İnsan işlerin nereye varacağını ve
sonucun nasıllığını bilemez. Bir işi
yaparken onun kötülükle sonuçlanacağını bilemez.
Bilmeden bir an önce onun sonuna kavuşmak, ister. Bazen de
işin kötülükle sonuçlanacağını bilir.
Fakat ihtiraslarını frenlemeye, hakim olmaya gücü
yetmez. Bu nerde? Kur'an'ın doğru yolu gösteren,
şefkatli vè huzurlu hidayeti nerede? İyi bilmeliyiz ki,
bunlar birbirinden ayrı iki yoldur. Çok farklı hem çok
farklı yollar... Biri Kur'an'ın gösterdiği yol,
diğeri insanın arzularının gösterdiği
yol.
EVREN VE İNSAN
Surenin akışı içinde şimdiye kadar
sıra ile İsra olayı ve onunla birlikte meydana
gelen olağanüstü olaylar, Hz. Nuh ve onunla birlikte gemiye
alınan mü'minlerin kıssası,
İsrailoğuları'nın kıssası,
Allah'ın kitapta onlar hakkında verdiği hükümler
belirtilmektedir. Şimdi de bu ilahi hükümler Allah'ın
kulları için belirlediği yasalara, çalışmaya,
çalışmanın karşılığına
ilişkin ilkelere ve Kur'an'ın yol göstericiliğine
kısaca değinilecek.
Allah'ın peygamberine vermiş olduğu bu ayetlere
kısaca işaret edildikten sonra, bu varlık alemine
Allah tarafından yerleştirilen ayetlere geçiliyor.
İnsanın çalışmaları ve amelleri,
çabaları ve bu çabaların
karşılıkları, kazançları ve
hesapları hep ayetlere bağlanıyor. Bir de
bakmışsın ki, çalışmanın, çalışmaya
verilecek karşılığın, kazancın ve
hesabın hepsi evrenin büyük olan yasalarına kesin ve
sıkı bir şekilde bağlıdır. Bizzat
aynı yasalara mahkûmdur. Geceyi ve gündüzü
evirip-çeviren, geceyi ve gündüzü yaratıp düzenleyen
yüce yaratıcının iradesi ile idare edilen şu
evrenin şaşmaz düzeni gibi sistemli, dakik biçimde işleyen
ve asla gecikmeyen ilkelere ve yasalara dayanır.