DUYGULARIN TERBİYESİ
37- Yeryüzünde şımarıklık taslayarak yürüme.
Çünkü sen ne yeri delebilirsin, ve ne de boyca dağlara
erebilirsin.
İnsan, kalbini bütün kullarına egemen olan
yaratıcı bilincinden boşalttığı
zaman elindeki serveti, iktidarı, kuvveti veya güzelliğiyle
övünme. Böbürlenme hissine kapılır. Eğer
elindeki tüm nimetlerin Allah tarafından kendisine
verildiğini, Allah'ın gücü karşısında
çok zayıf olduğunu hatırlayıp anlayacak olsa
büyüklük taslaması söner, böbürlenmesi iner.
Yeryüzünde şaşkın ve şımarmış
bir şekilde değil, olgun bir şekilde gezinmeye
başlar.
Kur'an-ı Kerim bu kendini beğenmiş, üstünlük
taslayan, gururlu insanı zayıflığı,
acizliği ve basitliğiyle yüz yüze getirir.
"Sen ne yeri delebilirsin, ve ne de dağlar kadar yükselebilirsi
n."
İnsan bedeni itibariyle çok zayıf, çok cılızdır.
Allah'ın yaratmış olduğu büyük kütlelere
ulaşamaz. O ancak Allah'ın kuvvetiyle güçlüdür.
Allah'ın ona verdiği üstünlük sıfatıyla
üstündür. Allah'ın kendisine üflediği soluk ile
onurludur. İnsan ancak bu ruh vasıtasıyla Allah'la
iletişim kurabilir. O'nun gözetimi altında
olduğunu hissedebilir ve ancak bu şekilde O'nu
unutmayabilir.
Kur'an'ın kendisine çağırmış
olduğu kibir ve böbürlenmenin ortadan kaldırılmasıyla
oluşacak, alçak gönüllülük ve olgunluk insanın
Allah'a karşı ve insanlara karşı edebini
takınması ile gerçekleşecektir. Bu hem psikolojik
ve hem de sosyal bir edeptir. Ancak kalbi dar,
uğraşıları basit olan kof insanlar, bu edebi
bırakıp böbürlenmeye ve kendini beğenmeye
saplanabilirler. Böyle kimselerin
şımardığından ve nimetini inkâr ettiğinden
dolayı Allah'ın sevmediği gibi,
kabardığı ve üstünlük tasladığı için
de insanlar sevmezler.
Bir hadiste buyuruluyor ki:
"Kim Allah için alçak gönüllülük yaparsa, Allah onu
yükseltir. O kendi içinde basit
bir
insandır. Fakat insanların katında büyük bir
insandır. Kim de büyüklük taslarsa, Allah onu alçaltır,
O kendi içinde büyüktür. Fakat insanların katında
basit birisidir. Hatta o bu haliyle insanlara göre köpekten ve
domuzdan daha adi bir yaratıktır. (Bu
hadisi, İbn-i Kesir tefsirinde rivayet etmiştir.)
Çoğunluğu kötü işler ve sıfatların
yeralması ile ilgili olan bu emirler ve yasaklar,
Allah'ın bu kötü sıfatlardan
hoşlanmadığının ilan edilmesiyle sona
ermektedir:
38- Saydığımız bütün bu davranış
ve tutumların kötü olanları, Rabbin tarafından
çirkin ve iğrenç sayılmışlardır.
Bu açıklama emrin ve yasağın
kaynağına ilişkin bir özetleme ve hatırlatmadır.
Bu kaynağa göre Allah bu tür işlerin kötü alanlarından
hoşlanmamaktadır. Onların güzel ve emredilmiş
olanlarını ise sözkonusu etmemektedir. Zira, daha önce
belirttiğimiz gibi, burada öncelikle kötü sıfatların
ve fiillerin yasaklanması üzerinde durulmaktadır.
Bu emirler ve yasaklar, aynen başta olduğu gibi,
bunların Allah'a, tevhid inancına bağlanması
ve şirkten sakındırılmasıyla sona
ermektedir. Ayrıca yüce Allah'ın peygambere vahiy ile gönderdiği
Kur'an'ın bildirdiği hikmetlerden
bazılarının bunlar olduğu açıklanıyor:
39- Bunlar, Rabbinin sana vahiy yolu ile bildirdiği
bazı hikmetlerdir. Sakın Allah'ın
yanısıra başka bir ilaha tapma. Yoksa yerilmiş
ve Allah'ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme
atılırsınız.
Bu başlangıcı andıran bir sonuçtur.
İslâmın hayatı, binasını üzerinde kurduğu
ana ilkeye, Allah'ın bir kabul edilip, O'ndan
başkasına ibadet edilmemesi ilkesine doğrudan
bağlıdır.
İkinci ders, Allah'ın birliği ve ona ortak
koşma yasağıyla başlamış ve yine
aynı şeylerle sona ermiştir. İlk son
arasında hepsi de köklü tevhid ilkesine dayalı ve onun
üzerinde yoğunlaşan yükümlülükler, emirler,
yasaklar ve davranış kuralları
yeralmıştır... Önümüzdeki bu ders ise, Allah'a
çocuk ve ortak yakıştırma düşüncesini
reddetmek ile başlamakta, bu düşüncenin tutarsızlıklarını
ve çelişkilerini açıklamakta ve bütün bir evrenin
tek olan yaratıcıya yönelmiş olduğunu
vurgulayarak sona ermektedir:
"Evrendeki her varlık O'nu överek tesbih eder."
Ayrıca ahirette herkesin tekbir yere ve tekbir tarafa,
yani Allah'a döneceği, yerdeki ve göklerdeki tüm varlıkları
kuşatan tek ilmin sadece Allah'ın ilmi olduğu ve bütün
yaratıkların işlerinde gönlünce tasarruf ve yetki
sahibinin sadece Allah olduğu vurgulanıyor:
"Dilerse size merhamet eder, dilerse azaba çarptırır."
Konunun akışı içinde şirke dayalı
inanç sisteminin bütün tutarsızlıkları ortaya
konmakta, bu inanç yıkılıp gitmektedir. Gizlisiyle,
açığıyla, dünyası ve ahiretiyle bu
varlık aleminde yüce Allah yalnız başına
ibadete, yönelişe kudrete, tasarrufa ve hüküm yetkisine
tek başına sahiptir. Bütün bir varlık alemin
canlıların ve cansızların
katılımlarıyla gerçekleşen kapsamlı,
kuşatıcı bir nitelik ile
yaratıcısına yönelmekte ve onu noksan sıfatlardan
tenzih etmektedir.