde
iniyor.