O

Kaf

O

   

1- Kaf. Şerefli Kur'an'a andolsun!

2- Kafirler aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da "Bu şaşılacak bir şeydir" dediler.

3- Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu uzak bir dönüştür.

Surenin ilk kesiti bu... Bu ilk kesit yeniden dirilme konusunu ve müşriklerin bunu inkar etmelerini ve bunun sözkonusu edilmesine ve üzerinde konuşulmasına hayret etmelerini ele almaktadır. Fakat Kur'an-ı Kerim, sadece bunların bu konuyu inkar etmelerine değinip de bunu çözüme bağlamakla kalmıyor, aksine, müşriklerin eğri olan kalplerine sesleniyor, gönüllerini Hakka çevirmek ve kalplerindeki eğriliği düzeltmek için sesleniyor onlara... Ve Kur'an-ı Kerim herşeyden önce, bu kalpleri uyandırmaya ve kökünden sarsmaya çalışıyor. Böylece Kur'an-ı Kerim, bu kalplerin şu varlık aleminin özünde bulunan büyük gerçekleri algılayabilmelerini hedefliyor. Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim yeniden dirilmeyi isbat etmek için müşriklerle zihinsel münakaşalara girmiyor. Aksine, düşünebilsinler ve ibret alabilsinler diye kalplerini canlandırmaya çalışıyor ve çevrelerinde hemen yanı başlarında var olan gerçeklerden etkilensinler de tepki göstersinler diye vicdanlarına dokunmaya çalışıyor. İnsanların ruhlarını eğitmeye çalışanların yararlanacakları örnek bir eğitim dersidir bu...Sure yeminle başlıyor. Kaf harfi ile, bu harf gibi harflerden oluşan şerefli Kur'an üstüne yeminle başlıyor. Hatta "Kaf" harfi Kur'an kelimesinin ilk harfidir. Ancak yüce Allah burada Kur'an üstüne yemin ederken bu yemini, neyi güçlendirmek için yaptığını belirtmiyor. Bu yemin daha sözün başında bir yemin olduğuna göre kendisi başlı başına bir uyarma ve önem verme mesajı veriyor. O halde durum önemlidir. Yüce Allah sözüne yeminle başlıyor. O halde durum çok önemlidir! Herhalde söze böyle başlanmasından gaye de bu olsa gerektir. Çünkü, surenin başında yer alan yemin his ve kalpte gerekli etkiyi gösterdikten sonra yüce Allah "bel" harfi yeminle güçlendirilecek konudan dikkatleri başka yöne çekiyor. Ve müşriklerin, Peygamberin şerefli Kur'an'da getirmiş olduğu yeniden dirilme ve mezardan çıkma ile ilgili haberlere hayret etmeleri ve bunları yadırgamaları üstüne sanki yeni bir söz açıyormuş gibi başlaması bunu gösteriyor.

"Kafirler aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da `Bu şaşılacak birşeydir' dediler."

"Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu uzak bir dönüştür."

Bilakis onlar kendilerine içlerinden bir korkutucu geldi diye hayret ettiler. Oysa bu konuda hayret edecek birşey yoktur. Aksine normal bir sağduyunun kolayca ve gönül huzuru ile kabulleneceği normal bir durumdur bu... Yüce Allah'ın insanların arasından kendileri ile aynı hisleri duyan, aynı şeyleri hisseden, kendi dillerini konuşan, hayatlarında ve faaliyetlerinde kendilerine ortak olan dürtülerini ve arzularını anlayan, güçlerini ve tahammül derecelerini bilen bir kimseyi seçmesi normal bir durumdur. Yüce Allah onların aralarından biriyle birini gönderir ki oldukları gibi devam edecek olurlarsa kendilerini bekleyen felaket konusunda onların dikkatini çeksin, doğru yöne nasıl yöneleceklerini onlara bildirsin ve kendisi aralarında yükümlülükleri ilk yüklenen kişi olarak bu yeni yönelişin kendilerine getirdiği yükümlülükleri kendilerine bildirsin diye...Müşrikler peygamberlik kurumunun bizzat kendisini garip karşılamışlar. Ve -özellikle- de bu uyarıcı Peygamberin kendileri ile ilk konuştuğunda söz etmiş olduğu yeniden dirilme konusuna hayret etmişlerdir. Bir kere islam inanç sisteminde "yeniden dirilme" konusu temel esastır. Bu sistemde yeniden dirilme sistemin üzerine oturduğu ve bu sistemin gerektirdiği üniversel düşüncenin dayanağı olan temeldir. Bir müslüman batılı yok etmek için hak üzere olmalı, şerri ortadan kaldırmak için hayır yardımı ile onun karşısına dikilmelidir, kendisinden istenen budur. Ve yine yeryüzündeki tüm etkinliklerini bunları yaparken yüce Allah'a yönelerek ibadet haline getirmesi gerekir. Her amelin mutlaka karşılığı vardır. Bu karşılık yeryüzü yolculuğunda bazen elde edilemez. Ve yolculuğun en sonundaki kesin hesaba ertelenebilir. O halde mutlaka başka bir dünya olmalıdır ve yine mutlaka öbür dünyada hesab görülmesi için yeniden dirilme kaçınılmazdır... İnsanın ruhunda "ahiret" kavramı çökünce, bu inanç sisteminin kimliği ve yükümlülükleri kavramı kökünden çöker ve sarsılır. Ve böyle bir kişi asla islam yoluna doğrulup giremez.

Fakat o müşrikler bu konuya asla bu açıdan bakmamışlardır. Onlar bu konuya başka bir açıdan, son derece sığ, ölüm ve hayatın iç yüzünü ve yüce Allah'ın kudretinden herhangi bir yönü kavramaktan son derece uzak bir açıdan bakmışlardır. Ve demişlerdir ki: "Biz öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu uzak bir dönüştür."

O halde, onların düşüncesine göre, ölüp sonradan çürüyüp toprak olduktan sonra yeniden dirilme ihtimali zayıftır. Daha önce değindiğimiz gibi bu sığ bir düşüncedir. Çünkü bu dünyaya gelme mucizesi nasıl bir kez gerçekleşmiş ise bir daha tekrarı mümkündür. Nitekim bu yeniden dünyaya gelme mucizesi onların gözlerinin önünde her an meydana gelip durmaktadır. Ve kainatın her köşesinde kendilerini çepeçevre kuşatmaktadır. İşte Kur'an-ı Kerim'in bu surede kendilerinin dikkatlerini çektiği yön, bu yöndür.

Ancak biz, Kur'an'ın ve hayat sahnesinde kainata dair ayetlerinin dokunuşları ile yolculuğa çıkmadan önce, onların sözleri aktarılırken ve bunun üzerine yorum yapılırken canlanan, çürüme ve dağılma konusunun meydana getirdiği vurgu üzerinde durmak istiyoruz:

"Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz zaman mı?.."

O halde demek onlara göre insanlar ölüyorlar. Demek ki insanlar toprak oluyorlar. Müşriklerin sözlerinin aktarıldığı ayeti okuyan herkes direkt olarak kendine ve çevresindeki öteki canlılara çevirir bakışlarını... Ölümü, çürüyüp dağılmayı canlandırmak için çevirir bakışlarını... Hatta kafasında canlandırmak değil, aksine kendisi daha yeryüzünde canlı iken çevirir bakışlarını ve vücudunda çürümenin sinsi tedrici ilerlemesini hisseder. Canlı gönülleri ölüm kadar ürperten bir şey olamaz ve bir kalbi ihtiyarlık gibi sarsıp titretecek bir olgu da düşünülemez.

İlahi ifadenin devamı, toprağın ölülerin cesetlerini parça parça yiyip çürütmesini canlandırarak bu vurguyu derinleştirmekte ve vurgunun etkisini güçlendirmektedir.

 

 

O

 

O