İslâm, hayat dinidir. Barış dinidir. İslâma
göre haksız yere bir insanı öldürmek Allah'a ortak koşmadan
hemen sonra gelen büyük bir cinayettir. Hayatı veren
Allah'dır. Allah'ın izni olmadan ve O'nun
belirlediği sınırlar gözetilmeden bir başkası
onu sona erdiremez. Her insanın canı kutsaldır.
O'na dokunulamaz. Koruma altındadır. Ancak haketmesi
istisna. Bir insanın öldürülmesini helâl kılan bu
hak ise, belirli ölçülere bağlanmıştır.
Kapalı hiçbir tarafı yoktur. Bu konu insanların görüşlerine
bırakılmamıştır. Onların
isteklerinden etkilenmez. Buharî ve Müslim'de yeralan bir
hadiste, Peygamberimiz -salât ve selâm üzerine olsun- şöyle
buyurmuştur Allah'dan başka ilah
olmadığına, Muhammed'in elçisi olduğuna
tanıklık eden bir müslümanın kanı ancak üç
durumda helal olabilir. 1- Cana karşılık can olarak
2- Evli olduğu halde zina ederek 3- Dinini bırakıp
cemaatten ayrılarak.
Birinci madde adalete dayalı kısas ilkesini ifade
etmektedir. Yani insan bir kişiyi öldürürse, öldürülür.
Zira her insanın hayat hakkı garanti altına
alınmıştır. "Kısasta sizin için
hayat vardır." (Bakara Suresi 179) Evet kısasta
hayat vardır. Çünkü bir başkasını
haksız yere öldürmeyi planlayan kimse ister-istemez
kendisini bekleyen kısası da düşünecektir. Ve bu
çirkin eyleme girişmeden önce bu ceza onu yıldıracaktır.
Ayrıca kısasta şu açıdan da hayat vardır:
Kısas, kan sahiplerinin elini kana bulamalarını
engeller. Öç alma duygularının körüklenmesini önler.
Onların sadece katili öldürmeleriyle durdurulamayacak ve
öç almada ileri gidebilecek öfkelerini frenler. Böylece karşılıklı
olarak öç almalar ve oluk oluk kanın akmasına yolaçacak
girişimler bu yolla durdurulmuş olur. Kısas
ayrıca her kişinin kendi kişiliğinden emin
olmasını ve kısas ilkesinin adaletine gönülden
inanmasını sağlaması açısından da
bir hayattır. Böyle bir güven ortamında her insan güven
içinde çalışır ve çalışmasının
ürününü elde eder. Böylece İslâm ümmeti bütünüyle
hayat dolu bir nitelik kazanır.
İkinci madde, hayasızlığın
yayılmasıyla ortaya çıkacak öldürücü
bozgunculuğu engellemeyi açıklamaktadır. Daha
önce de değindiğimiz gibi zina bir tür öldürme
eylemidir.
Üçüncü madde, toplumda anarşiyi yayan, onun Allah
tarafından kendisine seçilmiş bulunan güvenini ve
düzenini tehdit eden ve bunları katil bir kesime teslim eden
bozgunculuk ruhunu engelleme amacını gütmektedir.
Dinini terkedip müslüman toplumdan ayrılan kişinin
öldürülme nedeni şudur: Bu adam hiç zorlanmadan İslâmı
bizzat kendisi seçmiştir. Ve müslüman cemaatin bünyesine
girmiş, onun tüm gizli sırlarından haberdar
olmuştur. Bundan sonra onun çıkıp gitmesi İslâmın
aleyhine bir tehdit unsurudur. Eğer bu adam İslâmın
dışında kalsaydı, hiç kimse onu İslâma
girmesi için zorlamayacaktır. Hatta eğer bu adam ehli
kitaptan biriyse, İslâm yine onu himaye edecek ve onun
varmak istediği yere ulaşması için gereken
imkânları hazırlayacaktır. İnançta ayrı
olan insanlara bunun da ötesinde bir tolerans tanınmaz.
"Allah'ın dokunulmaz saydığı cana
gerekçesiz olarak kıymayız." Haksız yere
öldürülen kimsenin aile temsilcisi olan velisine yetki tanıdık.
Ama o da cana karşılık can ilkesinin
sınırını aşmasın. Çünkü artık
yasalar kendisine arka çıkmıştır."
İşte bu üç sebep bir kişinin öldürülmesini
helâl kılabilir. Eğer bir kimse bu sebeplerin
dışında haksız yere öldürülecek olursa,
yüce Allah onun en yakın akrabası olan velisine katil
üzerinde bir yetki vermiştir. Dilerse öldürülmesini ister.
Dilerse onu bağışlayıp diyete razı olur.
Dilerse diyeti de istemeden bağışlayabilir. Katil
hakkında hüküm vermek artık onun hakkıdır.
Çünkü katilin kanı onundur artık.
İslâm, bu büyük yetkiye karşılık, ölü
sahibini kendisine verilen bu yetkisini kullanarak öldürmede aşırı
gitmeyi yasaklar. Öldürmede aşırı gitmek, katilin
yanında günahı olmayan başka kimseleri de
öldürmektir. Nitekim cahiliye devrindeki intikamlarda katilin
günahı onun tüm ailesine yükleniyor ve karşılığında
babalar, kardeşler, oğullar ve diğer akrabalar
haksız yere öldürülüyorlardı. Öldürmede diğer
bir husus da katilin insanlık dışı bir
şekilde öldürülmesiyle de ortaya çıkabilir.
Aslında kan sahibi kanını insanlık
dışı (ölünün uzuvlarını kesmek)
eylemlere girişmeden alma yetkisine sahiptir.
İnsanlık dışı öldürme şekillerini
ise yüce Allah sevmediği gibi, peygamber de onu
yasaklamıştır.
Ama o da cana karşılık can ilkesinin
sınırlarını aşmasın. Çünkü artık
yasalar kendisine arka çıkmıştır. Allah onun
hakkındaki hükmünü vermiştir. Yasa onu
desteklemektedir. Hakim de ona yardımcı olmaktadır.
Dolayısıyla da kısasında adil olsun. Zira tüm
otoriteler onu desteklemekte ve onun hakkını eksiksiz
bir şekilde almaktadırlar.
Kan sahibine, katili kısas yoluyla öldürme yetkisinin
verilişi, hukukun ve hakimin otoritesinin yardım
amacıyla onun hizmetine verilişi, insanın
fıtri duygularını tatmin etmek ve kan sahibinin içinde
kanayan öç alma duygularını sakinleştirmek içindir.
Bu öyle bir öfkedir ki, onu öfke kızgınlığında
ve duygusal hareketlerle sağa-sola saldırtabilir,
rastgele cinayetlerin işlenmesine neden olabilir. Halbuki yüce
Allah'ın kendisini katilin kanına sahip
kıldığını ve kısası
uygulamasına yardımcı olması için hakimin
kendi hizmetine verildiğini kesin biçimde algılandığında,
intikam duyguları gevşer, içi rahatlar, adalet ilkesine
dayalı, huzura kavuşturan kısasın
sınırları önünde durur ve onları aşmaz.
İnsanın bir insan olması nedeniyle
yaradılışında kısasa ilişkin köklü
bir isteği vardır. Dolayısıyla ondan
fıtratında olmayan bir şey istenmesi doğru
olmaz. Bu nedenle İslâm insanın bu
fıtratını kabul eder ve güven verici sınırlar
dahilinde onun isteklerini yerine getirir. Bu köklü isteği
görmezlikten gelerek hoşgörülü olmasını bir
farz olarak zorunlu kılmaz. İslâm, kan sahibini hoşgörülü
olmaya çağırır. Onu etkilemeye çalışır.
Hoşgörülü olmayı kendisine sevdirir ve buna
karşılık ona mükafat da verir. Fakat bunların
hepsini ona hakkını verdikten sonra telkin eder. Kan
sahibinin hem kısas yaptırma, hem de
bağışlama yetkisi vardır. Kan sahibinin bu her
ikisine de gücünün olduğunu hissetmesi onu hoşgörüye
ve bağışlamaya yanaştırabilir. Fakat
bağışlamak zorunda olduğunu hissettiğinde
bu duygu belki de öfkesini harekete geçirir ve onu aşırılıklara
ve ihtiraslara itebilir!