7- O zaman kimin kitabı
sağından verilirse,
8- O kolay bir hesaba
çekilecek.
9- Ve sevinçli olarak
ailesine dönecektir.
10- Kimin kitabı da
sırtının arkasından verilirse.
11- O, ölümü çağıracak.
12- Ve çılgın
alevli cehenneme girecektir.
13- Çünkü o, dünyada
ailesi arasında sevinç içinde idi.
14- Rabbine hiç
dönmeyeceğini sanmıştı.
15- Aksine Rabbi onu görmekte
idi.
Kitabı
sağından verilen hoşnut ve mutludur. Bu iman eden
ve iyilik yapan kimsedir. Allah ondan razı olmuş ve onun
kurtarılmasını takdir etmiştir. O kolay bir
hesaptan geçirilecektir. Tartışma yapılmayacak ve
hesapta herşeyi incelenmeyecektir. Bu hesap gününe ilişkin
tablolar Hz. Peygamberden gelen rivayetlerle tasvir edilmektedir
ve bu bize yeterlidir.
Hz. Aişe'den gelen
bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Kimin
hesabı ince elekten geçirilirse o kişi cezaya çarptırılır."
Hz. Aişe der ki; ben "o kolay bir hesaptan geçirilecektir"
buyurmuyor mu yüce Allah dedim. Buyurdu ki; "Bu hesaba
çekilmek değildir. Sadece arz olunmaktır. Kıyamet
günü kimin hesabı ince elekten geçirilirse o cezaya çarptırılır."(Buhari,
Müslim, Tirmizi, Nesei)
Yine Hz. Aişe'den
gelen bir rivayette deniyor ki; Hz. Peygamberin bazı
namazlarda şöyle dediğini işittim: "Allah'ım
beni kolay hesapla hesaba çek". Namazı bitirince,
" Ey Allah'ın elçisi kolay hesap nedir?" diye
sordum. Buyurdu ki; "Allah'ın kitabına bakması
ve üzerinde durmadan geçmesidir. Ey Aişe o gün hesabı
ince elekten geçirilen kişi mahvolur."( İmam Ahmed
kendi isnadı ile Abdullah İbni Zübeyr Hz. Aişe'den
rivayet etmiştir. Bu rivayet Müslim'e göre "sahih"tir.
Fakat Müslim bunu "Sahih"ine almamıştır)
İşte
insanın karşılaşacağı kolay hesap
budur. Sonra kurtulur. "Ve sevinç içinde ailesine döner"
Yani ailesinden kurtulup cennete gidenlerine kavuşur. Bu
ifade iman ve salih amel konusunda aynı olsun, aynı
çizgiye sahip herkesin cennette birbiri ile buluşacağını
dile getirmektedir. Ailesinden ve arkadaşlarından
sevdiği herkesle buluşacağını
anlatmaktadır. Hesaptan kurtulan insanın bu çetin
bekleyişten sonra Alıştığı
yuvasına dönüşünü tasvir etmektedir. Kurtuluşun
ve cennette buluşmanın verdiği sevinç, ferahlık
ve mutluluk içindeki dönüşümü anlat-maktadır.
Bu kitabı
istenmeyerek kendisine verilen, kötü işlerinden dolayı
cezaya çarptırılan yıkılmış ve
azaba uğramış adamın durumunu
karşılayan bir sahnedir.
"Kimin defteri de
sırtının arkasından verilirse o ölümü çağıracak.
Ve çılgın alevli cehenneme girecektir."
Kur'an'ın daha önce
Alıştığımız ifadeleri
sağın defteri ve solun defteri idi. Burada ise yeni bir
tablo var. Bu tablo kitabın sırtın arka
tarafından verilmesidir. Defteri soldan verilenlerin
aynı zamanda sırtının arkasından
verilenlerin aynısı olduğunu söylemek mümkündür.
Zira bu karşılaşılmaktan hoşlanmayan
kendisi de karşılaşmaktan kaçan aşağılanmış
insanın halidir.
Defterin gerçek içeriğini
ve onun sağdan veya soldan veya sırtın
arkasından nasıl verileceğini bilemiyoruz.
Bildiğimiz özetle şudur: Birinci ifade ile verilmek
istenen onların kurtulacağı gerçeğidir.
İkinci ifade ile ise onların mahvolacağı gerçeği
dile getirilmektedir. İşte özellikle seçilen ve kesin
bir biçimde kavramamız istenen bu iki gerçektir. Bunun
ötesindeki şekiller ise sahneyi canlandırmak ve
duygular üzerindeki etkisini derinleştirmek içindir. Yüce
Allah, olan ve olacak herşeyin biçimini en iyi bilendir.
Yeryüzündeki hayatını
zorluklarla noktalayan, Rabbine giden yolu zorluklarla bitiren ve
onu günah isyankarı ve sapıklık içinde tüketen
bu yıkılmış adam sonunu görmektedir. Akıbeti
ile yüzyüze gelmiştir artık. Bu kadar
acıların ve bu kadar zorlukların artık
durdurulamayacağını ve onların sona
erdirilemeyeceğini iyiden iyiye anlamış
bulunmaktadır. Ölümü istemektedir. Yıkıma
seslenmektedir. Belki bunlar kendisini bekleyen bedbahtlıktan
kurtarabilirler. insanın, kurtulması için helaki ve yıkımı
çağırdığı bundan başka bir
koruyucunun kalmadığı anlamına gelmektedir.
Öyle ki adam yıkımı,umutlarının en yücesi
olarak görebilmektedir. İşte Mütenebbi de aşağıdaki
satırlarda bu gerçeği dile getirmektedir.
"Ölümü paklar
görmen dert olarak yeter. Umutlarının ütopya olmaları
yeter onlara."
İşte bu
ötesinde hiçbir şeyin olmadığı gerçek bir yıkımdır.
Ötesinde bedbahtlığın artık tükendiği
gerçek bedbahtlıktır. "Ve çılgın
alevli cehenneme girecektir." İşte
yıkımı, kendisini kurtarması için çağıran
bu kimsedir Yazık çok yazık.
Bu kahrediş
sahnesinin önünde ayetlerin akışı hemen bu
bedbaht insanın geçmişine dönüyor. Onu bu mutsuzluğa
mahkum eden geçmişine.
"Çünkü o dünyada
ailesi arasında sevinç içinde idi. Rabbine hiç dönmeyeceğini
sanmıştı."
Tabi bu, dünyada böyle
idi. Evet olan olmuştu. Fakat şimdi biz Kur'an'la
beraber hesap ve ceza günündeyiz. Zaman ve mekan olarak dünyayı
çoktan uzaklarda bıraktık.
"Çünkü o dünyada
ailesi arasında sevinç içinde idi."
İçinde bulunduğu zevk aleminin gerisinden habersizdi.
Ahiret yurdunda kendisini bekleyenlere ilgisizdi,
duyarsızdı. Onu hiç hesaba katmıyor ve ona hiçbir
azık hazırlamıyordu. "Rabbine hiç
dönmeyeceğini sanmıştı." Rabbine dönüşünü,
yaratıcısına geri gelişini düşünmüyordu.
Eğer eninde sonunda O'na döneceğini görebilseydi yolluğuna
biraz da olsa azık koyar, hesap için birşeyler
biriktirirdi!
"Aksine Rabbi onu görmekte
idi."
O asla dirilmeyeceğini
sanmıştı. Fakat gerçek şu ki Rabbi onun
durumunu biliyordu. Bütün gerçekliği ile
yapısını kuşatmıştı.
Hareketlerini ve adımlarını bir bir biliyordu.
Kendisine dönüp geleceğini ve yaptıkları ile onu
cezalandıracağını çok iyi biliyordu. Öyle de
oldu. Eninde sonunda Allah'ın bilgisi dâhilinde belirlenen
noktaya geldi. Zaten onun böyle olması kaçınılmazdı.
Çeşit çeşit
zorluklar ve sıkıntılarla dolu olan şu
kısacık dünya hayatında ailesine dönerken
şen şakrak bir şekilde dönen bu insanın,
ahiretteki yıkılmış hali
karşısında mutlu insanın tablosu yer
almaktadır. Bu insan sonsuzluğa doğru uzayıp
giden, özgürlük, mutluluk, güzellik içinde ve hüzün dolu
zorluğun ve sıkıntının her tür
şaibesinden arındırılmış olarak
ahiret hayatında ailesine şen şakrak bir
şekilde dönmektedir. Ve bu, karşıt bir sahnede
canlandırılmaktadır.
Sahneleri ve pekçok
dokunuşları ile derin izler ve etkiler bırakan bu büyük
gezintiden sonra surenin akışı insanların içinde
hayatlarını yaşadıkları bu evrenden
birtakım gerçeklere parmak basmaya geçmektedir. Bu işaretlerin
parmak bastıkları evrensel gerçekler insanın
hayatını da kuşatmaktadır. Onların bir
bir yaşadıkları hallerini düzenli-sağlam biçimde
belirlemektedir. Halbuki insanlar bunlardan habersizdir.