1- Gök yarıldığı,
2- Rabbini dinleyip O'na
yaraşır şekilde boyun eğdiği zaman!
3- Yer uzatılarak dümdüz
yapıldığı,
4- İçindekileri dışarı
atıp boşaldığı,
5- Ve Rabbine
yaraştığı şekilde O'na kulak verip boyun
eğdiği zaman.
6- Ey insanoğlu! Sen
Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp
çabalayacak, sonunda O'na kavuşacaksın.
Göğün yarılmasına
ilişkin açıklamalar daha önceki surelerde geçmişti.
Burada yeni olan göğün Rabbine teslim oluşudur.
Hakkın onun üzerine egemenliğidir. Göğünde bu
hakkın egemenliğine boyun eğmesi ve ona itaat
etmesidir. "Rabbini
dinleyip ona yaraşır şekilde boyun eğdiği
zaman!"
Göğün Rabbine
boyun eğmesi, Rabbinin yarılmaya ilişkin emrine
teslim oluşu ve itaat edişidir. "Hukkat" yani
hak üzerine çöktü. O da Rabbine teslim olduğunu, boyun
eğdiğini kabul etti demektir. Bu da boyun
eğişin göstergelerinden biridir. Çünkü bu onun
üzerine bir haktır. O da, bu hakkı teslim etmektedir.
Yine burada yeni olan bir konu da yerin
uzatılmasıdır. "Yer uzatılarak dümdüz
yapıldığı zaman." Bu yerin
şeklinin ve hacminin yayılıp uzaması
anlamına gelebilir. Dünyayı bu şekilde tutan ve
ona hükmeden evrensel yasaların işlemesi neticesinde bu
tür olayların meydana geldiği ifade edilmek
istenmiş olabilir. Bu konuda dünyanın küre halinde
veya elips şeklinde atması bu yasalara
bağlıdır. Kur'an'ın ifadesi, dünyada meydana
gelecek bu değişikliğin dıştan gelen bir
etki ile olacağını ifade etmektedir. Zira burada
kullanılan fiil edilgen biçimde kullanılmıştır.
"uzatıldı".
"İçindekileri
dışarı atıp boşaldığı
zaman." Bu
ifade dünyayı canlı, bir varlık gibi tasvir
etmektedir. İçindekileri dışarı atan ve
herşeyini boşaltan canlı bir varlık gibi. Dünyanın
içinde yer alan şeyler ise pek çoktur. İşte
şu haddi hesabı olmayan yaratıklar dünyanın içindedir.
Nesiller boyunca yerin, içine Alıp üzerini kapattığı
varlıklar. Allah'tan başka kimse bilemez. Yerin içinde
gizli olan diğer varlıkları, madenleri, suları
ve gizlilikleri Allah'tan başka kimse bilemez. Bunları
yeryüzü bize, Kuşaktan kuşağa, nesilden nesile
asırlar boyunca taşıp getirmiştir. O gün
gelip çatana kadar: "İçindekileri
dışarı atıp boşaldığı
zaman."
"Ve Rabbine
yaraştığı şekilde O'na kulak verip boyun
eğdiği zaman:' Nasıl
ki gök Rabbine boyun eğmiş ve yaratılış
gayesine teslim olmuşsa, onun emrine isteyerek
bağlanıp itaat etmişse, bunu boynuna borç kabul
etmiş ve bu hakkından dolayı Rabbinin emrine
bağlanmışsa yerde aynı şekilde Rabbine
boyun eğip bağlanmıştır.
Bu tasvir edici ayetler
yeri ve göğü ruh sahibi varlıklar halinde göstermektedirler.
Yer ve gök canlı iki varlıktır. Emre kulak
veriyorlar. Derhal onu yerine getiriyorlar. Hakkı kabul eden,
sonucuna hiçbir dönekliğe yeltenmeden, zorlanmadan, teslim
olan insan gibi teslim oluyorlar.
Bu sahne evrenin o günkü
değişim sahnelerinden biri olmasına rağmen bu
suredeki anlatımı üzerinde boyun eğişin, yüceliğin
ağır başlılığın ve derin bir sükunetin
izlerini taşımaktadır. Bu isé insanın düşüncesi
üzerinde hiçbir zorlamanın, karşı koymanın
ve tereddüdün yer almadığı derin bir
saygıyla teslim oluşun ve bağlanmanın
gerekliliğine işaret etmektedir.
Bu boyun eğiş
ve bağlanış havasının egemen olduğu
bir ortamda insana yüce bir çağrı
yapılmaktadır. Burada insanın önünde yeri ve göğü
ile rabbine bu şekilde teslim olmuş koca bir evren
durmaktadır.
"Ey insanoğlu!
Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp
çabalayacak, sonunda O'na kavuşacaksın."
"Ey
insan!" Ey Rabbinin güzellikle kendisini yarattığı
ve "insanlık" özelliği ile diğer
varlıklardan ayırdığı insan. Sen evrende
bu müstesna özelliklerinle Rabbini daha iyi tanımalısın.
Yerden ve gökten daha çok O'nun emrine bağlanmalısın.
Zira O sana ruhundan bir soluk üfürmüştür. O'nunla iletişim
kurma gücünü vermiştir sana. O'nun nurundan bir parça
alabilir, O'nun biricik emirlerini karşılama ile
sevinebilirsin. Onlarla arınabilir, sınırsız
bir şekilde yükselebilirsin. İnsan için takdir edilen
olgunluğa kadar ilerleyebilirsin. Bu kemalin, bu
olgunluğun ufukları çok yücedir, çok uzaklardadır!
"Ey insanoğlu!
Sen Rabbine kavuşuncaya kadar çalışıp,
çabalayacak, sonunda O'na kavuşacaksın: '
Ey insan! Yeryüzündeki hayat yolculuğunu yorularak geçireceksin.
Ağırlığını taşıyacak, var
gücünü kullanacak binbir güçlükle yolunu yarıp
gideceksin, sonunda Rabbine ulaşmak için. Zira dönüş
O'nadır. Herşey O'na varır. Çaba ve gayretten,
eziyet ve cihattan sonra.
Ey insan! Sen dünya
nimetleri için yorulmaktasın. Bu nimetlere ulaşabilmen
için bir dizi zorluk ve sıkıntı çekmektesin.
Bedensel ve fiziksel yönünden çaba ve yorgunluğun olmasa
dahi düşünce yönünden yoruluyor, düşüncelerinle
çabalıyorsun. Fakat sonuçta bolluk içinde olan ile
yoksulluk içinde olan aynı durumdadır. Çabanın
çeşidi ve zorluğun türü değişmektedir
sadece Ama çaba ve yorgunluk insan hayatına iyice kök salmış
bir gerçekliktir. Yolun sonunda herkes Aynı şekilde
Allah'ın huzuruna varacaktır.
Ey insan! Sen dünyada
asla rahat yüzü görmeyeceksin. Rahat ancak oradadır,
ahirettedir. Oraya daha önceden teslimiyeti ve itaati ile hazırlık
yapanlara, rengi ve tadı değişse de yorgunluk
birdir. Çaba ve gayret birdir. Fakat Rabbine ulaştığında
sonuç değişmektedir. İnsanlardan biri bu dünyanın
zorluğundan çok öte bir zorlukla karşılaşacaktır.
Biri de o güzelim nimetlere kavuşacaktır. Öyle ki bu
nimetlere kavuşan insan bir çırpıda yeryüzündeki
tüm acılarını unutacak ve bu onu hiç çaba
göstermemiş, hiç yorulmamış gibi hissettirecektir.
Ey "insan",
özellikleriyle farklı bir konuma gelen insan. Dikkat et! Yüce
Allah'ın sana verdiği bu özelliklere ve ayrıcalıklara
yakışacak olanı kendine seç. Onun huzuruna çıktığın
anda, seni yorgunluktan kurtaracak, rahata kavuşturacak yolu
seç kendine.
Bu çağrıdaki
gizli dokunuş ve mesaj nedeni ile hemen ardından Allah
davasında yorulanların yolun sonuna vardıkları,
sıkıntı ve zorluklara göğüs gerdikten sonra
Rabblerinin huzuruna çıktıkları sıradaki
sonlarına ilişkin açıklamaya geçilmektedir.