24- Allah: "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı
nankörü."
25- "Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi."
26- "O ki Allah ile beraber başka tanrılar
edindi, bundan dolayı onu çetin bir azaba atın."
Bu niteliklerin bir bir sıralanışı, içinde
bulunulan durumun sıkıntı ve şiddetini daha da
artırmaktadır. Çünkü bu ifade, sıkıntı
ve dehşet dolu bir durumda Kahhar ve Cebbar olan
Allah'ın gazabını göstermektedir. Çünkü bu
nitelikler de
çirkin
ve cezanın şiddetini artırmaya layık
niteliklerdir. İnkarcı:.. İnatçı... Mali yükümlülüklerini
yerine getirmeyen... Zalim... Kuşkucu... Allah'tan başka
bir ilah edinen... Ve ayet bu niteliklerden sonra vurgulamaya hiç
de gerek olmayacak kadar açık bir durumu vurgulama ile bu
sahnenin sonuna ulaşmaktadır: "Bundan
dolayı onu çetin bir azaba atın: '
Hemen içine atılması emrolunan cehennemdeki yeri böylece
beyan olunmaktadır.
İşte o zaman arkadaşı korkup titremekte ve
yaptığı her fenalıkta arkadaşı ve
yandaşı olması bakımından kendisine
gelebilecek suçlamadan sıyrılmaya koyulmaktadır.
27- Yanındaki arkadaşı dedi ki: "Rabb'imiz,
ben onu azdırmadım, zaten o
kendisi derin bir
sapıklık içinde idi."
Belki de buradaki arkadaş, tüm amellerinin yazıldığı
defteri sunan ilk arkadaşı değildir. Belki de
buradaki arkadaş, kendisini azdırıp saptırmak
için başına musallat edilen şeytandır.
Şimdi ise şeytan onu
azdırdığını inkar ederek ondan
uzaklaşıyor ve kendisini zaten sapık bulduğunu
bu yüzden de saptırmalarına kulak verdiğini ifade
ediyor. Kur'an-ı Kerim'de buna benzer birçok sahneler vardır
ki, oralarda şeytan suç ortağı olan insandan aynen
bu şekilde sıyrılıp uzaklaşır. Ancak
birinci ihtimal de uzak bir ihtimal sayılmaz. Yani
arkadaşı, amellerini kaydeden melek de olabilir. Fakat
durumun dehşeti meleği onun yaptıklarından
uzaklaştıracak kadar günahsız olduğu halde günahsız
olduğunu ifade ettirecek kadar kendinden geçirmektedir. Ve o
bu suçluya eşlik etmekle birlikte yaptıklarından
hiçbirisinin katılmadığını açıklâmaktadır.
Suçsuz birisinin suçsuz olduğunu ifade etmesi,
insanı sarsan dehşeti ve kendinden geçiren sıkıntıları
ne güzel ifade ediyor!
Ve işte burada kesin hüküm geliyor ve her söze nokta
koyuyor:
28- Allah: "Huzurumda çekişmeyin. Ben size daha
önce uyarı göndermiştim."
29- '`Benim katımda söz değişmez; Ben kullara
asla zulmetmem" der
.
Burası çekişme yeri değildir. Daha önce her
amelin karşılığı, belirlenmiştir.
Her yapılan kaydedilmiştir değiştirilmez. Ve
herkes ancak yaptığından dolayı
cezalandırılır. Kimseye zulmedilmez. çünkü cezayı
veren en adil hüküm sahibidir.
Böylece korku ve dehşet dolu hesap tablosu son buluyor,
ancak sahnenin hepsi bitmiyor, aksine ayetin devamı sahnenin
bir başka korkunç yönünü daha gözler önüne seriyor:
30- O gün cehenneme: "Doldun mu?" deriz. "Daha
yok mu?" der.
Bu tablonun tamamı karşılıklı
konuşma tablosudur. Ve bu tabloda cehennem,
karşılıklı konuşmayı gerçekleştiren
bir taraf olarak ortaya çıkıyor. Soru ve cevaplarla
hayret ve dehşet verici bir tablo çıkıyor ortaya...
İşte tüm inkarcı ve inatçılar. Malı yükümlülüklerini
yerine getirmeyenler, zalimler ve şüpheciler... Bu yığın
yığın insanlar ardarda cehenneme
atılıyorlar, küme küme cehenneme yuvarlanıyorlar.
Sonra cehenneme sesleniliyor: "Doldun mu?" Yeter
mi? Fakat cehennem yediklerinin tadına
varırcasına daha da tutuşuyor. Ve yemeğe düşkün
obur bir
kimsenin doygunluğu içinde "Daha
yok mu?" diyor.
Aman ne dehşetli,
ne korkunç bir
manzara...
Bu dehşetin karşı yakasında
başka bir tablo daha var. Rahat mı rahat. Candan mı
candan. Güzel mi güzel. Hoş mu hoş. Bu sahnede cennet
var. Bu cennet müttakilere yaklaştırılıyor,
yaklaştırılıyor nihayet güzel bir karşılama
ve şereflendirme ile yakından karşılarına
çıkıyor.