Bu duyurunun, bu uyarının temel hedefi:
İnsanların yüce Allah'ın "tek ilah
olduğunu" öğrenmeleridir. Allah'ın dininin
başlıca ilkesi budur ve bu dinin hayat sistemi de bu
ilkeye dayanır.
Doğal olarak amaç sadece bilmek değildir.
İnsanların günlük hayatlarını bu bilginin
öngördüğü ilkeye göre düzenlemeleridir hedeflenen.
Amaç, Allah'dan başka ilah olmadığına göre,
insanlar sadece ona boyun eğmelidirler ilkesini
yerleştirmektir. Çünkü Rabblık yani egemenlik,
efendilik, uygulama, kanun koyuculuk ve yönlendiricilik sıfatı
olanın hakkıdır. İnsan hayatının bu
temele dayanması, onu kulların kullara
Rabblığı, yani kulların boyun eğmesi
temeline dayanan bütün hayat biçimlerinden farklı
kılar. Bu farklılık inanç ve düşüncede,
kulluk kastı taşıyan bireysel davranış ve
eylemlerde, ayrıca ahlâk ve davranış
kurallarında, değer ve ölçülerde aynı
şekilde siyasi, ekonomik ve toplumsal rejimlerde,
kısacası bireysel ve toplumsal hayatın her
alanında kendini gösterir.
Hiç kuşkusuz ilahlığın tekliğine ve
ortaksızlığına ilişkin inanç biçimi,
hayatın her alanını ele alan eksiksiz bir hayat
sisteminin temelini oluşturur. Vicdanlarda yereden ve
harekete dönük olmayan bir inanç tek başına yeterli
değildir. İnanç sisteminin (akide) sınırları
harekete dönük olmayan inançdan daha geniştir. Akidenin
sınırları hayatın her alanını içine
alacak kadar geniş ve kapsamlıdır. Bütün ayrıntıları
ile hakimiyet sorunu İslâma göre bir inanç sorunudur.
Bütünüyle ahlâk sorunu bir inanç sorunu olduğu gibi! Ahlâk
ve değer ölçülerini kapsadığı gibi
aynı düzeyde rejim ve kanunları da kapsayan hayat
sistemi inançtan kaynaklanır. İnanç noktasında
hepsi de aynı öneme sahiptirler.
Bu yüzden biz, bu dinde inancın kapsadığı
alanı, Allah'dan başka ilah olmadığına ve
Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahitlik
etmenin anlamını, sadece Allah'a kulluk yapmanın,
sadece O'na boyun eğmek anlamına geldiğini, bu
durumun sırf namaz esnasında değil, hayatta
karşılaşılan her mesele için geçerli olduğunu
bilip kavramadığımız ürece, Kur'an'ın içerdiği
mesajı kavrayamayız.
Hiç kuşkusuz Hz. İbrahim'in yüce Allah'a yalvararak
hem kendisini, hem de çocuklarını kulluk yapmaktan uzak
tutmasını istediği putlar sadece Arap cahiliyesinde
olduğu gibi ya da çeşitli putperest toplumlarda ki,
taştan, ağaçtan, heykelden ya da hayvan, kuş,
yıldız, ateş, ruhlar veya hayaletler gibi
değişik şekilleri bulunan ilkel biçimde belirmez.
Bu ilkel görünümler, Allah'a ortak koşmanın her
çeşidini, Allah'ın bir yana bırakıp putlara
ibadet etmenin tüm şekillerini kapsamazlar. Şirkin
anlamını bu ilkel görünümlerle sınırlandırmak,
sonsuz şekilleri bulunan diğer şirk biçimlerini
görmemize engel olur. Günümüz cahiliyesinde tüm insanlığın
içinde yüzdüğü şirk çeşitlerini gerçek
mahiyetleri ile birlikte sağlıklı bir şekilde
görmemize engel olur.
O halde şirkin tabiatını ve putların
şirkle ilişkilerini iyice kavramak, tüm detayı ile
bilmek zorunludur. Putların ifade ettikleri anlam ve günümüz
cahiliyesinde büründükleri çağdaş görüntüleri
iyice kavramak, bilmek kaçınılmazdır.
Hiç kuşkusuz Allah'dan başka ilah
olmadığına şahitlik etmenin
karşıtı olan Allah'a ortak koşma (şirk),
hayatın her alanında sadece Allah'a itaat edilmeyen,
sadece O'na boyun eğilmeyen her rejimin, her yönetim
biçiminin varlığında somutlaşmaktadır. Görünüm
ve mahiyet itibariyle şirkin ortaya çıkması için,
varolması için kulun hayatın herhangi bir alanında
Allah'a boyun eğerken, başka alanlarda Allah'dan
başkasına boyun eğmesi yeterlidir. Bireysel kulluk
davranışları ise, birçok çeşidi bulunan
boyun eğmenin, ibadet etmenin sadece bir şeklidir. Günümüzde
insanlığın hayatında her an görülebilen
örnekler, tüm özellikleri bakımından şirkin
pratik örnekleridirler. Onun tek bir ilah olduğuna inanarak
Allah'a yönelip abdest, taharet, namaz, oruç, hac ve benzeri
ibadet şekillerinde Allah'a boyun eğerken, aynı
zamanda ekonomik, siyasi ve sosyal hayatında Allah'dan
başkasının koyduğu kanunlara boyun eğen,
değer yargılarında ve toplumsal ölçülerinde
Allah'dan başkasının ortaya koyduğu düşüncelere
ve kavramlara uyan, ahlâk kurallarında, gelenek ve göreneklerinde,
kılık kıyafetinde -Allah'ın
şeriatına karşı çıkarak- kendisine bu
ahlâk kurallarını, gelenek ve göreneklerini ve kılık
kıyafetleri belirleyen beşeri Rabblere uyan bir kul, en
açık şekliyle şirk işlemektedir. Allah'a
ortak koşmaktadır. "Allah'dan başka ilah
yoktur, Muhammed Allah'ın peygamberidir"
şehadetinin ifade ettiği en belirgin gerçeğe
karşı çıkmaktadır. İşte günümüzde
büyük bir umursamazlıkla ve boş vermişlikle bu
şirki işleyen insanlık bu gerçekten habersizdir.
Bu davranışlarının her zaman ve her yerde
yaşanan şirkin kendisi olduğunu bilmiyorlar.
Putların, o ilkel ve basit şekilde ortaya çıkmaları
bir zorunluluk değildir. Çünkü putlar tağutun
sembollerinden başka bir şey değildirler.
Tağut insanları put adına kendisine taptırmak,
onun aracılığı ile insanların kendisine
kulluk yapmalarını, boyun eğmelerini garantiye
almak için putun arkasına saklanır.
Hiç kuşkusuz put, ne konuşabilir, ne işitebilir
ne de görebilir. Fakat mabed bekçileri, kâhinler ve egemenler
putun arkasına gizlenerek muskalar, efsunlar ve
nazarlıklar dağıtarak onu kutsarlar. Sonra da kendi
isteklerini onun isteğiymiş gibi halk kitlelerine empoze
ederler. Halk kitlelerini kendilerine kul yapmak, onları yönetimleri
altında ezip aşağılamak için putu aracı
yaparlar.
Herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda, birtakım yöneticiler
ve kâhinler, bu semboller adına Allah'ın izin
vermediği konularda yasalar, kanunlar, değer
yargıları, ölçüler, uygulama ve hareket biçimleri
belirliyorlarsa... İşte bu semboller, özellikleri,
mahiyetleri ve fonksiyonları itibariyle putturlar.
"Milliyetçilik" bir sembol olarak yükseltildiği
ya da "Vatan" bir sembol olarak yükseltildiği veya
"Halk" bayraklaştırıldığı
yahut "Sınıf" sembolleştirildiği
zaman... Sonra insanları Allah'ı bir yana
bırakıp bu sembollere kulluk yapmaları, bunlar
uğruna canlarını, mallarını, ahlâk ve
namuslarını feda etmeleri istendiği zaman...
Allah'ın şeriatı, O'nun belirlediği kanunlar,
O'nun direktif ve öğretileri ile bu semboller ve
işlevleri çeliştiğinde Allah'ın
şeriatı, O'nun kanunları, direktif ve öğretileri
bir yana bırakılıp, bu sembollerin ya da daha
doğru ve yerinde bir ifade ile bu sembollerin arkasında
yeralan tağutların istekleri yerine getirildiği
zaman... Bu, Allah'ı bir yana bırakıp, putlara
ibadet etmenin ta kendisidir. Çünkü, putun taştan veya
ağaçtan bir heykel şeklinde somutlaşması bir
zorunluluk değildir. Put bir ideoloji, bir sembol de olabilir.
İslâm sadece taştan ve ağaçtan yapılmış
putları ortadan kaldırmak için gelmemiştir. Tarih
boyunca gelmiş geçmiş peygamberler kafilesinin
kesintisiz olarak sarf ettiği bunca çaba, sırf bu amaca
yönelik değildir. Bu kadar fedakârlığa, bunca
işkence ve azaba, sırf taştan ve ağaçtan
yontulmuş putları ortadan kaldırmak için katlanılmamıştır.
İslâm, hayatı ilgilendiren her konuda, yaşanan
her olayda sadece Allah'a boyun eğmek ile ondan
başkasına boyun eğmenin her çeşidi, her
şekli arasındaki yol ayrımını belirlemek
için gelmiştir. Yürürlükte olan düzenlerin ve
sistemlerin tabiatını kavramak, tevhid esasına
mı, yoksa şirk esasına mı
dayandığını, tesbit etmek, yani sadece Allah'a
mı itaat edildiğini, yoksa çeşitli tağutlara,
rabblere ve putlara mı kulluk
yapıldığını belirlemek için her dönemde
ve her rejimde geçerli olan yönetim biçimine bakmak gerekir.
Dilleri ile "Allah'dan başka ilah
olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi
olduğuna şahitlik ederiz" dedikleri ve
arınmada, bireysel ibadet davranışlarında,
evlilik, boşanma ve miras gibi konularda pratik olarak
Allah'a itaat ettikleri için kendilerini "Allah'ın
dinine" mensup kişiler olduğunu zannedenler, bunun
yanında, bu dar kapsamlı alanın
dışında kalan konularda Allah'dan
başkasına boyun eğenler, birçoğu açıkça
Allah'ın şeriatına karşı olmak üzere
Allah'ın izin vermediği yasalara uyanlar, gerek
isteyerek, gerek istemeyerek bu yeni putların kendilerinden
istediği görevleri yerine getirmek için canlarını,
mallarını, namus ve ahlâklarını feda edenler.
Din, ahlâk ve namus kavramları putların istekleri ile
çeliştiği zaman Allah'ın emirlerini, kulak
ardı edip bu putların isteklerini yerine getirenler.
Kendilerini "müslüman" ve "Allah'ın
dinine" mensup kişiler zannedip de durumları bundan
ibaret olanlar... Evet bunlar bir an önce uyanıp ne kadar büyük
bir şirk işlediklerini görmelidirler!
Hiç kuşkusuz "Allah'ın dini" yeryüzünün
doğusunda ve batısında kendilerini "müslüman"
zannedenlerin düşündüğü gibi ciddiyetten uzak komik
bir şey değildir. Allah'ın dini günlük hayatın
her parçasını, tüm ayrıntılarını
kuşatan bir hayat sistemidir. Temel ve bütünlük arzeden
alanları bir yana, günlük hayatın her parçasında,
tüm ayrıntılarında sadece Allah'a boyun eğmek,
yalnızca O'na uymak, Allah'ın dinidir. Yüce Allah'ın
hiç kimseden başka türlüsünü kabul etmediği
İslâm dini işte budur.
Allah'a ortak koşmak sadece onunla birlikte başka
ilahların varlığına inanmakla ortaya çıkmaz.
En başta Allah'la birlikte birtakım Rabblerin hakimiyet
kurması şeklinde ortaya çıkar şirk...
Taştan ve ağaçtan yontulmuş heykeller
dikmek,putlara ibadet etmenin tümünü ifade etmez. Tıpkı
putlarınki gibi etkinlikleri, sonuçları ve
işlevleri olan semboller, putlara ibadetin anlamını
daha çok somutlaştırmaktadırlar.
O halde yeryüzündeki bütün ülkelerde yaşayan
insanlar, günlük hayatlarında en yüce makamı kime
verdiklerine, tam anlamı ile kime boyun eğdiklerine,
kime uyduklarına, kime itaat ettiklerine, kimin sözünü
dinlediklerine bir baksınlar. Şayet bütün bu konularda
sadece Allah'a itaat ediyorlarsa, sırf ona boyun
eğiyorlarsa, onlar Allah'ın dinine mensupturlar... Yok
eğer bu konularda Allah'dan başkasına (onunla
birlikte ya da onu bir yana bırakarak) uyuyorlarsa, onlar
tağutların, putların dinine mensupturlar. Allah
korusun...
"Bu Kur'an, tüm insanlara yönelik bir duyurudur. Onun
aracılığı ile insanlar uyarılsın,
herkes Allah'ın tek olduğunu öğrensin ve
sağduyulu kimseler onun ibret derslerinden yararlansın
diye inmiştir."