31- Cennet Allah'a karşı gelmekten sakınanlara
yaklaştırılır, zaten uzak değildir.
32- İşte size vaadedilen budur. Daima tevbe ile
Allah'a dönen, O'nun buyruklarını koruyan.
33- Görmediği Rahman'dan korkan ve Allah'a yönelmiş
bir kalble gelen sizlere, hepinize söz verilen yerdir.
34- "Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü
budur" denir.
35- Orada istedikleri herşey vardır.
Katımızda daha fazlası da vardır.
Her kelimede ve her harekette ağırlama ve müttakileri
şereflendirme göze çarpıyor. Cennet takva sahiplerine
yaklaştırılıyor, ayaklarına getiriliyor.
Cennete yürümek zahmetine katlanmıyorlar. Aksine onlar
cennete değil, cennet onlara geliyor. "Zaten uzak
değildir." Cennetle birlikte Allahu Teala'nın
hoşnudluğu da karşılıyor onları.
Yüceler yücesi tarafından böyle niteleniyor onlar. Ve
Allah'ın ölçüsünde, Allah'a dönen, O'nun koyduğu
sınırları aşmayan, Rahmandan görmedikleri
halde korkanlar, Rabb'lerine itaat edip boyun eğen kimseler
olduklarını öğreniyorlar.
Sonra onların esenlikle bir daha çıkmamak üzere
cennete girmelerine izin veriliyor.
"Oraya esenlikle girin; işte sonsuzluk günü budur."
Sonra onların durumlarını yüceltmek ve
Rabb'lerinin katında sınırsız nasipleri
olduğunu açıklamak için yüceler yücesinden izin çıkıyor.
"Orada istedikleri herşey vardır.
Katımızda daha fazlası da vardır." Onlar
ne kadar isterlerse istesinler asla kendilerine
hazırlanmış olan nimetleri sıralamış
olamazlar. Rabb'lerinden gelecek fazlalığın bir
sınırı yoktur.
Ve artık surenin son kesiti geliyor. Sanki bu son bölüm
surenin müziğinin de son vurgusu olmakta, en güçlü
namelerini çok hızlı dokunuşlarla
tekrarlamaktadır sure. Bu son bölümde tarihe ve geçmişlerin
akıbetlerine değiniliyor. Açık olan kainat ve onun
gözler önündeki kitabı ele alınıyor. Ve bu son bölümde,
yeni bir tablo içinde, yeniden dirilme ve mahşere gelme ve
bu dokunuşların yanı sıra, kalplere ve
duygulara derin ilhamlar veren yönlendirmeler de yer alıyor.
36- Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte
onlar bunlardan daha güçlü idiler. Buna rağmen ölümden
kurtulmak için memlekette delikler aradılar. Kurtuluş
var mı?
37- Doğrusu bunda, kalbi olana veya şahid olarak
kulak veren kimse için bir öğüt vardır.
38- Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında
bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir
yorgunluk dokunmadı.
Bu dokunuşların tümü her ne kadar surenin başında
geçmişse de, sonunda bir kez daha sunulunca bu hız ve
bu yoğunlukla yeni bir etki ve yeni bir dokunuş
kazanıyor. Ve bu dokunuşlar insanın his ve
duygularına surenin başında etraflıca
anlatıldığında bıraktığı
tatdan daha başka bir tad veriyorlar. İşte bu
Kur'an-ı Kerim'in hayret verici bir özelliğidir.
Kur'an'da daha önce buyurulmuştu ki: "Onlardan önce
Nuh kavmi, Ras halkı ve Semud kavmi de
yalanlamıştı."
"Ad,
Fir'avn ve Lut'un kardeşleri de." "Eyke halkı
ve Tubba' kavmi de. Bütün bunların hepsi peygamberleri
yalanladılar da üzerlerine tehdidim hak oldu." (Kaf
Suresi, 12,13,14)
Burada ise şöyle buyurmaktadır: "Biz
onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Gerçekte onlar
bunlardan kurtulmak için memlekette delikler aradılar.
Kurtuluş var mı?"
Kur'an-ı Kerim'in her iki yerde de işaret ettiği
gerçek aynı gerçektir. Fakat bu ayette birinci ayetteki
şeklinden bambaşka yeni bir biçimdedir.
Sonra Allah Teala bu şekle geçmiş nesillerin
hareketlerini eklemektedir. Nesiller diyar diyar yürümekte,
hayat ve geçim araçlarını
araştırmaktadırlar. Ve sonra bu nesilleri, içinden
hiçbir kimsenin sıyrılıp
kurtulamıyacağı, hiçbir kaçış ve
kurtuluşun olmadığı kutsal kudret elinin avucu
içinde tutuklanmış görmekteyiz. "Kurtuluş
var mı?"
Bunun ardından ciddiyet ve canlılığı
daha da artıran bir ifade yer almaktadır: "Doğrusu
bunda, kalbi olana veya şahid olarak kulak veren kimse için
bir öğüt vardır."
Geçmiş nesillerin başına gelenlerde elbette öğüt
vardır. Ama bu öğüt kalbi olanadır. Bu
dokunuşlardan ibret almayan kimsenin ya kalbi ölüdür ya da
oldum olası hiç kalbi yoktur. Hayır hayır buna da
gerek yoktur. Öğüt ve ibret almak için, surede yer alan
hikayeye can-ü gönülden ve uyanık olarak kulak vermek
yeterlidir. O zaman hikaye gönüllerde gereken etkisini
gösterecektir. Çünkü bu haktır ve gerçektir. Gerçekten
insan ruhu, geçmişlerin acı akıbetleri konusunda
son derece hassastır. En küçük bir uyanıklık ve
en ufak bir dikkat, bu gibi etkileyici ve coşturucu yerlerde
ruhlara ilham veren duyguların ve hatıraların
coşması ve harekete geçmesi için yeterlidir.
Allah Teala daha önce kainat kitabından bazı
sayfalar sunmuştu. "Üzerlerindeki göğe
bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl
donatmışız? Onda hiçbir çatlak ta yoktur."
"Yeryüzünü de yaydık, ona sağlam dağlar
yerleştirdik, onda her güzel çifti bitirdik."(Kaf
Suresi, 6-7)
Burada ise şöyle buyurmaktadır: "Andolsun
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları
altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı."
Allah Teala burada birinci dokunuşa şu gerçeği
ekliyor: "Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı" gerçeğini.
Bu ifade, şu hayret verici mahlukat içinde yaratmanın
ve yoktan var etmenin kolaylığını ifade
etmektedir. O halde ölüleri diriltmek ne kadar kolaydır?
Çünkü bu göklere ve yeryüzüne oranla çok basit ve çok
önemsiz bir şeydir. Ve bunun arkasından da yine yeni
bir ilham ve yeni bir duygu yüklü ifade gelmektedir: